Unutulmaz Futbol Filmleri

Başlatan Burak, 14 Ağustos 2013, 09:58:47

« önceki - sonraki »

Burak

Aslında izlediğim 7-8 tane iyi olduğunu bilip henüz izlemediğim 2-3 tane daha film var ama sizlere de fırsat bırakmak için izlediğim bir yerli filmle başlatıyorum herkes birer film anlatırsa daha sayfa kalabalıklıktan uzak olur kanısındayım (not:lig tv de bir programda buna benzer bir bölüm var farkındayım :) )



Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, 2000 Türkiye yapımı dram türünde sinema filmidir. Yönetmenliğini, ikinci uzun metraj filmini çeken ve bu filmde sinemaya uyarlayarak çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği kasabanın ve ailesinin hikâyesini anlatan Serdar Akar yapmıştır.

Filmin başrollerinde Müjde Ar, Savaş Dinçel, Rafet El Roman, Erkan Can, Sezai Aydın, Şahnaz Çakıralp ve Uğur Polat yer aldı. Yapımcılığını Üstün Karabol ve Nida Karabol'un yaptığı filmin özgün müziklerini Fahir Atakoğlu hazırladı. 8 Aralık 2000 tarihinde Türkiye'deki sinemalarda gösterime girdi ve 13 haftalık sinema salonlarında gösterimi sonucunda 141.111 kişi tarafından seyredildi.[1]

Gerçek bir hayat hikâyesinden yola çıkılarak senaryolaştırılan film, yaşamını futbol sahalarında geçirmiş ünlü ve ünsüz insanların farklı umut ve beklentilerinin, tutkularının, aşklarının süregeldiği ve anlatıldığı bir öyküye sahiptir. Sinema oyuncularının oynadığı Esnafspor takımı, Türk futbol tarihinde yer edinmiş olan; Tanju Çolak, Rıdvan Dilmen, Cüneyt Tanman, Metin Tekin, Rıza Çalımbay, Ali Gültiken, Ayhan Akbin gibi dönemin ünlü futbolcularının yer aldığı takıma karşı futbol müsabakası yapmaktadır.

20. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde Semih Kaplanoğlu'nun Herkes Kendi Evinde adlı filmi ile "En İyi Türk Filmi Ödülü"nü paylaşmışlardır. Aynı zamanda Serdar Akar, "En İyi Yönetmen Ödülü"nü ve Savaş Dinçel ise "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü"nü kazanmıştır.


filmin en sonundaki cenaze sahnesine çok gülmüştüm diyeceksiniz cenaze sahnesine neden gülünür izleyin görün :)

binikalamadım


Dartagnan

1-The damned united ( lanet takım)  

Nottingham forest in basarılara kostugu dönemdeki teknik direktörü brian clough ve yardımcısının yasadıklarını konu alıyor.

2-United

Manchester united in zamanında gecirmiş oldugu ucak kazasını konu alıyor.

2 fılmi de siddetle tavsıye ederım.

Sent from my LT26i using Tapatalk 2

SSKLA

The Damned United gerçi yavuz abi yazmış ama efsanelerin efsanesini yazmadan olmazdı.


mehmet yılmaz

14 Ağustos 2013, 23:38:30 #5 Son düzenlenme: 14 Ağustos 2013, 23:41:47 samsuni
                                                FUTBOL SİNEMASI   

     "Filmlerin çoğu futbol maçlarına benzer. Bir genel taktik vardır. Ama topun düştüğü yer ve oyuncuların o anda bulundukları noktalar, eğer kullanabilirseniz, daha iyi oynamanızı sağlayabilir."
                                     Stanley Kubrick

