Fatih Uraz'dan Samsunspor örneğiyle bugüne bir bakış

Başlatan mehmet yılmaz, 22 Nisan 2008, 22:05:03

« önceki - sonraki »

mehmet yılmaz

Samsunspor'un unutulmaz milli kalecisi Fatih Uraz, büyüklerin(!) küçükleri yeme macerasını anlatmış son yazısında. Örneği de 1986-87'de şampiyonluğa koşan Samsunspor'dan vermiş. Bilmeyenler bilsin istedim...

AlıntıNecati'de, Yusuf'ta, Rize'de işlem tamam; sıradaki gelsin!
   
Ne güzel bir memlekettir burası ki 'Maça asılırsan teşvik primi almış olursun, asılmazsan maçı satmış olursun!'; yani ne yaparsan yap mutlaka birilerine yaranamazsın.
Şampiyonluğa ya da düşmemeye oynamıyorsan sırtına asılacak yafta bellidir: Teşvik primi aldın, şike yaptın, hatıra istinaden maçı bıraktın! 40 katır mı 40 satır mı hesabı ölümlerden ölüm beğen!

Türkiye'de şikenin yaygın olduğu yıllarda insanların umutsuzluğundan ve saflığından yararlanan bazı uyanıklar 'Maç toto' oynardı. Yani maçın hakemini ve karşı takımı bağlayacağım diye parayı alır ve bitiş düdüğünü beklerdi. Eğer hasbelkader 90 dakika istenildiği gibi sonuçlanmışsa paralar cebe atılır, ters bir sonuçta 'Ne yapalım, parayı karşı taraf kabul etmedi.' denilerek emanet sahibine iade edilirdi.

1986-87 sezonunda Samsunspor şampiyonluk mücadelesi verirken başlarda ciddiye alınmamış ve denilmişti ki: 'Birkaç hafta sonra bunların balonu patlar!' Sonra görülmüştü ki Samsun haftaları birer birer tüketiyor ve teklemiyor, anında başka manevralar devreye sokulmuştu. Önce şampiyonlukta çekiştiğimiz rakibimiz, en iyi oyuncularımıza ligin bitmesine hayli zaman varken transfer teklifinde bulunarak, törenle taraftar kartı hediye ederek kafaları karıştırmaya çalışmış; doğrusunu söylemek gerekirse başarmıştı da. Ancak asıl darbe ülkenin en büyük gazetelerinden birisinden gelmiş ve içeride oynayacağımız Eskişehir maçının sabahı o gazete sürmanşetten 'Eskişehir maçı Samsun'a sattı!' haberini girmişti. Satılmış damgasıyla yaftalanmak istemeyen Eskişehirli oyuncuların tabiri caizse ölümüne oynadığını söylemeye sanırız gerek yoktur.

Diyeceğimiz odur ki bu ve benzeri taktiklerin bu coğrafyada modası halen geçmemiştir; çünkü satılmış damgasıyla damgalanırsanız, istediğiniz kadar 'masum olun ya da masumum diye feryat edin' kimseyi inandıramazsınız.
O yüzden eski Bursalı idareci gibi 'Beşiktaş, Rize'ye maçı satacak!', yahut da bazı gazetelerin yazdığı gibi 'Necati'den korkuyoruz!', 'Yusuf soru işareti!' tarzında iftiralarla kulüpler ve insanlar töhmet altında bırakılmakta ve sözümona satışların önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Bu noktada denilebilir ki 'İyi ya; adına şaibe karıştırılmaya çalışılan oyuncu ve takımlar daha da hırslanır ve oyun ters teper!' Ah; keşke o kadar kolay bir çözüm yolu olabilse! Ruhen-bedenen tüketilen oyuncuların aşırı hırs yaparak kendisini kanıtlamaya çalışması çoğunlukla beyhudedir, geri teper. Denizli kalecisi Süleyman'ın yaptığı ıskayla maç 1-0 bitmiş olsaydı, söylenecek sözler, atılacak çamurlar muhtemelen kan çıkartacak seviyeye gelirdi.

