Allah'ın rahmeti seninle olsun Muhsin Yazıcıoğlu!

Başlatan Akyol, 26 Mart 2009, 14:23:03

« önceki - sonraki »

ali ihsan

AlıntıBurada baş sağlığı, orada gözler aydın;
İki ayrı dünyada iki ayrı tören var.

TANRI katından gelen bir yüce buyruk üzre
Aramızdan ansızın çadırını deren var.

Orada ecdat ruhu şadümanlık içinde
Burada tamu içre gönüllerde boran var.

Eksilmiş bir yanımız; çarpılmıs gibiyiz hep
TANRI korusun, sanki Bozkurtluğa kıran var.

Yukardan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne?
Kimsede ağız, dil yok; gözleriyle soran var.

Buradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt
Orada karşılayan binlerce Alp-Erenler var.

O gün Tanrıdağı'nda tan ağardığı çağda,
Dediler Oğuz Han'ın otağına giren var.

Töredir; konan göçer, doğan gün batar elbet
TANRI zeval vermesin devlet, din ve KUR'AN var.

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU


Mekanın Cennet olsun Koca Reis ...

Akyol

Muhsin Yazıcıoğlu gibi bir ADAM'ı kaybetti bu ülke.Birilerinin kıymetinin öldükleri zaman anlaşıldığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef çok acı bir durum bu.

Devletin askeri,polisi,sivil savunma örgütleri kafa kafaya verdiler 3 günde bulamadılar köy korucuları kendi imkansızlıklarından yarattıkları imkanla enkaza ulaştılar söylenecek o kadar söz var ki bu ihmaller zinciriyle ilgili :-\  böyle bir ADAM'ın arkasından sadece duamızı okuyup Allah'tan rahmet dilemekten başka elden bişey gelmiyor maalesef mekanın cennet olsun MUHSİN REİS :-[ kazada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet yakınlarına sabır diliyorum

ugrass


Yalnızca BİZ


ugrass

ya şimdi haberlere baktım da daha yazıcıoglunun bulunamadıgı söyleniyor.. :S

mehmet yılmaz

Üşüyor musun?

Dağların ardında, karlar üstünde
Altı can yatarmış, düşüyor musun?
Sevdik diyemedik; bize küstün de
Üşüdüm demiştin, üşüyor musun?

Gözlerim görmeden inanmaz buna
Hakkını helal et demeden sana
O yüce dağlardan selam et bana
Söyle yalvarırım, yaşıyor musun?

Türk-İslam sevdandır, dillerde türkü
Çileli ömründe bir rehber ülkü
Hazanda bırakıp müslüman Türk'ü
Şimdi sevdiğine koşuyor musun?

guvener55


mehmet yılmaz

Hey gidi Muhsin Başkan hey...

Şakaklarında birkaç kır tel, alnında birkaç çile kırışığı.Bizim kuşağın en genci, en yakışıklı delikanlısı...

*

Bugün perşembe; 26 Mart Perşembe.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun bindiği helikopterin enkazına, neredeyse 24 saatten beri ulaşılamadı; modern zamanların en şeddâdî iz ve sinyal takib etme teknikleri bir işe yaramadı. Yüzlerce insan, bilmem kaç helikopter ve uçak seferber... Haber yok! Kulağımızda İHA muhabiri İsmail Güneş'in gittikçe zayıflayan sesi yankılanıp duruyor,

- Kimseden ses gelmiyor, gelmiyor. Eyvah çok kötü!..

Saat 13 sularına geldi; hâlâ bir haber alamıyoruz.

Ve saatler geçtikçe bir mucize, şaşırtıcı bir "iyi haber" bekliyoruz ama...

*

18 yaşlarında kocaman çocuklarız. Senelerden 1972. Mevsim güz; içimizde Ankara rüzgârı. Taşralardan Ankara'lara okuyup "büyük adam" olmak için gelip resmî yurtların kasvetli odalarında yalnızlığın çukurlarına düşünce, "anne, anneciğim" diye başımıza yorganı çekip bir güzel ağlamışlığımızın günleri.

