arkadaşlar sevdiğimiz ve en çok begendimiz şiirleri ve şaiirleri burada paylaşalım.
ben bi tane ile başlıyorum, keyifli şiirler,
EN SEVGİLİ,
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç
Ölümlere Gidiyorum
Simdi biraktigim gibi
Her yer yine ayni
Hüzünler
Aglayislar
Haykirislar hep ayni
Dertli sarkilarin calindigi
Hicranlarin ah cektigi
Ölümlerin kol gezdigi yerler
Ve
Seni sensiz yandigim
Agladigim
Umutsuz kaldigim o yerler
ayni
Artik kahramanlik öykülerimi
Daglara söylüyorum
Siirlerimi senin icin yaziyorum
Agir yarali kan icinde yatiyorum
Yaram sarilmaz deli sevdada
Ölümlere gidiyorum..
Tek tek şiir yazarsam yetmeyebilir.
Fuzuli, Eşrefoğlu Rumi, Nurullah Genç, Necip Fazıl Kısakürek, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Erdem Bayazıt, Abdurrahim Karakoç, Sezai Karakoç, Yavuz Bülent Bakiler ilk anda aklıma gelenler...
Mesela...
Ve şimdi iplik iplik bir yağmurla ansızın
Bir ince hüzünle başladı yine akşam
Bütün kuşlar döndü yuvalarına
Ya sen nerdesin, turnam
Seninle anladım yaşamak nedir
Nedir yokluğunun yüklediği gam
Bin yıllık bir yürekle sessiz sedasız
Yurdum gibi sevdim seni turnam...
Y.Bülent Bakiler
Türkçemi seviyorum, aşığım ona...
Samsuni saydığın üstadlar Tarihe isimlerini altınb harflerle yazdıran şahsiyetler şiir konusunda ilgili olduğun belli :)
üstad necip fazılında muheteşem şiirleri var. rahmetle anıyorum
Alıntı yapılan: samsuni - 03 Aralık 2008, 00:58:36
Tek tek şiir yazarsam yetmeyebilir.
Fuzuli, Eşrefoğlu Rumi, Nurullah Genç, Necip Fazıl Kısakürek, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Erdem Bayazıt, Abdurrahim Karakoç, Sezai Karakoç, Yavuz Bülent Bakiler ilk anda aklıma gelenler...
Yahya Kemal ve Dılaver Cebecı' yıde eklemek ıstedım.Buyrun bır tane de benden olsun ;
Nur Dağından Gelenler
Onlar bu dünyaya niye geldiler
'Li ya'budun' diye diye geldiler.
Konaklı,sofralı tuğralıydılar
Bir dilim ekmekle doya geldiler.
Eline,beline,diline sahip
Kalpleri nurla yuya geldiler.
Burçlar her taraftan çağırıyordu
Onlar yıldız ile aya geldiler.
Ünlü şehirlerde ünsüz gezdiler
Bazen de bir sessiz köye geldiler.
Kutlu seferlerden zaferle dönüp
Ala sayvanlarda toya geldiler.
Din-ü devlek ile mülk-ü millete
Asi olmadılar uya geldiler.
Hem yüzleri hem sözleri güzeldi
En güzel sözleri duya geldiler.
Yedi göbek nesepleri helaldi
Helal rızıkları yiye geldiler
Dağları Tanrı'ydı,Süphan'dı,Nur'du,
Göklerin sesini duya geldiler.
Dilaver Cebeci
Dayanamadım 2 tane daha eklemek ıstedım ;
TESBİH
... Ve benim Taşkent gecelerinden kara,
Rahmet damlalarından bereketli tesbihim.
Dolunay umutlarla çekip,
Bir menzile yettiğim...
Çözülsün kaderimi düğümleyen zincirler,
Kisrâın kalesinden yedi mazgal yıkılsın!
Tesbihim tamam oldu billâh,
Sübhânallah... Sübhânallah... Sübhânallah...
Ta uzakta, Sarı Irmak kıyısında,
Tesbihimin dokuz renkli püskülü...
Sabır gergefinde bir güzel kız;
Benzi Sarı Irmaktan sarı...
Yorgun parmakları susamış Zemzeme,
Sinmiş gözbebeklerine otuzdört soru...
