Alıntı
O'ndan Sonrası...
O, değişik birisiydi. Kendine has bir karizması, yönetim tarzı vardı. Ve onun ortası yoktu. Yani, sevenleri çok seviyor, sevmeyenleri ise nefret ediyordu. Tam bir Ulu Hakan - Kızıl Sultan durumu...
"Benim yıllarca idare ettiğim bu camiayı siz beş yıl idare edebilirseniz eğer, bir ömür idare etmiş sayın kendinizi" demişti yönetimi bırakırken...
Bıyık altından güldüler tabii; ne olacaktı ki sanki? Güçlüydüler, birlikteydiler, hedefleri vardı ve bugüne kadar hiç başarısız olmamışlardı. Yıllarca onun "tek adam" olarak yönettiği kurumu onlar ekip işiyle rahatlıkla yönetebilirlerdi. Zaten onun bir sürü eksiği vardı; hiç büyütememişti idare alanını. Büyük başarılar kazanamamıştı ama kaç yıldır oradaydı işte... Zaten sırf "o var" diye belli çevreler hem yardım etmiyor hem de düşmanlık besliyorlardı.
Artık onun devri kapanmıştı, gizli ve açık mücadeleler sonuç vermiş, iktidar el değiştirmişti. Ve bundan sonra camiayı güzel günler, aydınlık günler, büyük başarılar bekliyordu. Yaşasınlardı, var olsunlardı...
Şimdi idareyi almışlardı. İlk iş olarak geçmişin ne kadar kötü, ne kadar karanlık olduğunu anlatmaları lazımdı elbette; anlattılar da! Gerçi, o "göründüğü kadar kolay değil, başaramayacak, yazık edeceksiniz" demişti ama "tek adam" gitmişti artık! Elbette başaracaklardı, çünkü onlar çok daha akıllı, çok daha güçlü, çok daha birlikteydiler...
Ancak sonunda yine o haklı çıkmıştı. Onun yapamadıklarından yola çıkarak ağır eleştiriler getirenler, iddialı bir şekilde geldikleri iktidarda senesini devirmeden türlü zorluklarla karşılaştılar ve hepsinde de başarısız oldular. Onun yapamadıklarını bırakın, yaptıklarının çeyreğini bile gerçekleştiremediler.
Ve nihayetinde kendi iş bilmezlikleri, yanlışları, ihtirasları ve takıntılarıyla birlikte koca çınarı da felakete sürüklediler. Çöküş tahmin edilenin de fevkinde olmuş, süreç çok süratli işlemişti.
Artık o yoktu ama onun iktidarında iken kendisine eleştiri getirenler dahi, gıyabında özür diliyor; adeta günah çıkartıyorlardı. En fanatik muhalifleri bile hakkını teslim etmeye başlamışlardı. Zira o haklıydı!
Tecrübe çok acı olmuştu; efsane çökmüş, mekânı viran olmuş, serveti paylaşılmış, sahnede yapayalnız bırakılmış ve kocatılan kurt, köpeklere maskara yapılmıştı! Bir zamanlar ismini bile müsaade alarak zikreden yeni yetmeler artık kale almıyorlardı onu; hasta adam ilan edilmişti!
Kimden mi bahsediyorum? Tabii ki II. Abdülhamit'ten ve onu deviren İttihat ve Terakki'nin tarihi mağlubiyetinden; büyük yanılgısından... Yoksa siz unutulmaz başkanımız İsmail Uyanık'tan ve ondan sonrasından söz ettiğimi mi sandınız?..
Ne alakası var canım, hikâye hiç uyuyor mu sizce?
Ondan sonra her şey muhteşem oldu Samsunspor'umuz için; aynen dedikleri gibi yani... Belki de planladıkları gibi!
Mehmet YILMAZ
http://www.samsunspor.biz/koseyazisi-Ondan_Sonrasi-6667- (http://www.samsunspor.biz/koseyazisi-Ondan_Sonrasi-6667-)
AlıntıO'nun Samsunspor'u...
Meğer gurbet ne de çok zormuş...
Meğer gurbet üzerine sıralanmış onca söz boşuna söylenmemiş...
Ancak ve ancak yaşayan bilir...
Hele toprağınıza kayıtsız şartsız bir bağlılığınız, bağımlılığınız varsa...
Hele bırakın günü, saatleri ayrı geçirdiğinizde içinizde memleketinize çok ama çok büyük bir özlem oluşuyorsa...
