Renklerin siyah olduğu gün - 20 Ocak

Başlatan mehmet yılmaz, 17 Ocak 2007, 17:44:16

« önceki - sonraki »

mehmet yılmaz

RENKLERİN SİYAH OLDUĞU GÜN; 20 OCAK 1989



Bir futbol takımının yaşayabileceği en büyük acılardan birisini yaşadı onlar; gencecik yaşta hayatını kaybedenler de oldu, hayatlarının temel anlamını kaybedenler de... Türkiye'nin büyük bir kısmı TRT'nin akşam haberlerinde "Malatya deplasmanına giden Samsunspor kafilesi Havza ilçesi yakınlarında trafik kazası geçirdi..." cümlesi ile o acı haberi duyarken, Samsun halkı sabah 10:30'dan itibaren dalga dalga yayılan kara habere yas tutuyordu. Teknik Direktör Nuri Asan, futbolculardan Mete Adanır ve Muzaffer Badalıoğlu ile şoför Asım Özkan kaza anında hayatlarını kaybederken, Yugoslav oyuncu Tomiç aylarca bitkisel hayatta kaldıktan sonra yumuyordu sonsuza dek gözlerini. Kaza sonrası pek çok oyuncu futbolu bırakmak zorunda kaldı. Onlardan birisi de takım kaptanı Emin Kar'dı. Hayatının baharında tekerlekli sandalyeye mahkum olan kaptan Emin ile kaza sırasında PAF takımdan yeni çıkmış bir futbolcu olan ve geçirdiği ameliyat sonrası futbola dönme şansını yakalayan Kasım ile Samsunspor'un merhum hocası Nuri Asan'ın adının verildiği tesislerde görüştük.

Emin Kar: Aslında bu tür röportajlar vermeyi istemiyordum. Çünkü herkes 20 ocak gelince hatırlıyor bizi. O da mesele değil ama baştan savma programlarla geçiştiriyorlar bu günü. Bu öyle basit bir şey değildi. Biz pikniğe ya da tatile giderken kaza yapmadık; deplasmana gidiyorduk. Bakın mesela Allah rahmet eylesin, Denizlisporlu genç futbolcu vardı Doğan Seyfi... Çok az bir süre orada oynamıştı ve özel arabasıyla kaza yapmasına rağmen Denizlispor onu sahiplendi. Ama bize ilk yıl biraz ilgi gösterildi; sonra ise verilen sözler unutuldu. Ben bunları çok fazla dile getirmek istemiyorum; amacım demogoji yapmak da değil ama bu gerçekten önemli bir şeydi. Gencecik insanlar öldü ya da sakat kaldı. O dönemde bana büyük vaatlerde bulundular. Onlarda değilim ama Samsun'da bu konuda bir eksikliğimiz oldu.

Mehmet Yılmaz: Evet, insani bir tarafı var bu kazanın. Mesela Erol Dinler'in kolunu kullanamayacağını öğrenince üzüntüden saçlarının iki hafta içinde bembeyaz olduğu söylenir.

E.K.: Erol Abi çok dert etmişti bunu. Gerçekten de simsiyah olan saçları beyazlamıştı; doğrudur. Çok zordu herkes için. Bakın ben iki yıl önce bir vesileyle Kıbrıs'a gittim. Mete, çok dürüst ve efendi bir çocuktu ve biliyorsunuz, Kıbrıslıydı ve kabri oradadır. Orada ailesiyle görüştüm. Tabii ben zannettim ki, bize büyük bir ilgi gösterilecek. Evet, misafir ettiler ama şunu gördüm; ailesi halen 1989'da... Çok üzülmüşler; her hallerinden belli. Samsun'un tavrına daha çok üzülmüşler. Epey şey anlattılar bana. Rahmetliye üzülmeye fırsat bulamadan hukuki sorunlarla uğraşmışlar bir de. Zaten varlıklı bir aile; paraya pula ihtiyaçları yok! Mete'nin dairesini o zamanki haliyle muhafaza etmişler. Spor ayakkabısı, televizyonu, eşyaları, fotoğrafları... Her şeyi o odada... Hatta arabasını bile elde tutuyorlar. Mete ile ilgili küçük bir kitap bastırmışlar. Bir nevi müze yani. Ayrıca Mete Adanır Vakfı kurmuşlar ve evin alt katında birkaç tane üniversite öğrencisini barındırıp, burs veriyorlar. Muazzam bir şey... Aile bana "bize maddiyat değil maneviyat lazımdı; Samsun Mete'yi unutmamalıydı" dedi. Mete o zaman yeni nişanlıydı ve onunla ortak hayalimiz futbolu bıraktıktan sonra Kıbrıs'a yerleşmekti. Oysa bizim takım Kıbrıs'ta kamp yaparken en fazla yarım saat mesafedeki Mete'nin kabrine bile gitmeyi akıl edemediler. Hangi Mete bu? G.Saray'ı tarihimizde ilk defa onun golüyle yendiğimiz Mete...