İmamesi de var, tanıktır Allah,
Elhamdülillah... Elhamdülillah... Elhamdülillah.
Ben bir duasız mihrab önünde,
Yıkıntı otlarına masal anlattım:
Hep acıyı söyledim, acıyı yazdım.
Ne acı! Gerçeğin soylu acısı...
Tamam etti sonunda tesbihimi.
Tesbihim ülkümün doğum sancısı,
Tesbihim alnımda otuz üç damla ter...
Allâhu Ekber... Allâhu Ekber... Allâhu Ekber...
Dilaver Cebeci
Süleymaniye`de Bayram Sabahı
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu...
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.
* Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah`ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul`un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,
Taa ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları..
Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı.
* Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i
Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü`min neferin!
Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,
Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.
* Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar`dan mı? Hisar`dan mı? Kavaklar`dan mı?
Bursa`dan, Konya`dan, İzmir`den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, taa Bâyezîd`den, Van`dan,
Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.
* Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosova`dan, Niğbolu`dan, Varna`dan, İstanbul`dan..
Anıyor her biri bir vak`ayı heybetle bu an;
Belgrad`dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar`dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı?
* Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar`dan mı? Tunus`dan m, Cezayir`den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?
* Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.
* Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.
Yahya Kemal Beyatlı
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Özdemir ASAF
Atacagımız şiirler kısa ve öz olursa daha iyi olur diye düşünüyorum.Evet arkadaşlar güzel aşk şiirleri ama kısa ve öz.
AlıntıBeni Yakışına
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı
Sahile vurdu kalbim su yandı, kum da yandı,
Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum
Ölüme baş kaldıran dertli uykum da yandı
Yurdumdan mahrum edip dolaştırdın cem gibi
Ruhumla söndü alev sonra ruhum da yandı
Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut
Bülbülün küllerine konan puhum da yandı
Böylesi bir yangın görmedi Nemrut bile
Kaktüsün gölgesinde nazlı ahım da yandı
Ahımdır zannederdim en belalı kıvılcım
Kirpiğine dokunan kanlı ahım da yandı
Bir damla su ver bana ey çöl, bari sen küsme
Kalmadı hiçbir şeyim bak günahım da yandı
Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme
Ülkem yıkıldı heyhat, ordugahım da yandı.
Köleleri her akşam duman kıldı gözlerim
Başıma tac ettiğim padişahım da yandı
İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı
Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı
Ondan başka ne varsa yandı, yandık sen ve ben
Onu göreyim diye kıblegahım da yandı
Nurullah Genç
Yine Nurullah Genç'ten çok sevdiğim iki mısra
AlıntıNihan kıldı gözlerin bana kapılarını
Oysa ben gözlerinden girerdim yüreğine...
Aşk ancak bu kadar tarif edilebilir
Alıntıcihanı hiçe satmaktır adı aşk
döküp varlığı gitmektir adı aşk
elinde sükkeri ayruğa sunup
ağuyu kendi yutmaktır adı aşk
bela yağmur gibi gökten yağarsa
başını ona tutmaktır adı aşk
bu alem sanki oddan bir denizdir
ana kendini atmaktır adı aşk
var eşrefoğlu rumi bil hakikat
vücudu fani etmektir adı aşk
Eşrefoğlu Rumi
AlıntıGönlüme girince sen/ Kapıyı arkadan kilitledim
demiş Hz. Mevlana
ama divan şairleri kadar aşkı anlatabilen de olmamış
AlıntıZülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş
Tek zülfünü göreydim siyah olaydı bahtım...
( Saçının tek telini görenlerin yazgıları siyah olurmuş ama olsun, ben saçının tek telini göreyim, varsın siyah olsun bahtım... )
AlıntıŞöyle muhkem tutayım, aşk ile dildar eteğin
Ya elim katedeler ya keseler yar eteğin
( İçimdeki aşk ile yarin eteğine öyle bir yapışayım ki, bizi birbirimizden ayırabilmek için ya elimi ya da onun eteğini kessinler... )
Eskiden çok şiir yazardım ( bundan 10 yıl önceye kadar ) ama ne zaman ki gerçek şairleri gördüm, yazdıklarımın şiir olmadığına karar verdim.