Ancak ve ancak yaşayan bilir...
'Durup dururken bu sözler nereden çıktı?' diye kafanızda bir soru işareti oluşmuş olabilir... Öyle ya bu sitenin birçok takipçisi hala Samsun'da yaşadığımı zannediyor... Ama öyle değil işte...
Biraz kızgınlıktan, biraz kırgınlıktan, biraz hayallerimin peşinde koşma arzusundan çokça da 'savaşa girmiş bir ağabey'in kalesinde sur olmak için -hiç ama hiç de aklımda yokken- Ankara'ya taşındım... Dün gece Ankara günlerimin ev sahibi otelde istirahat ederken bir de bakmışım ki 4 koca ay geçmiş Samsun'dan ayrılalı...
Geriye bakınca oluşan büyük bir özlem...
Neye mi özlem?
Beni kayıtsız şartsız seven, destekleyen anneye, babaya, ablalara ve yeğenlere... Keyifli ve kederli anlarımı paylaştığım tüm arkadaşlara... Her zor anımda yanımda bitiveren kaderdaşlarım çocukluk arkadaşlarına...
Neye mi özlem?
Sokaklarında dolaşırken gözyaşlarına boğulduğum Çarşamba'ya... Her gün kaldırım taşlarını arşınladığım acı-tatlı anılarımın şahidi Çiftlik'e... Deniz sesini dinlerken huzur bulduğum Atakum'a... Hiç ama hiç aramam dediğim Kadifekale'ye... 56'lara, Cumhuriyet Meydanı'na...
Neye mi özlem?
Çarşamba'nın ekmeğine ve ramazan pidesine... Cumhuriyet'in ekmeğine... İkizler'in yağsız ve beyinsiz siyah etli paça çorbasına... Deva'nın bol taneli işkembesine... Lezzet'in odun ateşinde pişen o eşsiz dönerine... Gülhan'ın pidesine... Çakallı'nın ağızda eriyen menemenine... Dahası Samsun'un dillere destan simidine...
Neye mi özlem?
Çocukluk kahramanlarımın ev sahibi Yeşilırmak Stadı'na... Branş ayırmaksızın Samsun adını taşıyan her takımın maçında yerimi aldığım Yaşar Doğu Spor Salonu'na... Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi, Beşiktaş'ı, Trabzon'u ve diğerlerini bir bir devirdiğimiz, gözyaşlarımın ve sevinçlerimin tanığı 19 Mayıs Stadı'na...
Neye mi özlem?
Samsunspor'a...
Ama bugünün Samsunspor'una değil dünün Samsunspor'una...
Hani Tanju'ların, kel Zafer'lerin, rahmetli Muzaffer'in oynadığı Samsunspor'a...
Hani Sinan'ların, Vural'ların Timofte'lerin İsmet'lerin oynadığı Samsunspor'a...
Hani Celil'lerin, Serkan'ların, Cenk'lerin, Musa'ların oynadığı Samsunspor'a...
Dahası...
O'nun Samsunspor'una...
Yani Adnan Ölmez, Mazhar Başoğlu, Sezgin Gümüş, Hakkı Tomaç'ın değil; İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani başkanlığı 'sosyal faaliyet' değil 'bir yaşam biçimi' gören adamın, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani bugünkü havuz sistemini hayata geçiren 'futbol aklı'nın sahibi adamın, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani Balkan Kupası'nı kazandıran, İnter-Toto Kupası'nda turlar atlatan adamın, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani kimseden destek almadan 13 yıl takımı Süper Lig'de tutan 'Don Kişot'un, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Ve ötesi...
Yönettiği kulübe ufuk ve vizyon katan,
Yönettiği kulübe yenildiğinde bile ezilmeyen bir kültür yerleştiren,
Yönettiği kulübe yanlışa karşı dimdik durabilme dirayetini kazandıran,
Ama her şeyden ötesi 'bir futbol duruşu' 'bir kimlik' katan -bu yazıya kadar hitap etmek isteyip de diyemediğim- İsmail Ağabey'i, sevgili başkanı, yani İsmail Uyanık'ı özledim...
Ne dersin İsmail Ağabey...
Bizi 'Sadece Samsunsporlu yapan adam' özlemi dindirmenin zamanı gelmedi mi?
