Küresel Isınma(40 Sene Sonraki Fotoğraflar Eklendi)

Başlatan KaleArkası, 10 Mart 2007, 12:03:27

« önceki - sonraki »

KaleArkası

TÜRKİYE! KYOTO'YU İMZALA!

Sanırım on yılımız kaldı. Duş alabildiğimiz, taze meyve yiyebildiğimiz, soframızda aş ve dışarda iş bulabildiğimiz, nefes alabildiğimiz ve kar yağışını anlattığımız son on yılımız. Belki yedi olur, belki on beş yıl.

Bundan on yıl önce felaket tellallığı derdik, ancak artık bunu söylemeyen kalmadı. Küresel Isınma korkunç bir noktaya geldi. Dünya dev bir seraya dönüştü. Her geçen gün daha çok ısınacak.

En acıklısı ne biliyor musunuz? Türkiye dünyada sera etkisine yol açan perde oluşturan gazları halen üretiyor. Başta karbondioksit olmak üzere en çok kirleten yirmi ülkeden biriyiz. Karbondioksit yalnız kullandığımız yakıtlardan değil yani doğalgaz yanması, kömür yanması, termik santralle elektrik üretilmesi ve otomobillerin egzoslarından püskürtmesi ile değil farkında bile olmadığımız binlerce sanayi ile oluşuyor.

Farkında değiliz. Halen Amerika ve Türkiye Kyoto Protokolü'ne imze atmadık. Artık Türkiye'de bunun için uğraşan bir çok çevre kuruluşu var.

www.kureseleylem.org'a girip çevre için neler yapabiliriz, enerji tasarrufu için neleri değiştirebiliriz, ampüllerimizi nasıl seçmeliyiz öğrenebiliriz. Televizyonları ve elektronik cihazları düğmesinden kapatmalıyız, stand-by'da ülke bazında inanılmaz enerji harcıyor. Daha küçük az tüketen arabalar kullanmalıyız ve ciddi anlamda düşünmeliyiz.

Kadıköy'de buluşmak üzere diyorum.Şu an Kadiköy de etkinliğimiz başlamış durumda cuma günü itibari ile 09/03/2007.Bütün duyarlı insanları bekliyoruz.Beşiktaş iskelesinin önünde çadırımız..Lütfen destekleri esirgemeyin.Bir yerlere yazın.Tercih sizin tabiiki de.

Sizden duyarlı olamayı bekliyorum Bunun için bir imza kampanyası başlatmış bulunmaktayız şu an lütfen aşağıdaki linke tıklayıp bir imzada sizlerden bekliyorum bir imzayı esirgemeyin lütfen hadi kalın sağlıcakla.

http://www.kyotoyuimzala.com/

KaleArkası

Kyoto Protokolü

Küresel ısınmanın önlenmesi için hazırlanan ilk uluslararası belge olan Birleşmiş Millletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (The United Nations Framework Convention on Climate Change - UNFCCC) 1992'de Rio'da yapılan Yeryüzü Zirvesi sırasında imzaya açıldı ve 21 Mart 1994'de yürürlüğe girdi. Küresel ısınmanın önlenmesi için sera gazlarının sınırlandırılmasını öngören bu çerçeve anlaşma herhangi bir bağlayıcı indirim hedefi belirlemiyordu.

UNFCCC'nin yürürlüğe girmesinin ardından her yıl toplanmaya başlayan taraflar konferanslarının (COP) Japonya'nın Kyoto kentinde yapılan üçüncüsünde, bu çerçeve sözleşmenin eki olma niteliği taşıyan Kyoto Protokolü kabul edildi.

Kyoto Protokolü, taraf olan sanayileşmiş ülkelere, 2008-2012 yılları arasında 1990 seviyesine göre belirli bir sera gazı indirim hedefine ulaşmayı şart koşar. Ortalama %5,2 olan bu indirim hedefi ülkelere göre değişir. En yüksek hedefe sahip Avrupa Birliği, %8'lik sera gazı indirim hedefini kabul etmiştir.

Kyoto Protokolü'nde, çerçeve sözleşmede (UNFCCC) Ek-1, protokolde ise Ek-B ülkesi olarak yer alan OECD ve geçiş ekonomisi ülkelerinin (eski Doğu Bloku ülkeleri) yümlülük altında olması gerekir. Ancak bu ülkelerden tüm dünya sera gazı emisyonlarının %25'inden tek başına sorumlu olan ABD'nin ve %1,5'luk paya sahip Avustralya'nın imzalamaması nedeniyle daha yürürlüğe girmeden büyük yara almıştır.