    Bence filme çekilmesi en zor şeylerden birisi de bir futbol müsabakasıdır. Futbol oyununun kendine has bazı özellikleri gerçeğe yakın görüntülerin elde edilmesine mani olabilir. Hatta futbol sadece sinemaya aktarılırken değil,çizgi film ve bilgisayar oyunlarına aktarılırken de türlü zorluklar çıkarabilir. Gerçi bütün bu zorluklar bahsettiğimiz faaliyetlerin gerçekleştirilmesini engelleyememiştir ama yine de ortaya (müsabaka sahneleriyle beraber) bir şaheser çıkmasına henüz şahit olamadık.
    Futbol yalnızca bir kişinin macerası olmadığı için zordur belki de... Hem bu zorluk yalnızca sinema,animasyon,oyun vs. için değil edebiyat için de böyledir. Futbola dair eserler ortaya konulmuştur ama halen şöyle hatırı sayılır bir edebi esere rastlayamıyoruz.
    Mesela bizde Aziz Nesin'in Gol Kralı vardır ki, hem kitabı hem de filmi futbolun mantığına tamamıyla terstir. (Daha evvel ayağını hiç topa sürmemiş,yirmili yaşlarda bir gencin,birkaç ay idman yapıp hemen Beşiktaş'a transfer olması ve topu topu iki maç oynayıp gol kralı olması vbg. şeyler futbola ne kadar da uzak kavramlar.) Tamam,bir mizah eseridir ama futbol olgusunun yanında eserin kendisi gülünç kalıyor. )
    Ben de çok defa bir futbolcunun hayatının belli bir bölümünü (mesela hayati bir maç öncesindeki son bir gününü) kafamda kurgulayıp,hikayeye çevirmeyi düşündüm ama layıkıyla başaramayacağıma kanaat getirerek bundan vazgeçmek zorunda kaldım.   
    Velhasıl,futbolla alakalı yapılabilecek en kolay şey,oturup seyretmektir...

                                                                     *****               

     Popüler Sinema dergisinde 2003 yılında Tunca Arslan imzasıyla bir dosya yayınlandı ; "Meşin yuvarlağın,beyaz perde serüveni." Büyük bir ilgi ve beğeniyle okumuştum. Yazar genel hatlarıyla şunları söylüyordu;
     "Kimileri sekizinci sanat olarak kabul ediyor,kolektivizmin,dayanışmanın ve bireysel yeteneklerin doruğa çıkması olarak niteliyor futbolu...Kimileri de hala ünlü ama bıktırıcı hale gelmiş "3F" sloganından ya da Franco'nun "uyku tulumu" benzetmesinden hareketle alabildiğine küçümsüyor,uzak duruyor. Kim ne derse desin,kesin gerçek şu;Futbol önemlidir!
                                                                     (...)
     Futbol ve sinema...Hemen hemen aynı yıllarda doğup büyüdüler,diğer tüm spor ve sanat dallarını geride bırakarak inanılmaz bir kitleselliğe ulaştılar. 20. yüzyılın 21.yüzyıla devrettiği bu iki büyük şov,bu iki endüstri,çok çeşitli açılardan ikiz kardeş gibi benziyorlar birbirlerine.
     Yeşil saha ile beyazperde,meşin yuvarlak ile kamera,kostümler ile rengarenk formalar ve kuşkusuz oyuncular,aynı biçimlerde büyüledikleri seyirciyi bazen mutlu,bazen de mutsuz sona taşıyorlar."

                                                                     *****   

      Tunca Arslan bu tespitlerinden sonra bize,Dünya ve Türk sinemasından futbola yönelik filmlerin adlarını ve konularını sıralayıveriyor. Bu filmlerin arasında belki de en etkileyici olanları,Macar yönetmen Zoltan Fabri'nin 1962'de çektiği "Cehennemde İki Devre-Ket Felido A Pokolban" ile yine bir başka Macar yönetmen Peter Timar'ın 1999 yapımı "6-3" adlı filmi. Bunların haricinde; Zafere Kaçış, Eski Güzel Günlerin Futbolu, HillsBorough, Fanatikler, Best, Amigolar, Fanatik Martin, Kupa Finali, Karavan, Kalecinin Penaltı Endişesi,Kupa,Hayatımın Çalımı Beckham" gibi filmlerden de bahsedebiliriz. Ancak yazının başında da belirtildiği gibi bazı filmlerin zaman zaman mükemmele varan sinema dillerine karşın aynı mükemmelliğin müsabaka görüntülerine yansıyamadığını görüyoruz. 
    Yeşilçam da futbola karşı kayıtsız kalmamış ve muhtelif tarihlerde filmler çekilmiş. Bu filmlerin müşterek noktası ise bariz bir Fenerbahçe hakimiyetinin görülmesi. Mesela fanatik bir Galatasaraylı olan Aydemir Akbaş bile Fenerbahçe amigosu rolüne soyunmuş,Galatasaray altyapısında futbol oynayıp,Beşiktaş'ı tutan Ümit Efekan "Ya Ya Ya Şa Şa Şa" filminde  Fenerbahçe takımını çıkarmış karşımıza...         
     Bu arada günümüzdeki en mühim engellerden birinin de "Fenerbahçe'yi anlatsam, Galatasaraylılar,ötekini anlatsam Beşiktaşlılar seyretmez!" tedirginliğinin olduğunu söylemek lazım. Mesela içinde Trabzonspor olan bir filmi bir Samsunsporlu pek de seyretmeye yanaşmaz.
 
