Samsunspor.biz Genel Sohbet Odası

Başlatan berusa55, 09 August 2008, 14:50:52

« önceki - sonraki »

Recep

Alıntı yapılan: celebi - 25 December 2012, 15:35:57
dobi ile ilgili söylemlerine katılmıyorum başkanın. madem ali kemal gedikliyi gönderebiliyor dobiyide göndersin söz konusu SAMSUNSPOR
dobinin transfer dönemi dahil bu takıma katkısı nedir bide ayrıca dobini yaptığı işin yarısını yapmayıp onun iki katı maaş alan kimdir sokağa atılacak 1 kuruşumuz bile yokken

feticalik

Alıntı yapılan: Recep - 25 December 2012, 15:58:14
dobinin transfer dönemi dahil bu takıma katkısı nedir bide ayrıca dobini yaptığı işin yarısını yapmayıp onun iki katı maaş alan kimdir sokağa atılacak 1 kuruşumuz bile yokken


Adnan Sezgine gönderme yapmış olabilir.
Dobi Hasan'ı sene başından beri istemediğimizi belirtmiştik. Artık iş istifa istemeye geldi. Hasan beyin hiç mi haberi yok istifasını istediğimizden ? İlla ki vardır ama su yolunu bulmuş daha bırakır mı ?
Ben de Dobi Hasan konusu hariç bütün konularda arkasındayım destekliyorum ve öğrenci olarak biriktirdiğim paramın tamamını da gönül verdiğim sevda için bağışlıyorum, Samsunuma gelince.

AllydeenleaR

emin başkan "eski futbol şubesi sorumlusu(ali kemal gedikli) bugün yarın basın açıklaması yapacak" gibi bir açıklama kullandı mı? ben mi yanlış anladım acaba

celebi


özkan

25 December 2012, 18:01:53 #34699 Son düzenlenme: 25 December 2012, 18:09:11 özkan
Ali kemal gedikli gönderilip dobuna goydumun oradaysa hala..emin abininde belki bi bildiği vardır  :o

samuray

dobi hasan konusu dışında başkanımızın sölediklerine sonuna kadar katılıyorum malesef birçoğu gibi bende dobi hasana karşı olanlardanım a.kemal gedikli futbol şube sorumlusuyken takım olarak üç kuruşa bile ihtiyacımız varken menejer olarak dobiye neden para ödeniyor sayın gedikli bu işi üstlenebilirdi pekala benim şahsi düşüncem bu yönde

Karabudun

Süper Lig, tıpkı Premier Lig gibi düzenlenecekmiş.Bahsedilen ligi Kulüpler Birliği'nin kuracağı bir şirket yönetecek ve pazarlayacakmış.Diğer ligleri ise, Futbol Federasyonu idare edecekmiş.Tam anlamıyla paraya vuracaklar işi.Endüstriyel futbola tam anlamıyla atlayacağız.


http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/22234685.asp

Desiqner

Göztepe - Gekas diyorlar Tribün Dergide... Şu paralar toplansada getirebilsek....

samuray

bu yapılmak istenen sadece süper lig takımları düşünülmüy ptt 1 nci lig ikinci üçüncü ligler ahkkında biş yok asıl borç batağında olan kulüpler amatörler ne olacak

Shane_Falco

Alıntı yapılan: Desiqner - 26 December 2012, 13:41:42
Göztepe - Gekas diyorlar Tribün Dergide... Şu paralar toplansada getirebilsek....


Anıl'a 500 bin veren adamlar Gekas ne isterse lak diye çıkartıp verir.Bizde içimizin acısıyla burada kalırız ancak :(

Karabudun

Türkiye'de bizden başka bir takımda oynadığı takdirde Gekas efsanesi son bulur.