Son söz sevgili Mehmet Yılmaz'ın yeniden hatırlattığı Necip Fazıl şiirinde söylediği gibi...
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar..."
İbrahim Canbulat
http://www.samsunspor.biz/koseyazisi-Onun_Samsunsporu-6670- (http://www.samsunspor.biz/koseyazisi-Onun_Samsunsporu-6670-)
Eline sağlık Mehmet Bey...
mehmet abi yine döktürmüşsün mukemmel bir yazı olmuş aslında herseyi bir kenara bırakıp degerli baskanımız babamız ismail uyanığı geri getirmek için yormalıyız beynimizi kendi adıma söylemek gerekirse dmd hastası bir samsunspor aşığı olarak samsunsporumuzun kimsesiz kalışı en fazla bana zarar vermektedir hastalığımı tetiklemektedir sayın baskanımız durumumu görseydi eminimki çoktan geri dönecekti
Müthiş bir yazı.Teşekkürler Mehmet abi...
Abi gerçekten harika bir yazı. Alsınlar şimdi bu yazıyı, nereye oturturlarsa oraya olur.
Samsunsporun şu andaki hali erimiş,bitmiş,ihanete uğramış Osmanlının son zamanlarına benziyor.
Ama büyük önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK yokluğa,ihanete,hain Dağmat Ferite ve onun işbirlikçilerine,İngiliz-Fransız-İtalyan emperyalizmine,idama mahkum edilmesine rağmen bu ülkeyi kurdu.
Sadece İzmir İktisat Kongresi ve ekonmiyi düzeltek için 3900 kitap okumuştur.
Kafadan atma,hayal peşinde değil mantıkla mücade ile kuruldu.
Türkiye o ağır şartlardan çıkarak Tam Bağımsızlığını kazandı,Vahdettin ne kadar üzülsede,iş birlikçileri ile birlikte İngiliz Emperyalizmine kaçsada bu Vatan kurulmuştu.
Samsunsporun şu zamanlarını 1920 li yıllara benzetiyorum.Türkiyenin geçtiği yollardan Samsunsporda geçiyor şu anda.Bizim içimizden ATATÜRK gibi lider çıkarmı bilmem ama başkada kurtuluşumuz yok gibi gzüküyor.
O'ndan sonrası zifiri karanlık :(
Hocam yüreğine sağlık çok güzel bir yazı kaleme almışsın.
Yazının ortalarına doğru Abdülhamitten bahsettiğini anlamıştım :P
Ama çoğu arkadaşımız İsmail Uyanık'tan bahsediyor sanar seni.... ;)
gercektende adnan olmaz kongredeki konusmasinda cok iddali laflar etmisti. tabiihepsini yedi, takimi kume dusurup gitti.
dur ondan sonrasını anlatim.Şehzade 1.adnan tahta geçtu.ve lakin çok vaatler ettu.Hatta önceki padişaha verdu verişturdu.Devletin hazinesini değil kendi hazinesini doldurdu.Bütün çihan onu tanıdı.Şİmdilerde tv denen gavur icadınareklam veriyo.Daha sonra 1.mazhar geldu.Takımın anasını ağlattı.Sınırlarımız daraldı.Kendi cebi ve sınırları büyüdü.20 OCAKLARDA GAZETELERDE GÖRÜNÜYO.1.sezgini kimileri sevdi kimi yeniçeriler ise karşu çıktu.Oda şimdilerde bizansda sürgün hayatı yaşıyo.İMDİ BAŞTA 4.HAKKI VAR NE YAPTIĞI BELLİ DEĞİL.TAHTI TERKİ DİYAR ETTİ.SORANLARA CEPTEN BEN YOKUM DEDİRTİYOR.
anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.....
süpersin mehmet abi...
takımımız ne kadar kötü gitsede taraftar kalitemiz bir o kadar hızlı artıyor.dönüşümüz sizlerin sayesinde olacak..
Müthiş bir yazı.Teşekkürler Mehmet abi...
Her zamanki gibi müthis bir yazi olmus Mehmet Abi, ellerine saglik!
Ondan sonrası büyük bir hüsran.Boynu bükük kalan taraftar.Enseyi kalınlaştıran zevat.
Bu yıkılmışlığın,sömürülmüşlüğün içinden bir Mustafa Kemal ATATÜRK te biz SAMSUNSPORlular çıkarabilirmiyiz....