Kyoto Protokolü, bilim insanlarının küresel ısınmayı önlemek için gerekli olduğunu açıkladıkları düzeyin (2030'a kadar %60, 2050'ye kadar %80-95) çok çok altında indirim hedefleri koymaktadır. Üstelik sorumlu ülkeler bu hedeflere ulaşmak için gereken önlemleri bile almamaktadırlar. Dolayısıyla sadece bu anlaşmanın küresel ısınmayı durdurmak veya yavaşlatmak için işe yaraması beklenmemelidir.

Yine de dünya hükümetlerinin acil önlemler almakta bu kadar geciktikleri bir ortamda tek uluslararası müzakere zemini Kyoto Protokolü'dür. Protokolü ABD ve Avustralya'nın yaptığı gibi reddetmek, ağır bir inkar politikasının göstergesidir. Kyoto'yu imzalayan bir ülke olmak, en azından küresel ısınmadaki payını kabul etmenin ve önlem almaya başlamanın ilk adımı olabilir.

Türkiye ve Kyoto
Türkiye çerçeve sözleşmenin imzaya açıldığı Rio zirvesinde Başbakan Süleyman Demirel tarafından üst düzeyde temsil edildiği halde sözleşmeye imza atmamıştır. Bir OECD ülkesi olduğu için çerçeve sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan Türkiye, sözleşmeyi imzalamak yerine listeden çıkmak için lobi yapmayı tercih etmiş, ne var ki Ek-1 listesinden çıkarılmamış, ancak 2001 yılında Ek-2 listesinden çıkarılmıştır (ne var ki yükümlülük altına girmek için ek-1'de olmak yeterlidir). Sözleşmeye imza atmadığı için Kyoto görüşmelerinde aktif olarak müzakerelere katılmayan, bu yüzden de otomatik olarak Ek-B'ye girmediği için Protokol dışı kalan Türkiye, bu şekilde Kyoto Protokolü'ne taraf olmamış ve herhangi bir yükümlülük altına girmemiştir.

Türkiye küresel ısınma konusunda her zaman çok yavaş davranan, uluslararası mekanizmaların çevresinden dolaşmaya ve zaman kazanmaya bir ülke olmuştur. İmzaya açık olduğu süre içinde çerçeve sözleşmeyi imzalamamış, ancak 2004'de doğrudan doğruya Meclis'ten geçirerek onaylamıştır. Sözleşmenin getirdiği en önemli yükümlülük olan sera gazı envanterini ancak 2006 yılında, yani sözleşmenin imzalanmasından 14 yıl sonra Birleşmiş Milletler'e sunabilen Türkiye'nin, bu envanterle 1990-2004 yılları arasında sera gazlarını 170 milyon tondan 357 milyon tona çıkardığı, yani %110 artışla rekor kırdığı ortaya çıkmıştır.

Bu rakamlarla %1,3'lük paya sahip olduğu ve dünyanın en fazla sera gazı üreten 13. ülkesi olduğu ortaya çıkan Türkiye, hala çerçeve sözleşmede Ek-1 ülkesi olduğu halde ABD ve Avustralya'ya birlikte Kyoto Protokolü'nü imzalamaktan kaçan 3 ülkeden biri olmayı sürdürmektedir.


ARkadaşlar Lütfen Bir İmza

http://www.kyotoyuimzala.com/

KaleArkası

AlıntıKÜRESEL ISINMAYI GÖRMEZDEN GELMEYE HAKKIMIZ VAR MI?
Bütün dünyada geçtiğimiz Ocak ayı tüm zamanların en sıcak Ocak ayı oldu.

Sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başladığı 19. yüzyıldan bu yana bundan daha sıcak bir Ocak ayı yaşanmadığını dünya meteoroloji kuruluşları açıkladı. Ortalamada normalin yaklaşık yarım santigrad derece üzerindeki bu sıcaklık farkı bazı yerlerde normalin 4-5 derece üzerindeydi.