Kasım Çıkla: Emin Abi hani maçtan sonra TRT'ye röportaj vermişti Mete. Sağ taraftan Uğur arkadaşımızın pasıyla demişti... Uğur soyunma odasında ona "beni de söyle, beni de söyle" deyip duruyordu da oda söylemişti hani...( Gülüşmeler)



M.Y.: Hakikaten büyük bir ayıp bu... Demek ki kulüp yöneticisi olmak sadece zengin olmak demek değilmiş. O takıma sevgin ve onunla ilgili bilgin de olmalı. Mesela, 19 Mayıs Stadının tribünlerinden birine Mete Adanır, birine Muzaffer Badalıoğlu, birine Nuri Asan, birine de 1994'te yine bir kaza da kaybettiğimiz Müjdat Gürsu'nun isimleri verilemez mi?

E.K. : Evet, Müjdat var bir de... O da Silivri'de! Sonra seksenlerin başında yine kazada kaybettiğimiz Önder Abi var. Ama bırakın onu; tesislere Nuri Hoca'nın adının verilmesini bile yadırgayanlar oldu. Nuri Asan ki, G.Saray'da top oynarken Samsunspor kurulunca koşarak gelmiş ve anlatılamayacak kadar büyük bir Samsunsporlu, büyük bir insandı. Her zaman parasız, pulsuz çalışmıştır Samsunspor'da. Dünyanın en büyük takımının başındayken, "Samsunspor darda, gel" deseler bir an bile düşünmez, gelirdi. Keza Muzaffer de hem çok iyi bir stoperdi hem de çok iyi bir insan. İddia ediyorum, Muzaffer gibi bir stoper şu an Türkiye Liglerinde yok! Muzaffer bizi alıp minik takım idmanlarını seyrettirirdi. O zamanlar Celil, Serkan küçücük çocuklardı. Tomiç de uzun süre kaldı komada ve sonunda yenik düştü. Ancak onun eşine hatırı sayılır bir para yardımı yapılmıştı. Ben olsam kaza geçiren kadroda bulunan oyuncuları ya hiç yollamazdım ya da onore ederdim. Neticede sembol futbolcu diye bir kavram var. Örneğin şoför Asım Abi'nin oğlunu bir işe koysunlar; ramazan da bir yardım paketi de ihtiyacı olan kişilere versinler... Yıllardır gece düzenlenir ama bizden kimseyi çağırmadılar. Bilmiyorum ki kimleri çağırıyorlar? Samsun'da futbol camiasında genel anlamda bir sıkıntı var. Mesela, eski futbolcular arasında inanılmaz bir sürtüşme var. Ama bu Samsunspor'a zarar veriyor.  

K.Ç. : Ben kazadan sonra devam edebildim. Ancak kaza her yıl daha çok unutuldu. Yine de Samsunspor toparlanmayı başardı ve uzun süre Süper Ligde yer alabildi.

M.Y. : O halde kazadan biraz önceye gidelim ve 1985 yılında 2. Ligden yükselip lig tarihinin en iyi derecesini yapan Samsunspor'u hatırlayalım. 1985-87 arası iki tane üçüncülük ve ertesi sezon da dördüncülük. Nasıl yıllardı o yıllar?
K.Ç. : Şehir tamamen maç havasına giriyordu. Biz de taraftar olarak gidiyorduk maçlara. Mesela o sezon 22 hafta değil mi Emin abi? Lider kaldı Samsunspor...
E.K. : Evet, 22 hafta... Bu sezon Manisa 8 hafta lider kalınca ortalık ayağa kalktı. Biz 86-87'de 22 hafta boyunca liderdik. Tabii o zaman şimdiki gibi internet, özel kanallar, yerel medya, gazeteler falan yoktu. Şimdi olsa çok farklı olurdu. Bakın eğer biz o sezon şampiyon olabilseydik bugün Samsunsporluluk da çok farklı yerlerde olabilirdi, Türk futbolu da...

Samsunspor'un şampiyonluğunu G.Saray lobisi engellemiştir!

M.Y. : Fatih, Iovanovski, Zafer, Muzaffer, Yaşar, Emin, Rıfat, Savaş, Orhan, Tanju, Erol'dan oluşan ve çoğu futbolseverin ezbere bildiği kaliteli bir kadro vardı... Neden şampiyon olamadınız? Gerçekten de bir şampiyonluk çoğu şeyi başkalaştırabilirdi.

E.K. : Açık söylüyorum bizim şampiyonluğumuzu G.Saray lobisi ve Hıncal Uluç engellemiştir. O sezona girerken G.Saray 14 yıldır şampiyon olamamıştı. İçişleri Bakanı G.Saray'ın eski başkanlarından Ali Tanrıyar'dı. Milli Takım hocası ise Mustafa Denizli... Zaten medya desteği her zaman vardı. Ligin bitimine 6-7 hafta kala Savaş, Milli Takım kampına gitti ve orada alıkonuldu. Samsun'a gönderilmedi. Hatta daha sonra Altay ile idmanlara çıktı ve sezon sonunda da G.Saray'a imza attı. Hıncal Uluç son yıllarda Samsunspor'un hakkını savunan yazılar da yazdı ama bu yıllar öncesini unutturamıyor maalesef. Bir Eskişehirspor maçı öncesi medya bir kampanya başlattı ve hocamız Mitroviç'in eski takımı olan Eskişehir'in bize maçı satacağını iddia ettiler. Güya Ünye'de Mitroviç Eskişehirsporlu futbolcularla görülmüş de Mitroviç'in elinde para çantası varmış da falan filan. Bunu gurur meselesi yapan Eskişehirspor maça çok ciddi asıldı ve bizi ertesi sezon bize gelecek olan Nasır'ın golüyle 1-0 yendi. Ardından da biz G.Saray deplasmanına gittik.