Alıntı yapılan: iak5529 - 17 November 2009, 00:55:47
Bu yıkılmışlığın,sömürülmüşlüğün içinden bir Mustafa Kemal ATATÜRK te biz SAMSUNSPORlular çıkarabilirmiyiz....
birlik olmadan olmaz herkesin inandığı bir kurtarıcı da şart
O'ndan sonrasının O'nsuz olmayacağı artık aşikar ...
Ellerine sağlık abi özledik SAMSUNSPOR'UMUZU çok özledik :'(
Sevgili Samsuni'nin tarihimizden günümüze tuttuğu ışık, bu çöküşün canlı tanıkları olduğumuzu tüm gerçekliğiyle aydınlatıyor..
Hasbi Ağa-Kanuni, İsmail Uyanık-IIAbdülhamit, V.Hakkı-Vahidettin hepsi cuk oturmuş bir Atatürk eksik ama öyle bir lider de Samsunda yok.. hepsi mandacı teslimiyetçi .............
belli olmaz olup olmadığı hiç umulmadık bir anda kücücuk bir kıvılcıma bakar herkesin inandığı bir liderin çıkması..
Mehmet Abimin yazısını ilk okudugumda, ilk tepkimi sordugunda tam bir usta işi oldugunu söylemiştim.. yazının içeriği ayrı, üslubu ayrı bir mukemmeliyet tasıyor.. ne mutlu bana ki yanında pişiyorum..
İbrahim Abim zaten yılların keskin kalemi.. üstüne bir de özlem ve buhran birleştiğinde bitmese denilecek bir yazı çıkmış ortaya.. elinize emeğinize sağlık.. iyi ki varsınız..
O'nun Samsunspor'u...
Meğer gurbet ne de çok zormuş...
Meğer gurbet üzerine sıralanmış onca söz boşuna söylenmemiş...
Ancak ve ancak yaşayan bilir...
Hele toprağınıza kayıtsız şartsız bir bağlılığınız, bağımlılığınız varsa...
Hele bırakın günü, saatleri ayrı geçirdiğinizde içinizde memleketinize çok ama çok büyük bir özlem oluşuyorsa...
Ancak ve ancak yaşayan bilir...
'Durup dururken bu sözler nereden çıktı?' diye kafanızda bir soru işareti oluşmuş olabilir... Öyle ya bu sitenin birçok takipçisi hala Samsun'da yaşadığımı zannediyor... Ama öyle değil işte...
Biraz kızgınlıktan, biraz kırgınlıktan, biraz hayallerimin peşinde koşma arzusundan çokça da 'savaşa girmiş bir ağabey'in kalesinde sur olmak için -hiç ama hiç de aklımda yokken- Ankara'ya taşındım... Dün gece Ankara günlerimin ev sahibi otelde istirahat ederken bir de bakmışım ki 4 koca ay geçmiş Samsun'dan ayrılalı...
Geriye bakınca oluşan büyük bir özlem...
Neye mi özlem?
Beni kayıtsız şartsız seven, destekleyen anneye, babaya, ablalara ve yeğenlere... Keyifli ve kederli anlarımı paylaştığım tüm arkadaşlara... Her zor anımda yanımda bitiveren kaderdaşlarım çocukluk arkadaşlarına...
Neye mi özlem?
Sokaklarında dolaşırken gözyaşlarına boğulduğum Çarşamba'ya... Her gün kaldırım taşlarını arşınladığım acı-tatlı anılarımın şahidi Çiftlik'e... Deniz sesini dinlerken huzur bulduğum Atakum'a... Hiç ama hiç aramam dediğim Kadifekale'ye... 56'lara, Cumhuriyet Meydanı'na...
Neye mi özlem?
Çarşamba'nın ekmeğine ve ramazan pidesine... Cumhuriyet'in ekmeğine... İkizler'in yağsız ve beyinsiz siyah etli paça çorbasına... Deva'nın bol taneli işkembesine... Lezzet'in odun ateşinde pişen o eşsiz dönerine... Gülhan'ın pidesine... Çakallı'nın ağızda eriyen menemenine... Dahası Samsun'un dillere destan simidine...
Neye mi özlem?
Çocukluk kahramanlarımın ev sahibi Yeşilırmak Stadı'na... Branş ayırmaksızın Samsun adını taşıyan her takımın maçında yerimi aldığım Yaşar Doğu Spor Salonu'na... Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi, Beşiktaş'ı, Trabzon'u ve diğerlerini bir bir devirdiğimiz, gözyaşlarımın ve sevinçlerimin tanığı 19 Mayıs Stadı'na...
