DVD Film Tavsiyesi

Başlatan edmontdante, 25 Şubat 2009, 12:51:42

« önceki - sonraki »

beşnumara

abi hızınıza yetişemiyorum yaaaa :D kaç fırın ekmek yesem acabaa.yoksa zaman her şeyin ilacı mı ;)

Yalnızca BİZ

En çok zombi filmleri hoşuma gidiyor...

ali ihsan

19 Mart 2009, 00:39:15 #62 Son düzenlenme: 19 Mart 2009, 19:28:13 edmontdante
120

Tür : Savaş / Dram / Tarihi
Gösterim Tarihi : 15 Şubat 2008
Yönetmen : Özhan Eren , Murat Saraçoğlu
Senaryo : Özhan Eren
Müzik : Özhan Eren



Tek kelimeyle süper...Etkileyici ve gurur verici bir film.Herkese tavsiye ederim...

Van.. 1915 Ocak.. Kış... 1'nci Dünya Harbi'nin ilk ayları... Eli tüfek tutan herkes Ruslarla ölüm - kalım harbindeyken sınır birliklerinde cephane tükenir... Vanlı çocuklar gönüllü olurlar; Yaşları 12 - 17 arasında değişen 120 isimsiz kahraman çocuk... Cephaneyi sırtlanırlar, karlı dağlarda günlerce gecelerce yürürler... İşte, isimleri unutulmuş olsa da bu büyük yolculuğu gerçek bir kahramanlığa dönüştüren gençlerimizin şanlı öyküsü bugünlerde beyaz perdeye aktarılıyor. Hazırlıkları 3 yıldır sürmekte olan "120", özellikle günümüz gençleri için "uzun bir memleket türküsü" hedefiyle tasarlandı; 1914 yılı dekorları ve kostümleri yeniden üretildi.




edmontdante

Alıntı yapılan: beşnumara - 18 Mart 2009, 23:46:55
abi hızınıza yetişemiyorum yaaaa :D kaç fırın ekmek yesem acabaa.yoksa zaman her şeyin ilacı mı ;)


kardeşim,benim ortalamam günde 1 film.Cumartesi-pazarları hiç karıştırma ama film kalmadı.O yüzden bu başlığı açtım zaten gözden kaçanlar olabilir diye birde yeni çıkanlar hakkında fikir almak için.

kaptan 55

19 Mart 2009, 17:14:14 #64 Son düzenlenme: 05 Eylül 2009, 12:43:26 edmontdante
APOCALYPTO (2006)


Yönetmen:Mel Gibson Senaryo:Mel Gibson,  Farhad Safinia
İMDB PUANI:7.9/10

Gerçekten çok sürükleyici bir film tavsiye ederim.

Güçlü Maya Krallığı, gittikçe yayılan şehirler kurarak, gökyüzünü delen piramitler yaparak ve olağanüstü kültürel ve bilimsel başarılar elde eden etkileyici gelişmiş bir toplum inşa ederek Amerika'da 1000 yıldan fazla bir süre hüküm sürdü. Ondan sonra, tarihin ışıltısı içinde, bu dünya çöktü. Bütün bunlardan geriye kalan ormanlarla kaplı birkaç piramit ve boşuna umut veren bir gizem oldu. Şimdi, Maya uygarlığının sona ermesinden 500 sene sonra, yönetmen Mel Gibson, felaketin kıyısındaki bir dünyada kendisi için en fazla önem taşıyan şey olan ülkeyi kurtaracak olan bir adamın macerası üzerine kurulan belirli bir zamanı olmayan bir efsanede olduğu gibi her şeyi gözler önüne seren modern bir film macerası yaratmak için asla keşfedilmemiş bu ülkeyi derinlemesine araştırıyor:

edmontdante

19 Mart 2009, 19:38:13 #65 Son düzenlenme: 31 Mart 2009, 14:29:06 edmontdante
Alıntı yapılan: kaptan 55 - 19 Mart 2009, 17:14:14
APOCALYPTO
Gerçekten çok sürükleyici bir film tavsiye ederim.