ARKADAŞIM BADEM AĞACI
Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış..
Acarsın çiçeklerini ..
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü...
Bir güler yüz bir tatlı söz..
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hem de bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Koş desinler bize şaşkın
Sonu gelmese de hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya
AZİZ NESİN
sevgilim yalan söylersem sana,
kopsun ve mahrum kalsın dilim,
seni seviyorum demek bahtiyarlığından,
sevgilim yalan yazarsam sana,
kurusun ve mahrum kalsın elim okşayabilmek saadetinden seni,
sevgilim yalan söylerse sana gözlerim,
iki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar,
ve görmesinler seni birdaha...
bakıyorum da ne kadar aşık varmış :D
Süleymeniyede Bir bayram sabahı hey gidi hey üniversitede incelemekten siiri ezberlemişim be :) ne günlerdi o günler
"Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i" o zaman bir tane de benden
AKINCILAR
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı ak tolgalı beylerbeyi "ilerle"
Bir yaz günü geçtik tunadan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüzde
Hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Yahya Kemal Beyatlı
Alıntı yapılan: beşnumara - 25 Aralık 2008, 03:19:03
bakıyorum da ne kadar aşık varmış :D
aşık olmayan var mı besnumara? ;)
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık lşık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Yer yüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim...!
Arif Nihat Asya
Ahmet Yılmaz - 30 Kupona Alınmadı Bu Vatan
Radyo televizyon gazete dergi
Her bir şey meydanda sergi var sergi
Esnafa çiftçiye koy peşin vergi
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Taksitle araba taksit taksit ev
Enflasyon kudursun dev oldu dev
İstersen küfür et istersen sev
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Sınavı düşünme! Kitabın bizden
Bedava deneme sınavın bizden
Yarıçıplak hatunlar son avın bizden
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Bardak, tabak, oyuncak, halı verdiler
Denizin dibinde yalı verdiler
Gül yaprağı gösterip, çalı verdiler
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Fatih'e İstanbul, Yavuz'a Mısır
Yüz kupona kilim, kırk kupon hasır
Kuponla gelecek ülkeye huzur
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
En son hediyeyi kızlar tanıttı
Gümbür gümbür çalan sazlar tanıttı
Utanmaz arlanmaz yüzler tanıttı
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Kampanya dönemi geldi - geçiyor
Uyuma vatandaş fırsat kaçıyor
Millet çatır - çatır kupon seçiyor
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Her satırdan şiddet nefret akıyor
Kalemler bölücü tohum ekiyor
Ekranlar salyalı pislik kokuyor
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Makyaj, giyim - kuşam bunların işi
En sağlıklı yaşam bunların işi
'Siz emredin paşam' bunların işi
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
İhtilâl yaparsın manşet atarlar
'Nü Resim' yaparsın topa tutarlar
Hangisini saysam katar katarlar
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Demokrasi lâiklik insan hakları
Örtüyle başladı ilk yasakları
İrtica geliyor (!) son tuzakları
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Lâiklik - Şeriat kavgası bitsin
Ülkeme duyulan bu nefret yetsin
Sevmeyen defolsun gitsin
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Görüntü Kemâlist aslı komünist
Hesaplar çok ince tam oportünist
Bunlar hem yalaka, hem kapitalist
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Atatürk maskesi işin yapısı
Atatürk'e kurban olsun hepisi
Bizim ulan memleketin tapusu
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Deniz Türkiye'li Önkuzu Türk'tü
Ay-yıldız bayrağı en büyük farktı
Evita sevenler Ülkü'den korktu
yan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Kılıçkıran Özmen dağda gezmedi
Karakol basmadı huzur bozmadı
Beşbin şehit verdik kimse yazmadı
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Her günüm cenaze her günüm şehit
Çektiğim acıya yaradan şahit
Bunların sebebi bir it oğlu it
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Kimine Rusya'da bedava tatil
Bedava dinamit bedava fitil
Çatlı'ya gelince 'faşist bir katil
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Düşman gelmiş kapımıza dayanmış
Dört yanımız kampanyaya boyanmış
Kutuplara yaz gelmiş bak onlar da uyanmış
Uyan Türk evladı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Çanakkale hiç kampanya görmedi
Dumlupınar kampanyaya girmedi
Kocatepe mega kupon vermedi
Uyan Türk evlâdı! Uyuma uyan
Otuz kupona alınmadı bu vatan
Ben Filistinli çocuk...