M.Y. : Ali Sami Yen'in kapalı üst tribününde dev bir Samsunspor bayrağı asılmıştı ve en az 5.000 Samsunspor taraftarı vardı.

E.K. : Bir tek o maç mı? İstanbul'da hep kalabalıktı Samsunspor taraftarı; İzmir'de bile 3.000 kişiye oynamıştık. Ankara'da öyle, İkinci Ligde Lüleburgaz'da, Vefa'da, Edirne'de... Neticede o maçı kaybedince şampiyonluk da uçmuş oldu.

M.Y. : Peki, Samsunspor tribünleri neden eskisi kadar dolmuyor?

K.Ç. :  Sadece o zaman değil, ben oynarken de dolardı hep. İnsanlar eskiyi özlüyor. Takımın da bir iddiası olmayınca gelmiyorlar.

E.K.: Ben futbol hayatım boyunca Samsun'da hep tam dolu tribünlere oynadım. O zaman stattan çıkıp anayola ( 1 km mesafe) otobüsle bir saatte gidebiliyorduk. Çünkü Çarşamba'dan, Bafra'dan, Merzifon'dan, Amasya'dan, Ünye'den, Terme'den, Ordu'dan, Giresun'dan minibüslerle Samsunspor'u seyretmeye geliyordu insanlar. Samsunspor, Orta Karadeniz'in takımıydı. Ama şimdi yerelliğin kaybolup üç büyük takımın tutulmaya başlanması falan çok etkiledi. Kaldı ki, boş tribünler sadece Samsunspor'un değil hemen her takımın sorunu oldu.

M.Y.:  O halde her ikinize de sorayım. Türkiye'de 5. şampiyon çıkar mı?

K.Ç.: Bence imkansız. Çünkü İstanbul takımlarıyla arada çok büyük bir maddi uçurum var.

E.K.: Bence de çıkamaz. Mesela şu an Kayserispor biraz sivrildi. Oyuncu satmam diyor. Ama göreceksiniz dayanamayacaklar. Gidecek oyuncuları. Çünkü İstanbul'da yaşayanlar onlara da anlatıyorlar. İstanbul farklı bir yer. İnsanın ruhunu okşayan şeyler var orada. Medya orada, lüks bir hayat. Bu düzene uyacaklar. Mesela biz kazadan sonra Samsun'da kaldık ve bir müddet sonra tedavi için eşimle İstanbul'a geçtik. Ne yapacağız diye endişe ediyorduk. Ama ertesi gün hastaneye gelenleri ağırlamaktan yorulduk. Medya olduğu gibi oradaydı. İşte Rıdvan geldi, Veselinoviç geldi falan. Ben yıllar önce Güneş Gazetesindeki bir gazeteci arkadaşa demiştim ki, "ya kardeşim biz haftalardır lideriz ama halen Fener, G.Saray... Niye yazmıyorsunuz bizi?" "Emin, ben Samsun'da kaç gazete satıyorum Kadıköy'de kaç? Biliyor musun bunu?" dedi. İşte medya bir Anadolu takımını ne kadar biliyor ki yazsın ve satsın?

M.Y.: Peki iki savunmacıyı bulmuşken golü soralım. Ama atmayı; gol atmak nasıl bir duygu?

K.Ç. : Ben çok gol atan bir stoperdim. Genelde kornerlere çıkıp kafa golleri atardım. Zaten futboldaki ilk yıllarımda forvet oynamıştım. Tabii futbol bir takım oyunu ama müdafaa adamı olmamıza rağmen ileri çıkıp gol de atınca o maçın kahramanı oluyorsunuz.