Neye mi özlem?
Samsunspor'a...
Ama bugünün Samsunspor'una değil dünün Samsunspor'una...
Hani Tanju'ların, kel Zafer'lerin, rahmetli Muzaffer'in oynadığı Samsunspor'a...
Hani Sinan'ların, Vural'ların Timofte'lerin İsmet'lerin oynadığı Samsunspor'a...
Hani Celil'lerin, Serkan'ların, Cenk'lerin, Musa'ların oynadığı Samsunspor'a...
Dahası...
O'nun Samsunspor'una...
Yani Adnan Ölmez, Mazhar Başoğlu, Sezgin Gümüş, Hakkı Tomaç'ın değil; İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani başkanlığı 'sosyal faaliyet' değil 'bir yaşam biçimi' gören adamın, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani bugünkü havuz sistemini hayata geçiren 'futbol aklı'nın sahibi adamın, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani Balkan Kupası'nı kazandıran, İnter-Toto Kupası'nda turlar atlatan adamın, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Yani kimseden destek almadan 13 yıl takımı Süper Lig'de tutan 'Don Kişot'un, İsmail Uyanık'ın Samsunspor'una...
Ve ötesi...
Yönettiği kulübe ufuk ve vizyon katan,
Yönettiği kulübe yenildiğinde bile ezilmeyen bir kültür yerleştiren,
Yönettiği kulübe yanlışa karşı dimdik durabilme dirayetini kazandıran,
Ama her şeyden ötesi 'bir futbol duruşu' 'bir kimlik' katan -bu yazıya kadar hitap etmek isteyip de diyemediğim- İsmail Ağabey'i, sevgili başkanı, yani İsmail Uyanık'ı özledim...
Ne dersin İsmail Ağabey...
Bizi 'Sadece Samsunsporlu yapan adam' özlemi dindirmenin zamanı gelmedi mi?
Son söz sevgili Mehmet Yılmaz'ın yeniden hatırlattığı Necip Fazıl şiirinde söylediği gibi...
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar..."
İbrahim Canbulat
(Kardeşim ibo ben İstanbulda SEN ankarada memleket kimlere kaldı acaba.Ne olcak bu halimiz kardeşim.)
Duygularimizi kelimelere dökmek bile cok zorken, bu durumda böyle degerli cümlelerin ortaya cikmasina sebep olan yüreginize saglik demek düser bize..
Samsun'u ''Samsun'lular'' , Samsunsporu ''Samsunspor'lular'' yönetmediği ve Samsun Halkı yıllardır uyuyup (daha doğrusu uyutulup) kış uykusundan uyanamadığı sürece 1 adım ileri gidemeyiz.. Bırakın 1 adım ileriyi ; ''1 ileri 2 geri'' gideriz. (1 ileri = gözümüz boyanır, ağzımıza bal çaınır).. Gün be gün geriliyoruz.. Biz bunun farkındayız, ya siz?
İsmail Uyanık; Bizim kuşağın sadece Samsunsporlu olmamı sağlayan adam. Lige çıktığımız 1992 yılında her hafta birkaç okul Samsunsporun maçına götürülürdü. O hafta Gülsüm Sami Kefeli İÖO. da idi sıra. Arkadaşlarla toplandık maça gittik. Zonguldaksporu 5-0 yendiğimizde, ilk defa çıplak gözle seyrettiğim Ertuğrul, Osman, rahmetli Müjdat, Ercan , İmdat , Bünyamin, kaptan Kasım, kaleci Erol ve diğerleri. O gün sadece ve sadece Samsunsporlu olmaya karar verdim. Sonraki yıllarda hep müthiş bir haz duyarak ifade ettiğim sadece Samsunsporlu olmak fiilini, bizim kuşağa kazandıran adama minnettarım.
Dostum işte o Samsunsporluluk hissiyatı bak seninle, beni sanırım 9 yılın üstüne bu sitede karşılaştırdı. Aynı kuşağın benzer hatıralarını taşıyoruz, şimdi ne okulları maça götürmeyi akıl edebilecek bir düzen var Samsunspor'da, ne de hasbelkader gidilen bir maçta o öğrencileri etkileyip "sadece Samsunsporlu" yapabilecek bir takım...