Apocalypto bence de güzel film.Benzer bir film daha var

M.Ö 10000 - (2008)
İMDB PUANI:4.9/10



Apocalypto deyince bu film de aklıma geliyor.Benzer filmler.Bu da sürükleyici ve heyecanlı bir film

Uzak bir dağ kabilesinde, genç avcı D'Leh (Steven Strait) kalbinin kraliçesini bulmuştur: Güzel Evolet (Camilla Belle). Gizemli bir savaşçı grup, köyünü yağmalayıp, Evolet'i kaçırınca, D'Leh sevdiği kadını kurtarmak için savaşçıların peşinden dünyanın öbür ucuna kadar gitmek üzere küçük bir avcı grubuna önderlik etmek zorunda kalır.
Kaderin rüzgarına kapılan bu zoraki savaşçı-avcı grup, kılıç dişli kaplanlar ve tarih öncesi yırtıcılarıyla mücadele eder; kahramanca yolculuklarının sonunda bir Kayıp Uygarlığı ortaya çıkarırlar. Nihai kaderlerinde dev piramitlerin gökyüzüne uzandığı, hayalgücünün ötesinde bir imparatorluk vardır. Burada D'Leh'inin halkını zorla köleleştiren güçlü bir tanrıyla karşı karşıya gelecektirler.


Yalnızca BİZ


mehmet yılmaz

19 Mart 2009, 22:02:02 #67 Son düzenlenme: 19 Mart 2009, 23:31:39 samsuni
Alıntı

Issız Adam

Tür : Romantik
Yönetmen : Çağan Irmak
Senaryo : Çağan Irmak
Yapım : 2008, Türkiye 


Oyuncular

Cemal Hünal, Melis Birkan, Yıldız Kültür, Şerif Bozkurt , Gözde Kansu , Aslı Aybars , Goncagül Sunar 

Özet:

Birbirlerine zıt hayatlar sürdüren Alper ve Ada, bir kitapçıda karşılaşırlar. 30'larında, kendi restoranının aşçısı olan Alper lüks bir düzen içinde gününü gün ettiği bir hayat sürmektedir. Hayatını çocuk kostümleri tasarlayıp dikerek devam ettiren 20'li yaşlarındaki Ada'ysa mütevazı bir hayat sürer.

Sadece çapkınlık alışkanlığıyla karşılaştıkları kitapçıdan Ada'yı iş yerine kadar takip eden Alper, Ada'nın kitapçıda aradığı kitabı ona hediye eder. Bir ilişkiyi başlatan bu tanışmanın sonrasında kendini aşka kaptıran Ada'ya karşılık Alper, daha önceden sürdürdüğü modern hayatın içinde ona yer açmaya çalışırken boğuluyordur da.



Çağan Irmak, iyi bir sinemacı olduğu kadar şanslı da bir sinemacı... Zira kendi hikayelerini anlatabiliyor. Dilediğince, gönlünce... Çemberimde Gül Oya dizisi için şunları söylemişti hatırlarsanız; "elbette ki o dönemde bütün acıları solcular çekmedi; ülkücü camiadan da benzer acılar yaşayan insanlar oldu. Ama ben yetiştiğim çevre itibarıyla solun öyküsünü yaşadım ve onu anlatıyorum!" Bir bakıma Çağan Irmak aslında kendi çevresinin hikayesini anlatmakla meşgul de denebilir. Mustafa Hakkında Her Şey'de yaptığı bir şeyi yine yapmış bu filmde. Kahramanının çocukluğuna gitmiş. Psikolojik öğelerle de desteklemiş hikayesini.

Irmak'ın da mensubu olduğu "seçkinci, seküler, varlıklı" tiplerin iç dünyalarında, özel hayatlarında nasıl sorunlar yaşadıklarını ifşa eden filmler biraz da bunlar. Issız Adam'ın konusunu künyede okudunuz. .

Benim bu özet metnindeki bazı cümlelere itirazım var aslında. Mesela Alper ve Ada'nın birbirine zıt hayatlar sürdükleri tezine katılmıyorum. Alper epeyce zengin ve açıkça söylemek gerekirse sapıkça ilişkileri var. Homoseksüellikten tutun da liseli kızlara, şiddet içeren gecelik ilişkilere kadar. Ada elbette ki böyle uç bir hayat yaşamıyor ama o da Alper'in dünya görüşünün karşı kutbu değil; nitekim Belli konularda hayli tecrübeli olduğu aşikar!

Alper'in daha önce yaşadığı hayat için ise "modern" tabiri kullanılmış. İçin aslı bu da doğru bir ifade değil. Sanki Alper modern bir hayat yaşarken Ada, mazbut hatta muhafakazar bir hayat yaşıyormuş gibi bir intiba oluşuyor. Alper'in yaşadığı hayat modern falan değil düpedüz sapık/sapkın bir hayat! Benci, tek kişilik, ketum ve bohem...