E.K. : Ben çok gol atamadım. Çünkü biz Mitroviç dönemine kadar defansta oynamayı orta sahayı geçmemek olarak algılardık. Çünkü bize öyle öğretilmişti. Ancak Mitroviç Samsunspor'daki ilk iki yılında gerçek bir reform yaptı Türk futbolunda. Antrenman disiplininden, taktiğe kadar çok şeyi değiştirdi. Mesela Kel Zafer'in o yıllarda kornerden direkt attığı goller tesadüf değildi. Tanju'nun röveşataları da öyle. Her idmandan sonra Tanju röveşata çalışırdı ve sırtı yara olurdu. Gole geleceğim de önce ilginç bir şey anlatayım. Bizim korner taktiklerimiz vardı. Mesela birince Rıfat korner kullanırken ben ona doğru gidip ana avrat küfrederdim. Resmen kavga ederdik. Ama taktik bu; Mitroviç öyle dedi. Rakip bizi kavga ediyor sanıp bu buna atmaz deyince Rıfat bana atardı ve sonuca giderdik. İşin ilginç yanı bir gün taraftar tesisleri bastı; Emin niye Rıfat'a küfrediyor diye?
Gole gelince, İstanbul'da oynadığımız bir Fener maçı vardı. Orada kaybettik ve gollerden birini bize Müjdat attı. Müjdat golden sonra gidip bizim taraftarın olduğu tribüne bir hareket yapmış. Maçtan sonra taraftarlar bana gelip "Emin, bunun acısını çıkarmalısın" falan dediler. Samsun'daki maçta 1-0 gerideydik ve ben golü atınca 1-1 oldu. Ben de gidip onların taraftarına hareket yaptım. Sonra ben oyundan çıktım ve daha maç bitmeden TRT'deki bir programa katılmak için apar topar yola çıktık. Çorum'da mola verdik ve maçın sonucunu öğrenelim diye bir büfeciye sordum. Dedim ki, maç kaç kaç bitti? Adam "hiç sorma ya, adiler yendi bizi!" Tabii adam Çorumlu olduğu için Samsunspor'u tutuyordur zannettim ve golleri kim attı dedim. Bizim golü Rıdvan attı; Samsun'un ikinci golünü Mustafa attı dedi. İlk golü de adinin biri attı deyince; ben tanınmamak için hemen çıktım!
Tabii bizim kulüplerle bir meselemiz yoktu; örneğin bizim kaza geçirdiğimiz sezon F.Bahçe gol rekoru kırarak şampiyon oldu. Hatta Fener'in 100. golünü atan Turhan da ona hediye edilen arabayı Samsunspor'a bağışlamıştı. Bu arada medyada sanki o arabayı bana bağışlamış gibi bazı haberler yer almıştı o dönemde ancak benimle bir ilgisi yok; kulübe bağışlanmıştı o araba. Zaten halen tesislerde duruyor.  
Ama şunu da söyleyeyim. Bizim o takımın en önemli özelliği arkadaşlığın ön planda olmasıydı. Zaten Fatih, Muzaffer, Savaş, Tanju, Rıfat, Orhan da milli oyunculardı. Kaliteliydi yani kadromuz.

M.Y.:  O takımın tek yabancısı Iovanovski idi. Peki sizce Samsunspor'a gelmiş en iyi yabancılar kimlerdi?

E.K.:  Milinkoviç çok iyi bir futbolcuydu. Oruma, Timofte ve N'Gonge de öyleydi.

K.Ç. : Benim zamanımda Timofte vardı. Her şeyden önce çok iyi bir insandı ve tam bir profesyoneldi. İdmana erken gelir ve bütün ön hazırlığını yapardı. Romanya Milli Takımında oynayan çok yetenekli bir isimdi. Saha dışında bu ne kadar efendi, ne kadar iyi bir insan deyip hayranlıkla bakardınız.. Ama saha içinde tam bir canavardı; çok hırslıydı. Yüreğini ortaya koyardı. Zaten bu yüzden çok kart görürdü. Mesela, Ercan'ın hakemi kaçırdığı olaylı Trabzon maçında da bir kırmızı kart görmüştü ama o maçta hakikaten hakem çok kötü bir yönetim göstermişti.

M.Y.: Olaylı maç demişken Fatih Uraz'ın kitabında da bahsettiği olaylı bir Fener maçı olmuş İstanbul'da. Kavga çıkmış maç sonunda.

E.K.: Kavga ama ne kavga!.. Burada yendik; orada 0-0 kaldık ve kupadan eledik. Maçtan sonra Fenerli topçular bize saldırdı. 6-8 maç ceza aldılar ama öyle bir olay şimdi olsa 1 yıla yakın ceza alırlardı. Allahtan seyirci inmedi sahaya; ama mahalle kavgası bile öyle olmaz. Bizi kulübeden gelenler kurtardı valla. O maçtan sonra F.Bahçe ceza aldı. Ligde onlarla İzmir'de oynadık bu sefer ve orada da yendik. Tabii bizim orada seyircimiz var ama Fenerliler 50-60.000 kişiler. Biz maçı kazanınca çekindik; şimdi maçtan sonra Fener taraftarı bizim otobüsü taşlar diye. Zaten o yıllarda bize sürekli yenildikleri için bir de özel tezahürat yapmışlardı; "dişe diş kana kan; intikam, intikam" diye. Neyse, Fener otobüsü bizden önce çıktı ve taraftarı onların otobüsüne bir saldırdı ki, acayip. Biz kurtulduk diye sevindik; sonra da rahat rahat geldik.

M.Y.: Bir de o yıllara ait çok güzel bir fotoğraf var. Seyircinin önünde bütün takım el ele tutuşup diz çökmüş. İzmir'de miydi o?

E.K.: Yok! Ankara'da, karlı bir havaydı. A.Gücü'nü mağlup etmiştik. Gittik takım olarak o şekilde sevindik ve güzel de bir resim çekilmiş. Ama ondan sonra her galibiyette taraftar bizi çağırıp, aynı hareketi yapmamızı istiyor. Olacak gibi değildi; çünkü dizlerimiz parçalanacaktı.

M.Y.: Bir yabancı hoca tartışması var uzun soluklu. Sizin buna bakışınız nasıl?

E.K. : Örneğin bir Mitroviç ilk yıllarında çok şey kazandırdı Türk futboluna ama sadece o dönemde; sonra eskisi gibi çalışmadı Türkiye'de.

K.Ç.: Aynı şeyi ben de Multescu için söyleyebilirim. İlk yılı çok verimliydi.