Muhsin Yazıcıoğlu'nu ilk defa Veteriner Fakültesi'nde görüyorum; adam 18 yaşında bile efsâne; öyle karizmatik. Yıldırım Beyazıt'taki yurt binasının bahçesinde bir duvar önünde sohbet ediliyor. O günlerde bir "başkan"lık vâkıası var; yurt başkanı, fakülte başkanı: Yazıcıoğlu ya yurdun ya Veteriner'in başkanı.

Bazı insanlar vardır; hep böyledir; vasıflarında lider olmak tabiatı ile doğar, öyle yaşarlar. Muhsin Yazıcıoğlu da öyle. Hep yaşından büyük, hep sorumlu, hep ağır...

Gençlik hâtıralarımı çağırıyorum; onu hep bulunduğu mekânda, insanların ilgi odağı ve çekim merkezi halinde hatırlıyorum. İnsanlara güven, ümit ve cesaret telkin ediyor. Orada Muhsin Yazıcıoğlu varsa nefislere itimad duygusu gelip yerleşiyor.

Ankara'da Hacettepe sırtlarında bir tarafta fakültelerin, öteki yanda kalabalık yolların bulunduğu meydan gibi bir yerdeyiz. Bin kişi var mıyız? Varız. Hacettepe Tıp Fakültesi'nin olduğunu tahmin ettiğim binaların tepesinden aşağıya doğru silah tarrakaları yankılanıyor. Sene 75, belki 76... Kalabalık dalgalanıyor. Mesele nedir? İşgal, boykot, güç gösterisi? Hatırlamak zor. Heyecan yüksek. Polis panzerleri kalabalığı çevreleyip dağılın ikazları yapıyor megafonla.

Orada yüksekçe bir yerde görüyorum onu,

-Dağılmayın, dik durun; ben söylemedikçe bir yere kımıldamayacaksınız, diyor ve ilâve ediyor:

-Yanınızdaki arkadaşınızı polise bırakmayacaksınız. Nasıl geldiysek öyle gideceğiz!

Yine silah sesleri...

- Şimdi İstiklâl Marşı'mızı okuyacağız; rahat, hazır oll!

*

Ülküdaşım, genel başkanım, hemşehrim, arkadaşım...

Günün birinde patronum da oluyor. Ankara'da yayınlanan Hasret ve Genç Arkadaş dergilerinin yayınlandığı Dörtyol semtindeki apartman dairesine uğruyor ara sıra. Dergi yapıyoruz, mizanpaj yapıyoruz, kapak yapıyoruz, sonu "kahrolsun"larla, "yaşasın"larla biten sert yazılar yazıyoruz, pikaj, montaj işleri, ışıklı masalar... Vaktiyle Nihat diye bir arkadaş vardı; o derginin dizgi işlerini görmekte. Kaç ay sürdü bilmiyorum, talebeyim henüz, biraz alacağım birikmiş. Alacağımı veriyor patronum; kaç lira hatırlamıyorum; o parayla Anafartalar'da bir kuyumcudan bir çift altın küpe alıyorum nişanlım için.

O küpeleri her görüşümde yıllardan beri o günleri, onu hatırlıyorum.

*

Saat onbeşe geliyor; bakanlar açıklama üstüne açıklama yapıyorlar. Helikopter sinyal vermiyormuş.

Kelimeler... Ne işe yararsınız siz? Kanat olabilir misiniz kanat? Kar araçlarına takılan demir palet olabilir misiniz icabında? Elinde minicik ilkyardım çantasıyla bir doktor, bir hemşire...

Veya bir Allah'ın kulu olsun da, sırtından pardesüsünü çıkarıp yirmi dört satten beri kar altında, tipi altında hayatla ölüm arasında gidip gelen kazazedelere ümit versin, su versin, söz olsun...

Ne işe yarıyor ki kelimeler?