                                                                     *****

     Ortalama bir futbol seyircisi muhtemelen kitap okumayacağı için futbol edebiyatının çok fazla gelişebileceğini söylemek güç. (Gazeteyi bile en arka sayfasından başlayarak okuyan bir adama kitap okutmak bir hayli zor olsa gerek.) Ancak sinema pek çok yönüyle futbolla  paralellik arz ediyor. Bu bir avantajdır aslında. Belki de daha gerçekçi bir film için yapılması gereken şey,kamerayı sahaya indirmek yerine,futbol seyircisinin alıştığı çekimleri filmin içersinde uygulamak. Mesela ben bir yönetmen olsam,çekeceğim müsabaka sahneleri için maç yayını yönetmenlerinden istifade ederim. Eminim ki,kadraj kullanımı bakımından (müsabaka görüntülerinde) usta yönetmenlere taş çıkaracaktır. Böylelikle futbol seyircisinin alıştığı klasik görüntüleri bir kez daha huzura sunmuş olurum ve anlattığım hikaye daha bir inandırıcılık kazanır.

                                                                     *****

       Dünyamız o bitmek tükenmek bilmeyen dönüşlerine devam edecek ve seneler kim bilir beraberinde neler getirecek? Şu an için görünen bir gerçek var ki,futbol ve sinema tahtlarındaki yerlerini daha epey bir zaman koruyacaklar. Çocuklarımızın odalarının duvarlarını futbol takımlarının,futbolcuların,aktörlerin,artistlerin ve filmlerin afiş ve resimleri süsleyecek. Ve buna rağmen çocuklarımız yine de bize büyüyünce "doktor,mühendis ya da öğretmen" olacaklarını söyleyecekler.   
     