Ama iklimin değiştiğini anlamak için artık ne yazık ki bu istatistiklere ihtiyacımız yok. Kışlıklarımızı dolaptan çıkarmaya pek de gerek duymadığımız, şemsiye kullanmadığımız, kar yağışının sadece bir göz kırpıp geçtiği tuhaf bir İstanbul kışı yaşıyoruz.

Kuraklığın kapıda olduğu söyleniyor. İç Anadolu'daki, Göller Bölgesi'ndeki göllerimiz bir bir kuruyor, nehirlerin ve yeraltı su kaynaklarının seviyeleri düşüyor. Türkiye'yi besleyen ovalar kuraklık ve çölleşme tehdidi altında. Yaz aylarında yaşanan sıcak dalgaları binlerce insanın ölümüne neden oluyor. Beklenmedik yerlerde ve zamanlarda sel baskınları yaşıyoruz.

Pek çok kentte içme suyu sıkıntısı başladı bile. İstanbul'un da su sıkıntısı çekmeye başlaması an meselesi. İstanbul'a su sağlayan barajlarda geçen sene %94 olan doluluk oranı %55'e düşmüş. Şu anda 8 aylık suyumuz olduğu, yağış olduğu takdirde korkulacak bir şey olmadığı söyleniyor. Ama ya kar ve yağmur yağmamaya devam ederse?

Her yıl biraz daha sıcak!
Küresel ısınma artık uzaktaki bir tehdit değil, varlığı ya da nedeni hakkında tartışılacak bir olgu da değil. Dünyanın en saygın bilim kuruluşlarının, ne kadar yaşamsal bir sorun olduğu konusunda ağız birliği ettiği, nedeni kanıtlanmış, etkileri bütün dünyada yaşanmaya başlamış en büyük ekolojik felaketten söz ediyoruz.

Son yirmi yıldır her geçen yıl dünyanın ortalama sıcaklığı yeni bir rekor kırıyor. 2006 yılı tüm zamanların en sıcak beşinci yılı olmuştu. Peki tüm zamanların en sıcak yılları sıralamasını biliyor musunuz? NASA'ya göre sıralama şöyle: 2005, 1998, 2002, 2003 ve 2006. Yani hepsi son 10 yıla sığıyor. Üstelik muhtemelen 2007 tüm rekorları kıracak. Küresel ısınma büyük bir hızla sürüyor.

Yirminci yüzyılın başından beri dünyanın ortalama sıcaklık artışı yaklaşık 0,8 derece. Bu miktar size az gelmesin. Ortalama 0,8 derece, bazı yerlerde 2, bazı yerlerde 4 derece, bazı yerlerde daha az demek. Üstelik küresel ısınmayı durduramazsak bu artışın çok uzun bir süre geçmeden 2 dereceye ulaşacağını, hatta bu yüzyılın sonuna kadar 6 dereceyi geçebileceğini dünya bilim insanlarının ortak paneli olan IPCC söylüyor.

Eğer hemen adım atmazsak geri dönüşü mümkün olmayan bu sıcaklık artışları sonucunda dünya yüzbinlerce yıldır olmadığı kadar sıcak bir gezegen olacak. İnsan türünün olmadığı zamanlarda bu sıcaklıklara ulaşmıştı yeryüzü. Ama insan ve başka pek çok tür acaba bu sıcaklıklarda yaşamını sürdürebilecek mi? Bunu kimse bilmiyor. Çünkü o zaman başka, bambaşka bir gezegende yaşıyor olacağız. Neler olacağını kimse tahmin edemiyor.

En önemli neden petrol, kömür, daha fazla tüketim
Küresel ısınmanın nedenini kavramak aslında çok basit. Sera gazlarının dünyanın üzerinde oluşturduğu katman kalınlaşıyor ve yeryüzü sıcaklığı artıyor. En önemli sera gazı olan karbondioksitin başlıca kaynağı fosil yakıtlar, yani petrol, kömür, doğalgaz. Endüstriyel sistemi ve modern hayat tarzımızı oluşturan her şey bu fosil yakıtlara bağımlı hale gelmiş durumda.

Elektrik üretmek için kömür ve doğalgaz, arabaları, otobüsleri, uçakları çalıştırmak için petrol, hayatımızı kuşatan sanayi ürünlerini ve sentetik maddeleri üretmek için yine petrol kullanıyoruz. Kullanılan her parça fosil yakıt atmosferdeki karbondioksit miktarını arttırıyor. 1750'den, yani sanayi devri başladığından bu yana atmosfere 300 milyar ton karbondioksit eklemişiz, üstelik bunun yarısını 1970'den bu yana salmışız. Yani her yıl giderek çok daha fazla sera gazı üretiyoruz.