M.Y.: Şampiyon olabilseydik çok farklı olabilirdi dediniz ama olmadı; peki bundan sonrası için; Samsunsporluluk adına neler yapılabilir?

E.K.: Bundan iki-üç yıl evvel okullara gidiliyordu. Bana göre çok faydalıydı bu. Ama şimdi bıraktılar onu da. Takımın başarısıyla paralel gider tabii bu çalışmalar; başarı olmayınca çabalar da boşa gider. Bakın ben yeni transferlere Nevşehir'de hep şunu söyledim; göreceksiniz 10.000 kişiden aşağıya oynamayacağız. Ama Kocaeli maçındaki boş tribünler beni bitirdi. O zaman dedim ki "biz bu şehre bu takımı inandıramadık!"

M.Y.: Acaba o zaman birilerinden kaynaklanan şehre güven verememe durumu mu var?

E.K.: Onu bilemiyorum ama bizim çok parçalı taraftar grubu yapısı maalesef bize zarar veriyor. Hepsi maratonda birleşip ortak tezahürat yapsalar bizi yemin ediyorum Samsun'da hiçbir takım yenemez!

M.Y.: Peki sizin zamanınızla şimdinin futbolu arasında gördüğünüz en büyük farklılıklar neler?

K.Ç.: Bizim zamanımızda nispeten Anadolu takımlarına da yer veriliyordu. Maçlarımızı TV veriyordu ama artık iyice azaldı bu...

E.K.: Ben Samsun'a ilk geldiğimde dışarıdan gelen tek futbolcuydum ve düşünün kulüp bana kalacak yer gösteremediği gibi yemeklerimi de anlaşmalı bazı lokantalardan yiyordum. Bazen lokantacı parası ödenmiyor diye bana yemek vermiyordu. Kulüp binası o zaman İtfaiyenin oradaydı ve biz idmanlarımızı Statta, Kumluk'ta, Kolej'de falan yapardık. Tek çim idman sahası 1986'da açıldı ve oda Bölgenindi; bize pek kullandırmazlardı. Deplasmanlara otobüsle giderdik ama şimdinin otobüsleriyle kıyaslanamaz bile. Düşünün koltukları bile yatmazdı. Şimdi topçular uçaktan inmiyorlar. Bir de ben hayatım boyunca hiçbir zaman meblağı yazan bir sözleşme imzalamadım. Ha doğru mu yaptım? O zaman için doğruydu. Şimdi futbolcuyla görüşemiyorsun bile; doğrudan menajeri ya da avukatı oluyor devrede. Ama biz yürekten oynardık; umursardık formayı! Şimdi paramı alamadım diye idmana çıkmıyorlar; bizim aklımızdan bile geçmezdi böyle bir şey...

M.Y.: Peki, hiç paranız kaldı mı?

E.K.: Hayır... Verilen sözler hep tutulurdu.

K.Ç.: Ben de Samsunspor'da hep sözlü olarak anlaştım. Bana derlerdi ki, Kasım sana şu kadar para vereceğiz, al şu kadarı peşin! Alacağım da kalmadı hiçbir zaman.

M.Y.: Siz Samsunspor'da oynarken birden Karşıyaka'ya geçtiniz. Neydi sebebi?

K.Ç.: O zaman şartlar öyle gelişti. Multescu ile bir anlaşmazlığım oldu. Karşıyaka o sezon isim olarak iyi ama genelde sorunlu oyuncuları toplamıştı. Yousuef Hadroui, Yusuf Fofana gibi... Takım havası oluşmayınca da başarısız olmuştuk orada.

M.Y.: Samsunspor'un Avrupa Kupalarına katılamama talihsizliği için neler diyeceksiniz?

K.Ç.: Gerçekten de büyük bir şanssızlık. Üçüncü oluyoruz, dördüncü oluyoruz, beşinci oluyoruz, kupada final oynuyoruz ama hep ülke puanına takılmışız. Cidden talihsizlik! Ama kazandığımız bir Balkan Kupası var -ki o da önemli.



M.Y.: Affınıza sığınarak bir şey sormak istiyorum; geçim sıkıntınız oluyor mu?

E.K.: Herkes kadar oluyor. Ama çok şükür hayatımızı idame ettiriyoruz; düşmedik yani! İş kazasından kaynaklanan bir emekliliğim var. Kendi evim var... Yalnız, 20 Ocak ile ilgili bir şeyler yine söylemek zorundayım. Biz iyi -kötü kurtardık kendimizi ancak mesela bir Mustafa Sinecek, bir Uğur... Bu adamlara kulüp sahip çıkmalıydı; en azından şehirden birileri sahip çıkmalıydı. Mustafa Sinecek çok iyi bir futbolcuydu örneğin. Ama kaza sonrası umursanmadılar. Ya ben çok duygusal davranıyorum ama bu sadece Samsunspor'un da değil futbol camiasının genel karakteri sanırım. Fakat ilk başlarda iyi bir hüzün edebiyatı yapıldı. Mesela, ben Ankara'da yatarken bir A.Gücü-G.Saray maçına gittim eşimle birlikte. Sahanın kenarından izledik maçı -ki o zaman bana acayip bir ilgi var. Maç bitince şeref tribününden milletvekilleri sahaya inip yanıma geliyorlardı. Ama neden? Gazeteciler resim çeksin de biz de karede çıkalım diye. Burada acındırma edebiyatı peşinde de değiliz. Örneğin, Serdar Bilgili sakat olan bazı insanlarla bir reklam filmi çekiyormuş. İsterdim ki, ben de orada yer alayım. Ama bunu şahsım adına değil de konumum adına çok isterdim.