Filmin sinematografik dili gayet iyi ancak senaryoda itiraz edilebilecek noktalar var. Alper'in annesinin "bana Müzeyyen abla diyebilirsin" yaklaşımı öyle mesela... Ama esas çelişkiler Alper'in 70'lerin müziğinin hayranı olması, romantik görünme çabasına rağmen cinsellik anlamında esaslı bir sapık olması... Çalışanlarının tabiriyle "uçan da kaçan da elinden kurtulamıyor." Sevgi hislerini ifade edememesi bir tarafa, belki de sevmeyi bilmiyor.

Filmin bir diğer itiraz noktası ise şu olabilir; aşk kesinlikle izafi bir kavramdır, eyvallah. Ama aşk bu da değildir be birader! Evet, aşkın içinde ihtiras da vardır, tutku da vardır... Bunlara eyvallah da baka şeyler de yok mudur?

Oysa ki Alper'in ( dolayısıyla senaryonun ) bize aşk diye yutturmaya çalıştığı şey bir gecelik ilişkiden arta kalan yüzüne bile bakmama duygusu gibi. Ada'yı farklı kılan şey ise ilişkinin Alper'in hayatındaki diğer ilişkiler gibi bir gece yerine bir ay kadar olması...

Ada'nın hisleri aşk mıdır peki derseniz? Onu da "ya tutarsa mantığı" olarak açıklayabiliriz. Üstelik Ada öyle aman aman masum bir tip de değil. Daha önce benzer tecrübeleri olmuş ve Alper'den sonra evlenmesine rağmen "sanki gönlü halen Alper'de kalmış" birisi gibi. Yoksa -ki burası da hiç inandırıcı değil- her Pazar günü Alper'in annesini araması ve uzun uzun konuşmalarının ne gereği var ki? Evlenmişsin, İngiltere'ye yerleşmişsin, 3 yaşında da çiçek gibi bir kızın olmuş ablacığım ne işin var Alper'le, annesiyle?..

Yani bu ilişkide aşkın saf halinden hiçbir iz yok. Peki, insanları bu kadar etkileyen şey ne? ( İtiraf edeyim ki ben de film bitti, her şey bitti diyemedim. )

İşte burada Çağan Irmak faktörü girmiş devreye. Çünkü son derece basit bir hikayeyi alıp sinemaya uyarlamış. Adı bence "aşk" olmayan illa bir isim verilecekse "tutku" denilebilecek olan bir hissi yaldızlayıp, parlatıp bize sunmuş. Kabul etmek gerekir ki, eski pop şarkılar da tam oturmuş. Yanlış bir öykünün üzerine doğru bir paketleme yapmış yani. Son sahnedeki karşılaşma da iyi kurgulanmış. ( İç sesler Al Yazmalım Selvi Boylum'u andırıyordu. ) Sinemadan çıkıp bir sağ bir sola giden Alper'in kafa karışıklığı da iyi verilmişti. Issız Adam birden bire aptal adam oluvermişti -ki işte bence aşkı anlatan belki de tek sahne buydu. Zira aşk adamı aptallaştırır!

Başa dönersek, hani Çağan Irmak  Çemberimde Gül Oya'da demişti ya, "herkesin acısı vardır ama bu benim çevremin hikayesi" diye. İşte bu da çevresinin aşk hikayesi. Yoksa bizim bildiğimiz aşkta kendinden verme vardır, çocuksulaşma vardır. Eve attığı kıza adeta saldırmaya aşk falan denemez.

Son olarak bir ayrıntıya dikkat çekmek isterim. Kasıtlı mıydı bilmiyorum ama Alper'in sapıklık dönemlerindeki diyaloglarda ortalama her Türk'ün kullandığı bazı kelimeleri hiç kullanmadığı görülüyor. Örneğin annesi telefonda birinin selamını ilettiğinde "aleyküm selam" demiyor. Ya da "inşallah" gibi kelimeleri ağız alışkanlığıyla da olsa kullanmıyor. Ancak "sosyalleşme"  döneminde "Ada'nın bir kızım var" cümlesine "Allah bağışlasın" diyor.

Netice itibarıyla film etkileyiciydi, sinema dili de üst düzeydi lakin bu bir aşk filmi değil bir tutku üzerine az cinsellik filmiydi!

Adam sadece ıssız değil bildiğiniz sapık!

edmontdante

Alıntı yapılan: samsuni - 19 Mart 2009, 22:02:02

ISSIZ ADAM

Netice itibarıyla film etkileyiciydi, sinema dili de üst düzeydi lakin bu bir aşk filmi değil bir tutku üzerine az cinsellik filmiydi!

Adam sadece ıssız değil bildiğiniz sapık!