Seneler önce Gençlerbirliği son maçında düşmemeye oynayan Bursaspor'a karşı yedek ağırlıklı takımla çıkmış ve rakibi kümede kalmıştı. Aynı Gençler takımı geçen seneki son maça ise rahat konumda olmasına karşın aslarla çıkmış ve Antalya'yı yenerek bir alt lige göndermişti. Ne kolay değil mi; 'Birinci maçı vermişti, ikinci maçta teşvik primi almıştı!' diyerek iftira etmek.

Son yıllarda gelişen teknolojinin sonucu olsa gerek, rakipleri ekarte etmek için yeni metotlar türemeye başladı; örneğin teknik adamların kafasını karıştırmak gibi. Birkaç sene önce bilgisayarcı hocanın takımı şampiyonluğa yaklaşmışken ona yapılan teklifler konsantrasyonuna nasıl da balta vurmuştu! Bu senede hafızanızı yoklarsanız birkaç hafta sonra karşılaşılacak bir takımın çalıştırıcısına teklif götürüldüğünü hatırlayacaksınız! Kendinizi o hocanın yerine koyun ve ileride başına geçmeniz ihtimali bulunan rakibinize çelme taktığınızda neler olabileceğini tasavvur edin; ne zor değil mi?

Yeri gelmişken son 3 haftaya girildiği halde sanılanın aksine şampiyonluk iddiasını sürdüren Sivasspor'a kalan 270 dakikada ne gibi engellerin çıkarılacağını merak etmiyor musunuz? Ne dersiniz; Sivas'ın mütevazı imkânlarıyla Şampiyonlar Ligi'ne katılmasına müsaade edilir mi edilmez mi? Bu coğrafya da öyle olaylara rastlandı ki, kimse işin sahada biteceğine bir türlü inanmıyor, inanamıyor; acı olan taraf bu.

22 Nisan 2008, Salı

Zaman

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=679890

Nuri Asan

Ağzına sağlık Fatih ağabey,keşke senin gibi yürekli kalemlerin,bizans yalakası değil Anadolu yazarların sayıları artsa.Ama görüyoruz ki senin deyiminle buna bizde inanamıyoruz.

veis

Yeri gelmişken son 3 haftaya girildiği halde sanılanın aksine şampiyonluk iddiasını sürdüren Sivasspor'a kalan 270 dakikada ne gibi engellerin çıkarılacağını merak etmiyor musunuz? Ne dersiniz; Sivas'ın mütevazı imkânlarıyla Şampiyonlar Ligi'ne katılmasına müsaade edilir mi edilmez mi? Bu coğrafya da öyle olaylara rastlandı ki, kimse işin sahada biteceğine bir türlü inanmıyor, inanamıyor; acı olan taraf bu.
türk futbolunun geldigi noktada bu.nasıl düşürüldügümüzüde göz önüne alınca bizde inanamıyoruz ve 2.ligdeyken kuddusi müftüoglu halen süperligde maç yönetiyor.

ali ihsan

İsmet Arzuman şerefsizide geçenlerde hakemliği bıraktı.Manisa'da bize yaptıklarını unutmak mümkün değil.Rahat yüzü görmesin.

kumkoylu ahmet

ismet arzuman allahindan bulsun. allah o parayi yidirmeyi nasip etmesin ona allah daha beter etsin

Lazoli

agzina saglik fatih uraz.

BEN HERZAMAN DEMISIMDIR EN BÜYÜK DÜSMAN HINCAL ULUC; 6ALATA5ARAY (CINCON)!!!

Ne Trabzonspor, ne Eskisehir, ne Antalyaspor, ne Kocaeli ne de Malatya.

En büyük düsman 6ay5e!!!!

veis

kimler hakkını yedi butakımın kimler geldi geçti ama yıkılmadık aslanlar gibi hepsinin karşısına dikilecegimiz zamanda gelicek.