Karabudun

Suat Kılıç ultras olmaya mı özeniyor nedir?Laflara bak!Deplasman yasaklarına karşıymış, aferin. ;)

http://www.tribundergi.com/haber/kilic-deplasman-yasaklari-haksizliktir


cembaba

AlıntıBİR SEVDADIR SAMSUNSPOR

Serkan Parlak | | Okunma: 213 | 21.12.12

İletişim Yayınları'nın Futbol Dizisi kitaplarının sonuncusu ocak ayının son günlerinde Samsunspor/Kırmızı Beyaz Siyah adıyla yayınlandı. Kitap altı bölümden oluşuyor. Kitabın ilk bölümünde kentte özellikle futbolun gelişimi geçmişten bugüne artzamanlı bir anlayışla ele alınıyor. Kulüplerin yavaş yavaş açılmaya başladığı 1900'lerin başlarından 1923'lere kadarki cılız ortam Kurtuluş Savaşı sonrası hareketleniyor. 1930'lara kadar ve sonrasında futbol, yüzme, atletizm gibi branşları da içererek kurulan kulüplerin, sadece eğlenmek değil,tiyatro gösterileri, yabancı dil eğitimi gibi etkinlikler üzerinden cumhuriyet projesinin beden ve kültür politikalarını da hayata geçirdiğini gözlemliyoruz. Kesintili de olsa 60'lara kadarki dönemin var olan ya da yeni kurulan kulüpleri,mıntıka, bölge ve Türkiye Şampiyonası finallerinden maç kadroları, yöneticiler hakkında ansiklopedik bilgiler aktarılıyor. Dönemin gazetelerinden alıntılanan bazı maçların o dönemki sunumu özellikle dil malzemesi açısından dikkate değer. Türkiye Futbol Federasyonu'nun profesyonel takım kuruluş çalışmaları sonucunda pek çok şehir takımında olduğu gibi Samsun'da da farklı kulüpler birleşerek Samsunspor Kulübünü oluşturuyor.

Kitabın ikinci bölümünde 1965-1985 yıllarını kapsayan dönemin ön plana çıkan maçlarının öykülerini kuru ansiklopedik bilgiler olarak değil, genelde maçı yaşayan futbolcuların ve taraftarların anılarının desteklediği öyküleyici metinler üzerinden okuyoruz. Dönemin yıldız futbolcuları Nuri Asan ve Temel Keskindemir'in özlü biyografileri yerele bağlılık, fedakârlık ve yardımseverlik kültürünün izleriyle dolu. Az gol yiyip az gol atan, evinde genellikle galip gelirken, deplasmanda mağlup olan bir takım karakteristiği oluşuyor. Bu bölümdeki anlatılarda birinci ligden düşüş ya da birinci lige yükseliş gibi zor durumlardan çıkışta neden sonuç ilişkilerinin değil olağanüstülüklerin devreye girişi; örneğin uzun süren gol atamama dönemi sonunda kritik bir maçta futbolcuya muska takılması, golü o futbolcunun atması ve takımın ligde kalması efsane motifleri taşıması bağlamında halkbilim malzemesi olarak da okunabilir. Aynı dönemde 1. ligden 2. lige iki kez düşüp tekrar 1. lige çıkması Samsunspor'un direngenliğinin ipuçlarını sunmaya başlıyor.