Ertuğrul, Osman, Müjdat, Ercan, Kasım, Bünyamin... Zonguldakspor 5-0
Turgut, Sefa, Sercan, Hakan Koçaslan, can Özgür... G.Antep BB 0-1...
Bilmiyorum o yılları yaşamak bir talih midir, yoksa bugünleri gördükçe daha çok acı çekme sebebi midir?
Alıntı yapılan: samsuni - 17 November 2009, 23:56:58
Bilmiyorum o yılları yaşamak bir talih midir, yoksa bugünleri gördükçe daha çok acı çekme sebebi midir?
o yılları yaşamak şuanda ne yaşanıyor olursa olsun bir talihtir hocam..şimdi hiç bir başarı görmemelerine rağmen Samusnsporumuzun peşinden koşan ve sadece Samsunspor diyen genç kardeşlerimiz bence çok büyük Samsunspor tarafatarlarıdırlar..onların üzüntüleri daha büyüktür zira hiçbiri mutluluk yaşayamadı..
Haklısın, hepsinin alnında öpmek lazım. Ama onlar hayal kurup üzülürken biz o kurdukları hayali yaşayıp, atık uzak kaldığımız için üzülüyoruz.
Samsunspor'u tutmak deliliktir, çılgınlıktır, kapkara bir sevdanın akıl dışılığıdır.
Ve hatta kahramanlıktır!..
Alıntı yapılan: samsuni - 18 November 2009, 00:05:11
Ve hatta kahramanlıktır!..
nokta hocam....
Allah rahatlık versin...İyi geceler
Alıntı yapılan: aaa55 - 17 November 2009, 23:46:54
İsmail Uyanık; Bizim kuşağın sadece Samsunsporlu olmamı sağlayan adam. Lige çıktığımız 1992 yılında her hafta birkaç okul Samsunsporun maçına götürülürdü. O hafta Gülsüm Sami Kefeli İÖO. da idi sıra. Arkadaşlarla toplandık maça gittik. Zonguldaksporu 5-0 yendiğimizde, ilk defa çıplak gözle seyrettiğim Ertuğrul, Osman, rahmetli Müjdat, Ercan , İmdat , Bünyamin, kaptan Kasım, kaleci Erol ve diğerleri. O gün sadece ve sadece Samsunsporlu olmaya karar verdim. Sonraki yıllarda hep müthiş bir haz duyarak ifade ettiğim sadece Samsunsporlu olmak fiilini, bizim kuşağa kazandıran adama minnettarım.
'92 den sonra da organizasyonlar yapılmıştı.. bir sevdadır Samsunspor başlığı adı altında okullar geziliyor, kücük çocuklarla Samsunspor futbolcuları kaynaştırılıyordu.. ey gidi eski zamanlar, gülsüm samiye geldikleri gunu unutmak ne mumkun..
Alıntı yapılan: **KaR6** - 18 November 2009, 00:07:49
'92 den sonra da organizasyonlar yapılmıştı.. bir sevdadır Samsunspor başlığı adı altında okullar geziliyor, kücük çocuklarla Samsunspor futbolcuları kaynaştırılıyordu.. ey gidi eski zamanlar, gülsüm samiye geldikleri gunu unutmak ne mumkun..
23 Nisan'a da gelmişlerdi :( :( Bir imza alabilmek için yarışmıştık...eyy gidi günlerimiz...
Samsunspor taraftarı olmak gerçekten bir ayrıcalık. Her zaman diyorum. Türkiye'nin en çok acı çeken 3-4 kulübünden ve taraftarından biriyiz maalesef. Gün geçtikçe eriyoruz. Her geçen sene bir öncekini arıyoruz. Bu nereye kadar devam eder bilmiyorum ama mutlaka bir çıkışı da olacaktır. Bu durumu kendine ar eden, haysiyetli, gerçekten Samsun ve Samsunsporsuz hayatın boş olduğunu kabullenmiş birisi veya birileri mutlaka çıkacaktır. Bizim de mutlaka sevinç çığlıkları atacağımız günler de gelecektir. O zaman bu sitede yazan gerçek Samsunsporlu can dostlarımla bu mutluluğu paylaşmak en büyük isteklerimden biridir. Biz Samsunspor'u kayıtsız, şartsız sevdik. Tıpkı tertemiz yaşanan bir aşk gibi.
Kaleminize sağlık arkadaşlar.Sizi seviyorum