Ziya Adnan yazıları ..

Başlatan timofte, 15 Ağustos 2006, 10:04:14

« önceki - sonraki »

timofte

Ziya Adnan, yazılarında Anadolu-İstanbul takımları arasındaki farklılıklar ve insanları futbolun zevkinden uzaklaştıran eşitsizlikleri sıkça işleyen bir Futbol yazarı. Daha önce birçok yazısını zevkle okudum. Bu hafta yayınlanan çok beğendiğim bir yazısını paylaşmak istedim. Ankara penceresinden bakılıyor ama İsmail Başkan'ın "sürü psikolojisi" diye tanımladığı ve Türkiye'deki ciddi bir sosyolojik dengesizliğe işaret ediliyor.

Yazıda Ankaralı olup İstanbul takımlarının başarıları ile mutlu olan kişilere ilişkin yerinde nitelemeler var, tabi anlayanlara..

AlıntıEGE

Henüz on iki yaşında Ege, dünya tatlısı, konuşkan, şirin mi şirin, pek yakışıklı. Benim neslimin en iyilerinden Ankaralı bir anne babanın tek oğlu. Yıllar önce okuduğum ders sıralarında, TED Ankara Kolejinde okuyor, ortaokula gidecek bu sene. Yaşıtlarının doktor, mühendis olma hayalleri kurduğu, günün büyük bölümünü bilgisayar başında geçirdiği tatil zamanlarında, Ege hep tenis kortlarında. İleride çok iyi bir tenisçi olma adına. Fotokopi makinesinden çıkmışçasına benzer hayalleri olan, dershaneleri mesken tutmuş, Amerika'da veya Avrupa'da mastır rüyası ile kavrulan 'klonlanmış' çocuklar diyarında, yaşıtlarında farklı Ege. Serdar Ortaç yerine Pink Floyd'u dinliyor, 'Bir zamanlar Amerika' filmini izliyor, soruyor, sorguluyor, günlük tutuyor, velhasıl hayatı diğer çocuklardan daha hızlı öğreniyor. Kendi kaderini kendi tayin etmek istiyor, zira hayat ders sıralarında öğrenilmiyor.

Futbolu izleyici olarak seviyor Ege, belki bu yüzden, 'Maça gidelim mi' diye sorduğum zaman gözlerinin içi gülüyor, seviniyor. Ancak, anneden ve babadan da izin almak şartıyla. Sevgili Tanıl Bora'nın deyişi ile 'Çocukları Maça Götürmek' gerek, sevdaları aşılamak dedikleri. İşte bu yüzden, geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara 19 Mayıs stadının yollarına düşüyoruz, kendi şehrimizin takımının yanında, üzerimizde kırmızı siyah formalar. O gün Gençlerbirliği, Fenerbahçe karşısında. Stada gitmeden önce, kendi şehrine sevdalı taraftarlar ile buluşuyoruz Sakarya caddesinde bir yerlerde, futboldan konuşuyor, şarkılar söylüyoruz, Ankara'da yaşayan Avusturalya'lı dostlarımızla muhabbet ediyoruz. Velhasıl, yalnızca üç takımdan birinin taraftarı olmanın norm sayıldığı yazık döngüde, bizi ancak biz anlıyoruz...

Sonra, maçın başlamasına bir saat kadar kala, maraton tribününde yerimizi alıyoruz, neredeyse herkes birbirini tanıyor, selamlaşıyor. Tribünün bir yanı, deplasman takımı taraftarlarına ayrılmış. Misafir taraftarlar. Ankara'da doğmuş, büyümüş, Ankara'nın okullarında okumuş, muhtemel Ankara'da aile olmuş, Ankaralı İstanbullular. Zafer avcıları. Kendi şehrinin stadını ancak senede bir veya iki kez, o da deplasman takımı tribününde izleyenler, aslında ne kadar garip, kendi evinde misafir olma durumu...

'Bunlar Ankaralı değil mi ?' diye soruyor Ege, gülümsüyorum...