M.Y.: Samsunspor'un iki üçüncülük, bir de dördüncülük kazandığı 1985-88 arasına tekrar dönersek o zaman başkan çok renkli bir kişilik olan Hasbi Menteşoğlu. Kendisi Çarşambalı ve Kırkpınar Ağalığa da var. Bugün olsa medyanın asla peşini bırakmayacağı bir kişilik. Nasıl hatırlıyorsunuz Hasbi Ağa'yı?

E.K.: Bir kere mali açından Samsunspor'un hiç kimseden eksiği yoktu. Galibiyetin yanında gollere, deplasman galibiyetlerine ayrıca prim verilirdi. Tabii başkan Hasbi Menteşoğlu görünüyordu ancak esas başkan Rahmi Menteşoğlu idi. Maçtan önce soyunma odasına ikisi ve şoförleri gelirlerdi. Tipik Çarşambalılardı. Kafalarında kasketleriyle çok doğal insanlardı. Hasbi Ağa futboldan hiç anlamazdı. Dobu dekmükle falan derdi. Bir Fener maçı öncesi geldiler soyunma odasına ve dediler ki; primim devam ediyor, dörtten fazla atmayın, dört dene yeter!" Biz tabii gülüştük epeyce. Çünkü rakip Fenerbahçe... Ancak o maçı 4-0 kazanmıştık. Sonra bir gün Nevşehir'e gittik; kupa maçı vardı. Bu sefer gol başına prim vaat etti. Biz attıkça atıyoruz para için.
Bir defasında da geldi kulübe ve hepimizi toplayıp dedi ki; "arkadaşlar size çok teşekkür ederim, sayenizde çok itibar gördüm." Hayırdır başkan, ne oldu?" dedik. Meğer bu uçakla İstanbul'a gitmiş ve uçaktan inince bütün yolcular A kapısından geçerken onu görevlileralıp VIP kapısına götürmüşler. "Ula yiğenüm n'oluyo?" diye sorunca da "efendim siz koskoca Samsunspor başkanısınız, VIP'ten geçmeniz lazım" demişler.
Tabii sonra işleri kötüye gidince elini eteğini çekmek zorunda kaldı Samsunspor'dan. 2002'de vefat etti ama son yıllarında uğrardı kulübe. Bir gün yine gelince ona dedim ki, "ya başkan gel yine el at takıma; uçur bizi!" Bana "Emin ben sana hiç küfür etmedim ama şimdi ederim ha!" dedi. Sonra da devam etti. "Samsun bana sahip çıktı mı? Bir gün içinde kırk fabrikamı kapadılar, oralarda çalışan insanlar şimdi bir yürüyüş yapsalar ya fabrikamızı istiyoruz diye."

M.Y.: Ben her ikinize de çok teşekkür ediyorum bu güzel sohbet için.

K.Ç.:  Asıl biz teşekkür ederiz. Ligin tatlarından biri olan eski Samsunspor'u hepimizi özlüyoruz. Ama geri gelmesi düşündüğümüz kadar kolay olur mu bilemiyorum.

E.K.: Allah hiçbir takıma böyle bir acı yaşatmasın; kazada ya da daha sonra vefat edenlerin mekanı cennet olsun.

 

Alıntı20 ocak 1989 günü o otobüste yer alan bazı isimler:

Teknik Direktör: Nuri Asan (Vefat Etti)
Futbolcu: Mete Adanır (Vefat Etti)
Futbolcu: Muzaffer Badalıoğlu (Vefat Etti)
Futbolcu: Zoran Tomiç (Vefat Etti)
Otobüs Şoförü: Asım Özkan (Vefat Etti)
Menajer: Yüksel Özan (Yaralandı) ( 2006 yılında vefat etti.)
Futbolcu: Emin Kar (Yaralandı, Malulen Emekli, Samsun'da yaşıyor.)
Futbolcu: Erol Dinler (Yaralandı, Malulen Emekli, Kemer'de; turizm sektöründe.)
Futbolcu: Şanver Öymen (Yaralandı, Futbola Devam, İzmir'de yaşıyor; Altay'da oynarken Milli Takıma kadar yükselip Euro'96 kadrosunda yer aldı.)
Futbolcu: Kasım Çıkla (Yaralandı, Futbola Devam Etti.)
Futbolcu: Fatih Uraz ( Yaralandı, Futbola Devam Etti; Zaman Gazetesi Yazarı; Kocaelispor Teknik Direktörü)
Futbolcu: Yüksel Öğüten (Yaralandı, Futbolu Bıraktı)
Futbolcu: Hakkı Bayrak ( Yaralandı, Futbola devam Etti, Samsunspor'da antrenör)
Futbolcu: Ercan Kol ( Yaralandı, Futbola Devam Edip Samsunspor'da bıraktı.)
Futbolcu: Futbolcu: Burhaneddin Beadini ( Yaralandı, Futbola devam etti ve şu an Eskişehir'de.)
Futbolcu: Nasır Beadini ( Yaralandı, Ancak birkaç sene sonra bir başka trafik kazasında hayatını kaybetti.)
Futbolcu: Mustafa Sinecek ( Yaralandı, Futbola Devam etti, Samsun'da yaşıyor.)
Malzemeci: Halil Albayrak (Yaralandı, Malulen Emekli)