Tarihsel sürecin anıların desteklediği öyküleyici anlatımla sunulduğu üçüncü bölüm, 80'li yıllarda Türkiye Milli Takımı ve Samsunspor'un kaleciliğini yapmış, günümüzde spor yazarlığını sürdüren Fatih Uraz'ın dönemin analizini yapan sevgi ve fedâkarlık temalı metniyle açılıyor. Uraz'ın başarısızlık- başarı-başarısızlık dizgesini futbol için somutlama çabası dikkate değer. Futbolda maddi sorunları rahatça çözümleyebilen profesyonel bir yönetim, güçlü taraftar desteği, tarafsız hakemler, istikrarlı teknik ekip ve birbiriyle uyumlu, para sıkıntısı yaşamayan futbolcular başarıyı getiriyor. Maddi sorunlar, yerel kaynaklardan yararlanmak yerine transferle takım kurmaya çalışan yönetici zihniyeti ise başarısızlığa neden oluyor. Genel yapı bozulmaya başladığında ise itaat ilişkileri üreten var olan hiyerarşik yapıyı korumak ve yönetici-futbolcu-taraftar iletişiminin sürekliliği bir süre daha durumu idare ettirebiliyor. Ancak çözülme kaçınılmaz. Samsunspor tarihinde en başarılı dönem olan 1984-1989 yıllarının öyküsü, o dönemin futbolcularından Emin Kar'ın, kentten ve gurbetten taraftarların takım, tribün kültürü, takıma aidiyetle ilgili anlatılarıyla zenginleşiyor. Bu bölümde dikkat çekici ilk unsur, Başkan Hasbi Menteşoğlu ve ailesi özelinde tarıma dayalı üretimle zenginleşen bir aile şirketinin futbol takımı üzerinden tanınır olmasıyla birlikte, medyanın ve devletin denetim kurumlarının etkisiyle zamanla nasıl çözüldüğü, karşılığında ise futbol takımı ve kentin gerçekleştiremediği sıçramanın görünür kılınması. Bilimden ziyade yerel kültürün kendiliğindenliği, bireysel fedakârlıklarla şekillenen bir kulüp kültürü hem başarıyı hem de başarısızlığı getiriyor. Dikkat çekici diğer unsur ise dönemin star futbolcusu Tanju Çolak'ın biyografisi. Öykü Rocky Balboa ve Kızgın Boğa'daki sinematografik malzemeyi fazlasıyla içinde barındırıyor. Magazin kültürüne bir dönem yeterince malzeme sağlayan (Hülya Avşar'la ilişkisi, Kaçak Mercedes olayı) yaşantısı dışarıda bırakılsa da taşrada keşfedilen, disiplinli çalışarak yükselen, olgunlaşan ve başarıya ulaşan bir futbolcunun hayal kırıklıklarıyla biten öyküsü olarak okunabilir.

90'lı ve 2000'li yılların ele alındığı dördüncü bölümde, Başkan İsmail Uyanık, yıldız futbolculardan Ertuğrul Sağlam, Celil Sağır ve Serkan Aykut görüşmeleriyle tarihsel sürecin dökümü tamamlanıyor. 90'lı yıllar boyunca, ayrıca 2000'li yılların ilk bölümünde başkanlık yapan İsmail Uyanık'la yapılan görüşmede kişiselliğin merkezde olduğu bir profesyonel yönetim geleneği oluşturma çabası göze çarpıyor. Satır aralarında futbol-siyaset ilişkisinin dinamiğiyle ilgili ipuçları var. Belediye başkanının kulüp başkanı olduğu yapıyı hayal eden İsmail Uyanık 2000'lerin başında bunu hayata geçiriyor, ancak sonraki iki yıl içinde takım ikinci lige düşme konumuna geliyor. Milletvekilleri ve belediyelerden maddi destek beklentisi sürekli vurgulansa da ikinci kez başkan olduğu dönem de gösteriyor ki, kendi öz kaynaklarıyla var olmaya çalışan özerk bir yapı çözüm gibi görünüyor, her ne kadar kendisi farkında olmasa da.Kurumsallaşmayı gerçekleştirdiğini zannedip 2000'lerin ikinci yarısında başkanlıktan ayrıldığında Samsunspor ikinci lige düşüyor. Siyasetçiler için futbolun en azından reklam beklentisi anlamında bir araç olduğu gerçeğini bir kez daha fark ediyoruz. Görüşmenin ikinci bölümünde yaz döneminde ve devre arasında spor gündemini sürekli meşgul eden futbolcuların ilginç transfer öykülerini bir başkanın samimi açıklamalarından okuyoruz. Ertuğrul Sağlam Samsunspor'a geliş sürecini, zihinsel sıkıntıların hâlâ sürdüğü kaza sonrası yeniden yapılanma sürecinde yaşanan zorlukları, yıldızlaştığı transfer dönemlerinin maddi fedakârlık öykülerini; eğitim, tecrübe ve cesaretiyle futbolculuktan yardımcı antrenörlüğe, ardından başarılı bir teknik direktörlüğe evrilme sürecini anlatıyor. Samsunspor'la özdeşleşen ve futbol hayatları hâlâ süren Celil Sağır ve Serkan Aykut görüşmelerinde en dikkat çekici nokta, Başkan İsmail Uyanık'ın etkisiyle en verimli dönemlerinde Samsunspor'da kalarak fedakârlık yapmalarıyla; İstanbul kulüplerine transfer olarak hem maddi anlamda tatmin olmak hem de popüler olma isteğinin çelişerek görünür olması.