Sizin yuvanız gibi sıcacık,
Benim de yuvam vardı ufacık.
Siz ne kadar şanslısınız!
Rüyalarınız bile şen, şakrak,
Ben ise rüyamdan bile ağlayarak,
Gece uykumun arasında,
Uyanıyorum korkarak!
Siz yaşadınız mı hiç:
Top mermileri arasında bağırarak,
Tankların altında ezilirken,
Korkuyla uykudan uyandığınızı,
Gördünüz mü hiç?
Gündüz böyle,gece böyle, rüyada böyle,
Hangisi gerçek, hangisi düş,
Bilmiyorum ben de.
Ben böyleyim işte,
Ben, Filistinli çocuk! ...
Sımsıcak yuvalarınızda,
Anneniz, babanız, kardeşleriniz,
Neşeyle yaşıyorsunuz siz.
Ya ben? Ya ben nasılım? ...
Zindanlarda sürünen,
Haylini bile unuttuğum babam! ...
Kim bilir nerede? ...
Yaşıyor mu acaba?
Belki de hiçbir zaman,
Artık olmayacak babam! ...
Keşke ben de sizler gibi,
Koşup "Baba! " diyebilseydim...
Kollarına atılıp, sarılsaydım boynuna,
Oyunlar oynasaydım onunla.
Üzülüp ağladığım zaman,
Gelip başımı okşayan,
Göz yaşlarımı silen bir babam olsaydı! ...
Ama yok artık benim babam!
Çünkü ben, babası zindanlarda çürüyen,
Ona ağıtlar yakıp üzülen,
Filistinli çocuk! ...
Elinize bir diken batsa,
Bir yeriniz kesilse, kanasa,
Hele kolunuz, bacağınız kırılsa,
Canınız nasıl yanar! ...
Nasıl ağlarsınız değil mi acı acı! ...
Ya ben nasılım?
İsrailli askerler tarafından,
Kolları taşlarla kırılan,
Bacakları tekmeyle, dipcikle ezilen,
Feryadıma hayvanlar bile dayanamazken,
Herkes tarafından seyredilen,
Ben, Filistinli çocuk! ...
İşte ben buyum,
Ben, Filistinli çocuk!
Benim acılarımı ancak,
Ağaçlar, kuşlar kadar,
Duyabiliyor musun sen? ...
Nerde buzullar arasında sıkışıp kalan
Balinaları kurtarmaya çalışanlar? ...
Nerede petrole batan kuşlara,
Üzülüp ağıtlar yakanlar?
Nerede sokak köpeklerine acıyıp,
Onlara yardıma koşanlar? ....
Bir balina, bir kuş, bir köpek kadar,
Benim de değerim var.
Yıllardır dinmedi gözyaşım,
Ben hep ağlıyorum!
Göz yaşlarım bile kurudu,
Tıpkı çöller gibi!
Sen benim gözlerimden yaşların,
Aktığını mı sanıyorsun?
Senin gördüklerin gözyaşı değil,
Onlar, gözyaşı yerine akan,
Damarlarımdan süzülüp gelen kan! ...
Ben kan akıtıyorum gözlerimden! ...
Ben kan ağlıyorum ciğerimden! ...
Yakında o da kuruyacak,
Tıpkı göz yaşlarımın kuruduğu gibi!
Çünkü ben olmayacağım artık! ..
Sizler gülüp oynayın,
Halay çekip türkü çağırın!
Balinalara yardıma koşun,
Petrole batan kuşları kurtarın!
Onlar için göz yaşı dökün!
Köpekleri kurtarın siz! ...
Bir kuş, bir köpek, bir balina kadar
Bana yardıma koşmayanlar!
Ben inlerken zulüm altında,
Ben ezilirken tanklarla,
Kollarım kırılırken taşlarla,
Herkes bana seyirci kalıyorsa,
Utansın bütün insanlık!