AlıntıKaza sonrası:
- Dönemin hükümeti Samsunspor'a 3 milyar lira civarında bir yardımda bulundu.
- Takımın Birinci Ligde kalma hakkı saklı tutuldu. Ancak ligde ikinci devre çıkamadığı 17 maçın 3-0 hükmen yenik kapaması kararlaştırıldı. Bu durumda Samsunspor aslında uğramadığı 17 mağlubiyete uğrarken, hiç yemediği 51 golü de kalesinde görmüş oldu.
- Bu durumda sezonu 103 golle bitiren F.Bahçe aslında 100 gol atmış oluyordu.
- Şehirde anlatılmaz bir birlik havası yaşandı; Türkiye'nin her yerinden ilgi gösterildi.
- Samsunspor'a gelir getirmesi için bir kaset çıkarıldı.
- Takım ertesi sezon küme düştü; sonra çıktı; düştü; çıktı ve 1993'ten 2006'ya kadar Süper Ligin kalbur üstü takımlarından birisi olurken; Türk futboluna da nice isim kazandırdı. Ancak hiçbir dönem 1985-88 arasındaki şampiyonluk adayı Samsunspor gibi olamadı.


AlıntıEmin Kar:
1960 yılında Trabzon'da doğdu. 18 yaşına kadar hiçbir takımda oynamadı. Yalıspor'da başlayan futbol hayatına Samsunspor'da devam etti. Aralıksız 10 yıl Samsunspor forması giydi; kaptanlığa kadar yükseldi. Orta sahada defansa yönelik tam bir mücadele adamıydı. Kazadan sonra futbol oynayamaz hale geldi. Zaman zaman Samsunspor'da görevler aldı. Halen Samsunspor maçlarını özel arabasıyla stadın içerisinden takip etmektedir. Evli, bir çocuk sahibi.


AlıntıKasım Çıkla:
1967 yılında Samsun'da doğdu. 17 yaşına kadar lisanslı bir futbolcu değildi. Okul takımından Samsunspor PAF takımına seçildi; oradan da A Takıma yükseldi. Kaza sonrasında ameliyatla dalağı alındı. Futbola döndü ve 1995 yılına kadar Samsunspor'da başarılı bir stoper olarak görev yaptı. 1995 yılında Karşıyaka'ya geçti ve iki yıl orada oynadıktan sonra Bakırköyspor ve Sapancaspor formalarını giyerek futbola veda etti.

tunç güvenoðlu

su an gozyerım yasardı ... kazayı eskısehırden samsuna donmek ıcın bındıgım otobuste ogle vaktı almıstım ve aglamıstım.ah samsunspor ah ...

HIRÇINLAR

UNUTMADIK! UNUTMAYACAĞIZ! SAMSUNSPORLUYUZ HEP ÖYLE KALACAĞIZ.          
                                Cüneyt AVAR

kerem55

ilk gittiim maç samsun-sakaryaydı. tanju'nun röveşata golü vardı. ne yıllardı o yıllar. ölenlere Allah rahmet eylesin. herkes unutsa da gerçek taraftar unutmaz.

since1965

Mekanları cennet olsun.Samsunsporda vefasızlık durumunun hala devam ettiğide yine gündeme geldi.

hasselbaink

röportaı okurken Samsunsporlu olduğum için bir kez<daha gurur duydum. bizim bir Sivas'tan bir Ankaraspor'dan bir bilmrem kimden farkımız olduğu çok açık. Türkiye'de futbol kulübü denince akla gelen 7-8 takımdan birisiyiz.

AlıntıMesela, 19 Mayıs Stadının tribünlerinden birine Mete Adanır, birine Muzaffer Badalıoğlu, birine Nuri Asan, birine de 1994'te yine bir kaza da kaybettiğimiz Müjdat Gürsu'nun isimleri verilemez mi?


bunun olabilmesi için bunu düşünebilecek Samsunsporluluğu olan kişilerce yönetilmemiz lazım.

Emin Abi'nin anlattıklarıyla hem hüzünlendim hem de gülümsedim. Hele o Rıfat'a sövme işi acayipti.

İzmir'de 3.000 Samsunsporlu. İnanılmaz bir şey.

Ölenleri bir kezdaha; sadece 20 ocakta değil her zaman rahmetle anıyoruz. Kalanlara ise söylecek ortamımız yoksa da onları sevip, saydığımızı söylmek istiyorum.

supporter

Üzülmemek elde değil. Samsunspor'un asla sıradan bir takım gibi görülmeye ve yönetilmeye hakkı olamaz. Samsunsporluluğumla bir kez daha gurur duydum. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz, röportajda emeği geçenlere teşekkürler.

tunç güvenoðlu

Alıntı yapılan: "canikli"ya hasbi mentesoğlu ismi ?