Karbonsioksiti bir kez atmosfere saldığınız zaman atmosferde 100 yıl kalabiliyor. Üstelik karbondioksit emme gücüne sahip ormanları hızla yok ediyoruz. Dünyanın akciğerlerini, karbondioksit temizleme mekanizmasını daha fazla kent, daha fazla sanayi ve tarım alanı, daha fazla kereste için yok ediyoruz. Ürettiğimiz atıkların çürümesinden kaynaklanan metan da ayrı bir sera gazı.

Sonuçta her geçen yıl daha fazla sera gazı üretiyor, biraz daha sıcak bir dünya yaratıyoruz. Bir gün gelip de üzerinde yaşayamayacağımız bir gezegene doğru gitmemizin sorumluluğu tamamen bizim üzerimizde. Herşeyi, bu arada doğayı da hızla tüketerek bu sorumluluğu taşıyoruz.

Küresel ısınma konusunda söz sahibi olan, dünyanın en büyük iklim bilimcisi James Hansen, eğer hemen adım atmaz, sera gazı üretimini hızla düşürecek önlemleri almazsak 10 yıl sonra eşiği aşacağımızı ve o zaman geri dönüş şansı kalmayacağını söylüyor. On yıl sonra kaç yaşında olacaksınız? Eşiniz, sevgiliniz, çocuğunuz, torununuz kaç yaşında olacak? On yıl sonra uyanıp adım atmak için geç olursa çocuklarımıza ne diyeceğiz?

Hemen ve şimdi!
Küresel ısınmayı durdurmak için hemen bugün adım atmak zorundayız. Bilim insanları sera gazı salımlarını 2030'a kadar %60, 2050'ye kadar %80 (Batı ülkeleri için %95) kesmek zorunda olduğumuzu söylüyorlar. Oysa bu hedeflerin çok azını öngören, çok yetersiz Kyoto Protokolü'nü bile çoğu ülke uygulamıyor ya da ABD örneğindeki gibi imzalamıyorlar (ki ABD tüm sera gazlarının dörtte birini tek başına üretiyor).

Türkiye de dünyanın en fazla sera gazı üreten 13. ülkesi olmasına rağmen Kyoto'yu imzalamıyor.

Hemen, şimdi bir adım atmak zorundayız. Önce hükümetler enerji, ulaşım ve sanayi politikalarını değiştirmeli. Rüzgar ve güneş gibi temiz enerjilere geçmek, daha az tüketmek, toplu ulaşım ve ekolojik bir yaşam dünyanın geleceğini kurtarabilir. Türkiye de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek, kuraklık ve susuzluğa karşı gerekli önlemleri almak ve küresel ısınmanın ciddiyetinin farkında olduğunu kanıtlamak için bir an önce Kyoto'yu imzalamak zorunda.

Biz ne yapabiliriz?
Biz ne yapabiliriz diye soran herkes kendi yaşamında daha az elektrik ve su harcayarak, evlerinde ısı yalıtımı yaparak, daha az araba kullanarak, daha az seyahat ederek, elektriği ve benzini daha verimli kullanan araçları tercih ederek kendi sorumluluğunu yerine getirebilir. Ülkesine sorumluluğunu hatırlatmak için de Türkiye Kyoto'yu İmzala! kampanyasına destek verebilir. Bunun için www.kyotoyuimzala.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Hepimiz üzerimize düşeni yaparsak küresel ısınmayı en azından yavaşlatabiliriz. Üzerinde yaşayacağımız bir dünyanın gelecekte de varolmasını sağlayabiliriz. Daha da geç olmadan!

Kendimiz, sevdiklerimiz, çocuklarımız ve diğer canlılar için...

Küresel ısınmayı görmezden gelmeye devam etme hakkımız var mı?