Kitabın taraftarlık ve tribün kültürüyle ilgili beşinci bölümünde; Samsunspor'u tutmanın kökenleri (maçını tribünden izleme, radyodan dinleme...) 1989 yılında yaşanan kazanın acısını azaltmaya yönelik sahici anlatımlar ya da anlatmaktan kaçışlar, özellikle İstanbul kulüpleriyle, Trabzonspor'la, kupa finalinde Sakaryaspor ve son kez ligden düşülen Malatyaspor maçlarıyla ilgili anılar ön plana çıkıyor. Şiddet 90'larda tribünlerin önemli bileşenlerinden. Hüzün, sevinç ve şiddetin iç içe geçtiği fedakârlık ve diğerkâmlık öyküleri okuyoruz. Tribünlerde, 60'larda Lazigolar ve Amigo Lazigo Yılmaz'la başlayan, 80'lerin ikinci yarısından itibaren Şirinler ve Söğütlübahçeli Çılgınlar'la dönüşen, 2000'lerin ikinci yarısından sonra ise çok sayıda tribün grubunun ortaya çıkıp kaybolduğu gözlemleniyor. Amigo merkezli 60'ların tribün kültürü, 80'lerin ikinci yarısından sonra yine şahıs merkezli tribün gruplarının varlığı nedeniyle bir türlü sağlam bir geleneğe dönüşemiyor. 50'lerin iç göçle oluşan canlı kent atmosferinin 80'lerden sonra kentin yoğun göç vermesiyle çözülmesi tribün kültürüne birebir yansıyor.

Kitabın son bölümü sınırlı da olsa sürecin sosyolojik analizine ayrılmış. Bu süreç boyunca süren göçe bağlı nüfus hareketleri kent kimliği ile bağlantılı bir taraftarlık bilincinin oluşumunu engelliyor. Tütün ticareti, liman, demiryolu ve uluslararası fuarın varlığı 1970'lere kadar temel gelişim dinamiğini oluştursa da 80 sonrası özelleştirme politikaları, sermaye birikiminin oluşmaması, ticaretle gelen cılız birikimin ise göçle birlikte merkezi kentlere kayması çözülmeyi getiriyor. Bu çözülme Samsunspor'un öyküsüyle koşut ilerliyor. Satır aralarında 70'li yıllarda futbol oynanan arsaların şehrin kentleşme sürecinde apartmanlarla dolmasının öyküleri var. 80 sonrasında kentsel dönüşümle birlikte çocuk, hayvan ve oyunun yerini; apartmanlar, bulvarlar, üstgeçitler ve futbolla kaynaşmayı engelleyip yabancılaşmayı arttıran parklar alıyor.

Sonuçta nasıl ki "başka bir dünya mümkün"e inanç sürüyorsa, Samsunspor için de geleceğin daha iyi olabileceğine dair umudu, derlemeyi oluşturan yazarların hemen hemen hepsi az çok içlerinde taşıyor ve bunu yazılarında vurguluyorlar.


http://www.kitaphaber.com.tr/bir-sevdadir-samsunspor-k1172.html

55_OrHaN_55

Oğuzhan Azgar'ın babası Abdi Azgar, oğlunun Samsunspor'la ilişiği kesildiği için Samsunspor'un malı olan ve kendi üzerine kayıtlı olan (Vaktinde Kulübe haciz gelip arabalara el konmaması için öyle yapılmış) arabaları alıp gitmiş. Bu adam Samsun'lu ve kulüpte yönetici. Elin yunanlısına da fazla para verene gideceği için gönül koyamam şahsen. Kaderimiz buymuş işte. İçimizden sürüyle hain çıkıyor.

Serkan