İzmir'de 3.000 Samsunsporlu. İnanılmaz bir şey.




hele ıstanbulda fenerbahceyı yendıgımız mac varkı emınınde anlattıgı kavgalı mac 5000 kişi ...

şimdiise istanbulda 50 kişiye oynuyoruz..

kadir55ist

selam
sabah iş yerinde zaman gazetesini elime alınca hemen gözüm ek gazeteye ilişti spor vizyon ilk sayfada manşet.. "yıldızlar bir bir kaçarken"
(içimden yine  dedim büyük takımların salaklıkları)
sayfayı bir çevirdim bir an nefes alamadım
RENKLERİMİZ SİYAHLAŞTI, HAYATIMIZ KARARDI
birileri hep manşetlerden inmeyerek yıldız diye alınanları kaçırıyorlar.
belki manşetlere çıkamadılar ama bizim YILDIZLARIMIZ (NURİ HOCA,METE,MUZAFFER,TOMİÇ VE ASIM ABİ) sadece kaydılar.
gerçek yıldızlar zaten kaçmazlar değil mi kayarlar ...
biz YILDIZLARIMIZI kaybettik yüreğimizi ve renklerimizi kararttık ama onları asla
UNUTMADIK,UNUTMAYACAĞIZ ,UNUTTURMAYACAĞIZ...
TÜRK MİLLETİ kahramanlarını asla unutmaz.
yüce rabbim kahramanlarımızla birlikte cennet te buluşabilmeyi hepimize nasip etsin.
ruhları şad olsun...

ayrıca sporvizyon ekibine başta mehmet yılmaz olmak üzere emeği geçen tüm arkadaşlara çok teşekkürler ALLAH sizlerden razı olsun.

mehmet yılmaz

Alıntı yapılan: "kadir55ist"
sayfayı bir çevirdim bir an nefes alamadım
RENKLERİMİZ SİYAHLAŞTI, HAYATIMIZ KARARDI


hemşehrim hislerimize tercüman oldun. İşte Samsunsporluluk böyle bir şey...

piyanist

İlk Okul 2 deydim.Hiç unutmam Öğretmenim 1 ay boyunca her gün ağladı.Ruhları şad olsun.Bu büyük taraftar 18 değil 100 sene geçsede sizleri unutmayacak...

Mete Adanır,Muzaffer Badalıoğlu,Nuri Asan, Müjdat Gürsu,Hasbi Menteşoğlu Her Zaman Kalbimizdesiniz...

bengülü

bende o zaman bafrada oturuyorduk ilk okul 3. sınıfa gidiyordum öğlenciydim sabah kalktığımızda öğlene doğru trt flaş haber vermişti tabiki ben yıkılmıştım o gün okula zor bele gitmiştim okulda öğretmenimiz bile söylemişti duydunuzmu çocuklar bu gün samsunsporumuz kaza yaptı demişti iyice kendimizi koyu verdik  tutamadık o günü allah bir daha nasip etmesin ne zor gündü bütün bafra ve samsun ağlıyordu   bizim YILDIZLARIMIZ (NURİ HOCA,METE,MUZAFFER,TOMİÇ VE ASIM ) sadece aramızdan ayrıldılar yüce rabbim kahramanlarımızla birlikte cennet te buluşabilmeyi hepimize nasip etsin.
ruhları şad olsun...
 
zamansporvizyon ekibinden sayın mehmet yılmaza emeğinden dolayı tşk ederim

jean

ruhlari saad olsun maglesef basimizdan boyle bi olay gecti tv de bu olaya daha fazla onem verilmeli 20 ocak gunu diger istanbul cakallarinin baisna gelse hatirlanir her zaman samsunsporu seviyoruz her zamanda sevecegiz olen oyuncularin ruhlarini incilltik 2.lige duserek en kisa zamanda geri donmemiz lazim

Ladikli

Bizde Vezirköprü'nün bir köyünde kalıyorduk.Kaza haberini radyodan duydum.Dünyam yıkılmıştı, hayatım kararmıştı,hüngür hüngür ağlamıştım.Çünkü bulundumuz köyden Samsunspor'umuzun  maçlarına çok gelen olurdu ve benide sürekli getirirlerdi.Samsunspor sevgisini bana çok küçükken kazandırmışlardı.Hepsinden Allah razı olsun.Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.Mekanları cennet olsun.

kadir55ist

selam
arkadaşlar kara günümüze bir kaç gün kaldı aslında sesimizi ve yüreklerimizin karardığı günümüzü tüm kamuoyuna ulaştırabilirsek ne güzel olur.
zaman sporvizyon bir nebze yardımcı oluyor ALLAH onlardan razı olsun bizde site olarak bir şeyler yapabilirsek çok iyi olur.
admin kardeşten ricam 19 ocak gece 12 den itibaren ana sayfamızı karartabilsek ve üzerine anlamlı birkaç cümle yada kelime yazabilsek nasıl olur diye düşünüyorum.
samsuni kardeşin dediği gibi bir kaç yere mail atabilsek özellikle medya yazılı basına vs.
hiç olmassa aramızda olmayan yıldızlarımızı dualarla anarken hala aramızda olup hatırlayamadığımız(yaralı,emekli) karşılarında mahçup olduğumuz  yıldızlarımızında biraz olsun belki yüreklerine su serpebiliriz.