Dr. Ümit Şahin

Yeşiller İklim Değişikliği Sözcüsü

KaleArkası

Galiba kimse imzalamamış ama ben size İstanbulun 40 sene sonraki fotoğlarını göstereyim

BOĞAZ KÖPRÜSÜ
URL=http://imageshack.us][/URL]

KIZ KULESİ



Malefes böyle olacak.Küresel Isınmaya Duyarsız Kalma


Değerli üstad İstanbulun 2050 deki Boğaz Köprüsünün ve Kız kulesinin resimlerini canlandırmış.Ama acı bir gerçek var.2050'ye kadar malesef vaktimiz yok.10 Sene sonra bütün Karadeniz kuruyabilir.Söylesenize 10 sene sonra kaç yaşınızda olacaksınız?

Geç Kalmadan Yarın çocuklarımıza bari yaşanabilir bir Dünya bırakmak için Bir İmzada Sen At

Tribün_ali

Fazla abartmışlar yok daha neler koca bogaz kurumuş

KaleArkası

Alıntı yapılan: "samsunlu1965"Fazla abartmışlar yok daha neler koca bogaz kurumuş


Hayır güzel kardeşim.Abartma yok.10 yılımız bile kalmadı.Küresel Isınmadan bahsediyoruz.Küresel Isınma senin koskoca boğaz köprünü dinlemeyecek malesef.Öyle bir endişemiz olmasa bu kadar mücadele etmeyiz.Nasıl olsa Koskoca Karadeniz kurumaz derdik.Bu KYOTO imzalanmassa 2050 yılında bu halde olacak.Fotoğraf iyi niyetli Ama ne acıdır ki çoğu uzmanlar 10 yıl diyor.Söylesenize 10 sene sonra kaç yaşında olacağız?

RauL^^

10 sene yada 50 sene ne farkeder biz görmesek cocuklarımız torunlarımız görecekler.. elbet bu hale gelecek bu dünya er yada geç.. herkes imzalamalı bence biyararı varsa tabi..

KaleArkası

Alıntı yapılan: "RauL^^"10 sene yada 50 sene ne farkeder biz görmesek cocuklarımız torunlarımız görecekler.. elbet bu hale gelecek bu dünya er yada geç.. herkes imzalamalı bence biyararı varsa tabi..


Evet kardeşim.Duyarlılığın için önce teşekkür ediyorum.Dediğin gibi biz göremesek bile en azından çocuklarımıza-torunlarımıza YAŞANABİLİR BİR DÜNYA bırakmalıyız.Biz üzerimize düşeni yapalım.Ama bu Kyoto imzalanmalı..

Sizin de farkettiğiniz gibi bu sene en sıcak ocak yaşandı.Dikkat ediyormusunuz kardeşlerim ne zamandır doğru dürüst yağmur yağmıyor.Bu sene son 127 yılın en sıcak ve kurak yazını geçirecez.Lütfen ama lütfen duyarsız kalmayalım arkadaşlar.Yarın çocuklarımıza-torunlarımıza cevap veremeyiz

Bu arada sitemizden ilk imzayı Raul attı galiba.

İlgilenen herkeze sonsuz teşekkürler

RauL^^

her zaman oldugu gibi insanlarımız bu denli büyük bir soruna karsı duyarsız..benim 15-20 imzam oldu heralde..chat odalarında boş boş muhabbet yapacagın insanlar böyle yararlı işlere kafa yorsalar keşkee... 1dk sürmez imza atmak..

kayacan

Ben çok fazlada inanmıyorum küresel ısınmaya ve felaket senaryolarına abartılıyor biraz bence. Herşey normal akışında gidiyor.

veis

bu resim samsunsporun şuanki resmine çok benziyor ama 40 yıl daha dayanırmıyız bilmiyorum.

jean

bence imkansiz bir lay koskoca marmara denizimi kurucak yani iisnma var diye hicmi kar yada yagmur yagmicak bence bu bir mesaj onlem almak icin

celebi

Alahım bu günleri göztermesin İnşaallah

Clint_Eastwood

Küresel ısınma bu yıl etkisini iyice göstermeye başladı ve önümüzdeki 10 yılda artarak devam edece. Ülkemizde özellikle İç Anadolu'da tahılları buran kuraklık, barajlardaki su miktarını da önemli ölçüde sekteye uğrattı... Şimdiden 10-20 yıl sonranın projeleri üretilmeli. Yoksa açık ve susuzluk geleceğin en önemli felaketi olacak.

erkan55

bir an önce önlemler alinmali yoksa türkiye cok daha sicak olur ven hic yagmur yagmayabilir