Mehmet YILMAZ
24.mayıs.2003

mehmet yılmaz

YEŞİL SAHALARDAN BEYAZ PERDEYE MEŞİN BİR YUVARLAK

   Futbolla sinema birbirlerine uzakmış gibi görünseler bile aslında müşterek noktaları çok fazla. İkisi de çağımızın en önemli sosyal hadiselerinden; insanlığın gündemine girmeleri ve çok büyük kitlelere yayılmaları eşzamanlı; ikisinin de kendine has kahramanları var ve onların posterleri odaları süslüyor, bir imzaları alınabilmek, bir kare resim çekinebilmek için büyük çabalar sarf ediliyor. Üzerine çokça yorum yapılan 3 F efsanesinin de içinde yer alır her ikisi de. Yine ikisi de profesyonel anlamda çok pahalı iki sektör; amatör olarak da uğraşılsa bile belli bir yerde tıkanıyorsunuz. Sinema salonu stadyumu, yapımcı başkanı, film şirketi kulübü, teknik direktör yönetmeni, oyuncular futbolcuları, seyirciler de taraftarları karşılıyor. Senaryo ise futbolda doğaçlama; hoş Türkiye Süper Liginin senaryosu hep aynı, sadece başrol üç aktör arasında gidip geliyor o kadar... Sponsor, hasılat, reklam gibi mefhumlar da müşterek!
   Sinema başlı başına bir sektör ve yalnızca eğlence amaçlı değil. Yani, sinema asla yalnızca sinema değildir de denebilir; tıpkı futbola dendiği gibi. Futbol ise günümüzde adeta etinden, sütünden, yününden ve bilumum her bir şeyinden faydalanılan bir sektör. Geçen yıllar futbol romantiklerinin hazin mağlubiyetini daha bir tescilliyor aslında. Bu iki popüler sektörün birleşmesinden doğacak getiriyi iyi hesaplayanlar da var haliyle. Böylece ortaya "futbol sineması" denilen bir kavram çıkıyor. Bu kavramın futbol kitaplarına oranla daha cazip olduğu ise futbolu tüketen kitle göz önünde tutulduğunda rahatlıkla söylenebilir.
   Oysa futbol sineması teşebbüsleri tahminimizden çok daha eskilere dayanıyor. Üstelik ilk örnekler arasında hakikaten bazı kült filmler olduğu gibi ticari açıdan büyük bir gelir sağlanamamış. Bunda futbolun ve tabii futbolcunun esasında kendi hayatının zaten kameralar önünde cereyan etmesi ve adeta bir dizi film gibi hissedilmesi de etkili elbette. Ayrıca futbolun ferdî bir spor olmaması ve müsabaka görüntülerinin futbolseverlerin alışa geldiği tarza uygun olamaması da gerçeklik hissini azaltmakta. Söz gelimi Maradona'nın 1986'da İngiltere'ye attığı 2. golü daha ne kadar sinematografik hale getirebilirsiniz ki? Estetik zirve yapmış zaten. Gerçi bu sorunun cevabını 30 Kasımda vizyona girecek olan Arjantin-İtalyan ortak yapımı "Maradona; Tanrının Eli" filminde alacağız biraz da.
   Yine de futbol sinemasında başyapıt sayılabilecek filmler de çıkmıyor değil. Bunların en önemlileri Macar sinemasından Peter Timar'ın 1989 yapımı 6-3'ü ile yine Macar yönetmen Zoltan Fabri'nin 1962 tarihli Cehennemde İki Devre'si.
   Bazen futbol sahalarından beyaz perdeye transfer olan isimler de oluyor bu tarz filmlerde. Türkiye'de bunların en meşhuru Taçsız Kral'da bizatihi kendisini oynayan Metin Oktay'dır. Tıpkı "Şenol, Birol Gol" filminde oynayan Şenol Birol ve Birol Peker gibi. Kemal Sunal'ın Gol Kralı filminde de F.Bahçe'li Yavuz Şimşek oynamıştır mesela. Dar Alanda Kısa Paslaşmalarda ise küçük rollerde de olsa 85-95 yılları arasının büyük futbolcuları yer almıştır. Yeşilçam, futbolu sıklıkla kullanmaktan imtina etmemiştir. İnek Şaban, Amigo Hüsnü, Uyanık Kardeşler, Yayaya Şaşaşa, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar gibi futbolu merkez alan filmler olduğu gibi; içinde futbolla ilgili replikler ya da görüntüler barındıran filmler de vardır. ( Gemide filminde bir Samsunspor - Fenerbahçe loto repliği vardır mesela; Deli Deli Küpeli de F.Bahçeli deli hakim kendilerine her maçta dört atan Samsunspor'u tutan muhtarı sırf bunun için içeri tıkar; Turist Ömer yeşil-beyaz renkleriyle Vefaspor'a gönderme yapar; Köyden İndim Şehire de ise meşhur "Kayseri Ih Ih" tezahüratı yapılır. )
   Sinema notu bakımından çok başarılı olmasa bile ikincisi de çekilen bir film Gol. İkinci Gol de Real Madrid'in yıldızları epey bir rol almışlardı. Yeni F.Bahçeli R.Carlos'un haricinde Casillas, Gravesen, Zidane, Beckham, Raul... Yine yakın dönem filmlerinden Sıradışı Sanıklar -ki eski bir profesyonel futbolcu yeni film yıldızı Vinnie Jones başrolde-, Futbol A.Ş., Avrupa'da Bir Gün, Hayatımın Çalımı Beckham, Şaolin Futbolu, Yeşil Sokak Holiganları, Fever Pitch, Best gibi filmlerle daha eskilerden Sylvester Stallone ile Pele'nin de oynadığı Zafere Kaçış, Hillsborough, Fanatik Martin, Kalecinin Penaltı Endişesi, Son Dakika, Coup de Tete, Eski Güzel Günlerin Futbolu, Futbol Sevdası ve Amigolar gibi filmlerden söz edilebilir.
   Yine son yıllarda Türkiye'de futbol kulüpleri için çekilen bazı belgesel filmlerden de söz edilebilir. G.Saray'ın onca başarılı sezon arasında kupasız tek sezonun seçildiği "Eski Açık Sarı Desene" ve geç kalmışlığın da belgeseli sayılabilecek, UEFA zaferinin anlatıldığı "17 Mayıs" ile bir taraftar filmi sloganıyla vizyona giren F.Bahçeli bazı taraftarları anlatan "Takım Böyle Tutulur" gibi yapımlar gibi mesela...
   Esasen futbol dediğiniz kesinlikle stadyumda seyredilir, sinema ise sinema salonunda. Ama bazen futbolu sinema salonunda, filmi de stadyumda seyrettiğimiz de olmuyor değil!..

2006

seyf55