Utansın bütün dünya!
sen gittin son bir kez ebruli bakışlarını düşürmeden tenime
bu şehre yası emanet edip benliğine süzer gibi sen gittin
kan damlar geceme sensizliğimde susarım kimse bilmesin hiçliğimi diye sen gittin
eksikliğini hissediyor sanki gökyüzü damlalarını bırakıverdi gittiğin gün
uzuyor sensizliğimde her an ömür bitiyor sen gittin
simdi hangi yoklugumu sarayım gidişinin kokusuna hangi yüzsüzlüğümü süreyim suretine sen gittin ben bittim....
Cano
Ekmek ve su kadar vazgeçilmez
Karadeniz kadar vahsi
Sansa Deresi kadar karmasik
Diyarbakir geceleri gibi
Kapkaraydi gözlerin Cano
Sen yanimdayken Asi Nehri gibi
Tersine akardi zaman
Sensizlikte her biri asir olan
Günler saatler dakikalar saniyeler
Velhasil
Zaman kanatlanir uçardi cano
Ve...
Sen sir kokardin
Dersim gibi
Ülkem daglari gibi
Yildiz yildiz
Saçlarin dökülünce omuzlarina
Cizre semalari
Seni kiskanirdi Cano
Mermi sesleri duyulmaz olur
Sessizligin gümbürtüsü kaplardi ortaligi
Ellerin gögsümde gezinirken
Cudi Gabar misali heybetim biter
Firat Dicle olurdum ayaklarinin altina
Erirdim Cano
Pusulari mayinlari
ikiyaka'yi Pinarcik'i
Çiçekli'yi Yavi'yi unutur
Malabadi olurdum
Gözlerinin içine bakarken
Ölürdüm Cano
Gözlerindeki isiltiyi
Sevdayi
Yanikligi
Yigitligi gördükçe
Sögerdim
Munzur papatyasini
Pervari balini
sifa diye satanlara Cano
Sögdükçe anlardim
Atif'in idamini
Mansur'un isyanini
Rahmani Baba'nin katlini
Ve Ferhat'a dag deldiren deliligini
Anladikça
Daglara
Daglara döner haykirirdim
Allah Kitap silah çarpsin ki
Seni seviyorum
Seni seviyorum Cano
Hem de
Hiç istemedigim kadar
[/b]
Ahmet YILMAZ
AŞK MEKTUPLARI
Bitsin seninle aşk mektupları
Seninle başladı, bitsin seninle...
Ve gün be gün, ben seni düşünürüm.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili.
Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi,
Ben hep uzaklara türkü yazarım
Sılamsın, sevdamsın, sabır taşımsın
Kalemim adından başka ad yazmaz
Bu kütükte başka bir ad okunmaz
Narına nuruna kurban olduğum
Seven sevdiğinden asla yakınmaz
Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim
Terhis olsam gidecek bir yerim yok
Yüreğimden başka silah taşımam
Bütün adresleri iptal ettim
Benim senden özge gerçek yarim yok.
Sen benim herşeyimsin ey sevgili
Ben rol gereği aşık değilim
Deme bu garibin benimle işi ne...
Aşkım beni teşhir eder, Sesim içime saklanır
Aklanırsa adım, seninle aklanır.
İstersen durmadan adres değiştir,
Gözlerimi bağlasalar da bulurum seni.
Ben, türkülerde tanıdım Fizan'ı, Yemen'i
Anlasam ki sesim sesine değmiştir,
Bütün gemileri yakar gelirim.
Bu bir taahhüttür; sına beni..
En deli rüzgarların önüne sür, bulut bulut,
Bir yerde yanlış yaparsam adımı unut.
Son kurşunu kendime sıkar gelirim.
Bir et kemik torbası değilim ben
Bir hasar raporu değil yazdığım
Bir aşk mektubudur ey sevgili,
Kızıl kıyametten önce...
Ve görmek için bakmaya gerek yok
Her dilde güzeldir senin adın
Meydanlar sarsılır sen ortaya çıkınca
Yeter ki görecek göz, göz olsun.
Velhasıl uzun sözlere hiç gerek yok
Dil hicâbından lâl olmalı seni anarken
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür ben seni bekliyorum
Bahaettin Karakoç