*

Günün birinde Sivas'tan milletvekili seçiliyor; önceleri, sandık başına bile gitmeyeceğimi işiten eski ülküdaşlarım bana çok şirin bir şaka hazırlıyorlar. Yolda yürürken iki kişi koluma giriyor, bir arabaya bindiriyorlar. Şehir dışında bir yere gidiyoruz, iniyoruz; diyorlar ki, "sen oy vermeyeceğim demişsin; doğru mu?" "Doğru" diyorum, "kimseye oy vermeyeceğim bu seçimde". İçlerinden biri elini beline götürüyor, "Sen yine sözünde durmuş ol; sorarlarsa silah zoruyla oy verdim dersin!"

Gülüyoruz, gülüşüyoruz. İşin ucunda "Muhsin Başkan" var çünkü. O seçimlere koalisyon halinde giriyor sağdaki partiler.

O Meclis'e yakışıyor; Meclis de ona. Sonra partisinden ayrılıp kendi partisini kuruyor. Seçimler, seçimler, seçimler... Karşılaştıkça beni onurlandırmak için "üstad" diye hitab ediyor; ben ona "Başkan".

Karşılaştığımız ilk gün de "başkan"dı; şimdi ve hâlâ yine başkan.

İstatistiklere bakanlar, Muhsin Yazıcıoğlu'nun partisini tek kişiden ibaret bir küsurat partisi gibi görürler; sayılar böyledir; bu yüzden akıllı adamın biri, "saymalı değil, tartmalı" demiş vaktiyle.

Sayılacak değil, tartılacak adamdır o; tabii özgül ağırlık denilen şeyin terazisi varsa...

*

Nedendir bilmem yıllar geçtikçe ikiye bölünen o iki partinin irice olanına değil de ufak ama sevimli olanına ısındı kalbim. Rahmetli anacığımın vefatında bir evvelkiler kapımı çalmazken Muhsin Başkancılar, fakirhanemize gökten indirilmiş paraşütçü birlikleri gibi akın etmişlerdi de nasıl onurlanmıştım, nasıl içim kabarmıştı...

O gün dedim ki içimden, "ki bunlar kara gün dostlarıdır; salımıza girecek arkadaşlardır; hatırları büyüktür".

*

Saat 16'ya geliyor. Haber yok; bir nefes de mi yok?

Kelimeler, ne işe yararsınız siz; karlı dağların başında bir kibrit kadar olsun ışık olup ısıtmadıktan sonra...

*

Şakaklarında birkaç kır tel, alnında birkaç çile kırışığı. Bizim kuşağın en genci, en yakışıklı delikanlısı...


28 Mart 2009, Cumartesi

Ahmet Turan Alkan - Zaman

YaşarDoğu

Allah rahmet eylesin

Mekanın Cennet olsun..

Giderken yüreğimizide götürdün Muhsin Başkan :'(

red_white

Mekanın Cennet Olsun Sevilen Adam gibi Adam bu sevgiyi duaları almak herkese nasip olmazz  :-[

bezgınbekır

Muhsin Baskanım yattigin yerler nur içinde olsun mekanin cennet olsun senin gibi adamlar kolay yetişmiyo.Degerini ölünce anlıyorlar.Yoklugunu cok hissetcez baskanim nur içinde yat  :'(  :'(  :'(

Kaya

Yok hala inanmıyorum hala bir umut var içimde çıkıp gelecekmiş gibi bana ne yetkililer açıklama yapmışsa ben yine de gitmediğini hala bizlerle olduğunu düşünüyorum

AH bee reis çık gel yine yürüyerek halkın içinden çık gelde görelim güzel yüzünü


Eh be dünya hiç bu kadar lanet etmemiştim sana lanet dünya al içimizden en iyileri seç en özelinden kahpe dünya

Ve son söz gittiğin yerde bekle bizi çok az kaldı gelmemize bir nefes kadar yakın hani demiştin ya ;''Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz'' ALLAH ın izniyle bu yolda ve bu düşüncelerle yanına geleceğiz yarabbim ALLAH ım mekanını cennet eylesin amin....

emre


ugrass


HoliganSamSunLu

herzaman olduğu gibi bu olaydada insanlar gittikten sonra kıymetleniyor... ALLAH mekanını cennet etsin...