***


Sonra, maç bitiminde bir çocuk görüyorum kalabalık dağılırken, ancak yedi, sekiz yaşlarında, babasının elinden tutmuş, üzerinde babası gibi Fenerbahçe forması. 06 plakalı arabasına binerken, pek sevinçli, pek mutlu, Fenerbahçe galip geldi ya. Şampiyon olunacak ya. Formaya bir yıldız daha. Güce ve güçlüye tapma halleri. Aslında şaşırmamak gerek. Geçenlerde bir yerlerde okumuştum, geçtiğimiz Temmuz ayında, Türk medyasında Fenerbahçe ile ilgili yaklaşık olarak 185 tane haber yer almış, onlara dair şeyler, günde ortalama 1.7 saat boyunca televizyon kanallarından izlenmiş. Kulüple ilgili gazete, dergi ve TV kanallarında toplam 5 bin 522 haber yapılmış ve kulüp, ekranlarda 53 saat süreyle yer almış. Fenerbahçe'yi, 4 bin 504 haberle Galatasaray ve 3 bin 738 adet haberle Beşiktaş izlemiş. Çocuk, ne görürse onunla büyüyor, onunla özdeşliyor. Beter düzenin çocukları giderek çoğalıyor.


***

Muhtemel az sonra, 19 Mayıs stadına çok da uzak olmayan bir yerde ki evlerine gidecek o çocuk ve babası. Sandıklara kalkacak üzerlerinde ki Fenerbahçe formaları, bayraklar. Bir daha ki deplasman maçına kadar, taraftarı oldukları takımı ancak televizyon ekranlarından izleyecekler, kendilerine çok uzak bir şehrin takımının başarıları ile gurur duyacaklar. Kendisi gibi Ankaralı okul arkadaşlarına anlatacak Fenerbahçe'nin zaferini küçük çocuk, pek sevinecekler.

Sonra, o çocuk ve babası, başka bir deplasman maçında, yine ziyaret edecekler kendi şehirlerinin stadını, müze ziyaret eder gibi, senede bir kez. Deplasman takımı tribünde oturacaklar. Maç esnasında kendi şehirlerine küfür edeceklerdir muhtemel, attıkları gollere pek sevinecekler, kendileri gibi olanlar ile kucaklaşacaklar, yedi tepeli şehrin şarkılarını söyleyecekler. Zafer avcılığı, bir kez daha şehir sevdasını bir çırpıda silip süpürecek...


***

Şimdi ben derim ki, o gün yenildik diye üzülme küçük arkadaşım, yüreğinde ki Ankara sevdası hiç tükenmesin. Ve şimdiden bil ki, muhtemel bu kısır döngüde biz hiçbir zaman Şampiyon olamayacağız, formamızda yıldızlar olmayacak. Ama farklı olmak gerek, hayata başka bir pencereden bakmayı öğrenmek, sürülere ait zevklerin herkese göre olmadığını anlamak gerek. Tenise sevdalı isen tenisçi olmak, yeri geldiğinde kendi şehrine selam durmak, değerlerine sahip çıkmak gerek.

Daha gidecek çok maçlarımız olacak seninle, yürünecek yollarımız, söylenecek şarkılarımız, anlatacak hikayelerimiz olacak, yensek de yenilsek de mutlaka olacak.

Daha nice maç bitimlerinde 'Arkadaşlar, sayenizde çok güzel bir gün geçirdim, hepinize teşekkür ederim...' diyeceksin,

ve biz seni her zaman çok seveceğiz ...

Ziya Adnan

hasselbaink

Ziya Adnan ismi çoğumuza yabancıdır. Çünkü o medyada sürekli karşımıza çıkan boş ve malum taraflı adamlardan birisi değil! İletişim Yayınlarından Tanıl Bora editörlüğünde çıkan "Çünkü Biz Ankaragüçlüyüz!" adlı bir kitabı var.

Yazıya genel olarak katılıyorum. Birkaç sert ifade var ve istanbul takımlarını tutanları sorgusuz suçlamak yerine bu durumun sebepleri iyi düşünülmelidir. Ankara'da nedense aidiyet duygusu daha az! Tamam, Samsun'da da İstanbul takımlarını tutanlar epeyce fazla ama en azından beğensek de beğenmesek de bir çift takımlılık söz konusu...

şu bizim tribün bölümündeki "GFB Samsun" rezaleti ve topici de düşünüldüğünde oldukça manidar bir yazı olmuş.

Yazana ve paylaşana teşekkürler...

Tribün_ali


timofte

Ziya Adnan'ın Anadolu'da yaşayan İstanbul takımı destekçileri hakkındaki değerlendirmeleri gibi, onları bu yola sürükleyen etmenleri enine boyuna irdelediği yazıları da var. Elimden geldiğince bu başlıkta onları da paylaşmaya çalışacağım.

taylan gezgin

Ne desin güzelim, gök gecenin seyrine ne desin... Hayat bu... Yazıda iki yer var
1. Zafer avcısı, güce tapınmak
2. Diğerlerinden farklı olmak

Başka bir şey söylemeye gerek var mı?