Ben sinemada izlemedim ama ay sonu çıkıyor dvdsi.Merak etmiyor değilim ama vasat yapımların eleştirmen ve yazarlarca   muhteşemmiş gibi lanse edilmesi ve halkın bu fikirlere katılmayı bir ayrıcalık görmesi sebebiyle hala tereddütlüyüm.Öyle yerli filmler izledim ki "acaba ben mi göremiyorum bu filmdeki inceliği" der oldum kaç kere.Etrafımda Bu filmler için eriyip biten "Şöyle film böyle film" diyen insanlar gördüm.Tamam herkesin bakış açısı ve zevki farklıdır bu konuda ama olay entellik çabası olunca uyuz oluyorum gerçekten.


edmontdante


edmontdante

20 Mart 2009, 11:10:49 #70 Son düzenlenme: 20 Mart 2009, 11:17:41 edmontdante
Alıntı yapılan: 35ama55 - 20 Mart 2009, 02:10:01
Bütün bu izlediklerimiz film ise , Ağır Roman ne peki ! Böyle bir film olamaz ...

muhteşem ...



İşte sana film kardeşim

DAR ALANDA KISA PASLAŞMALAR-(2000)

20.İSTANBUL FİLM FESTİVALİNDE EN İYİ TÜRK FİLMİ ÖDÜLÜ



Bana göre muhteşem bir film.Mahalle ortamının sıcaklığını hissettiriyor.Duygusallığı ve komediyi aynı anda sunuyor.Ama kolay anlaşılır bir film olduğu için herkes anlıyor ya kendini entel zanneden bazı tipler  film hakkında çok şey söylemiyor.Üç Maymun'u öve öve bitiremeyenler var mesela bunun yanında film mi be Üç Maymun.

Esnafsporluların en büyük tutkuları Amatör Kulüpler Ligi'nde şampiyon olmaktır. Esnafspor'un uzatmalı ve vefakar antrenörü Hacı'nın (Savaş Dinçel) en büyük tutkusu Aynur (Müjde Ar) ile evlenmektir.
Aynur'un çok istemesine rağmen direnmesi ile kısır bir döngüye dönüşen bu tutku, gelgitlerle sürüp gider. Şehir dışında, bağ evinde yaşayan bir hayat kadınıdır Aynur. Hacı'nın ona olan aşkını Aynur'un dışında kimse bilmemektedir.
Kendilerine profesyonel bir kulüp olma yolunu açacak olan Amatör Kulüpler Şampiyonluğu'nu kazanmak, önlenemez bir tutkuya dönüşür Esnafspor için. Ülkü Spor'un yakışıklı ve hırslı yöneticisi Cem'in (Uğur Polat) transfer etmeye çalıştığı genç ve yetenekli bir futbolcu olan Serkan (Rafet El Roman), Ülkü Spor'a kaptırılmadan alelacele transfer edilir.
Takımın uzatmalı kalecisi Suat (Erkan Can), mahallenin genç ve güzel kızı Nurten'e (Şahnaz Çakıralp) aşıktır, delicesine. Nurten ise bu tutkunun farkında değildir. Suat, en yakın arkadaşı Ayla'nın (Akasya Asıltürkmen) ağabeyidir. Nurten için. Nurten'e açılamayan Suat, aşkını mektup kağıtlarına döker sonunda. Fakat mektuplarına bir türlü yanıt alamaz. Bir yandan Nurten'in suskunluğu, bir yandan babasının baskısı oldukça bunaltır Suat'ı. Takımın bir türlü toparlanamaması ve üst üste aldığı yenilgiler de tüy dikmektedir bütün bunların üzerine!...
Serkan'ın transferi de takımdan çok mahallenin genç kızlarını etkilemiş, kızların özellikle de Nurten'in takıma ve maçlara ilgisini arttırmış evlerinin pencerelerinden takımın antrenman ve maçlarını büyük ilgi ile izlemeye başlamışlardır. Nurten'in takım arkadaşı Serkan'a olan ilgisi de bardağı taşıran son damla olur Suat için...


edmontdante

21 Mart 2009, 01:01:29 #71 Son düzenlenme: 31 Mart 2009, 14:32:22 edmontdante
A BEAUTIFUL MIND-AKIL OYUNLARI (2001)
2002 EN İYİ FİLM-EN İYİ YÖNETMEN-EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU-UYARLAMA SENARYO DALLARINDA 4 OSCAR

RUSSELL CROWE-ED HARRIS
İMDB PUANI:7.9/10



Russell CROWE filmlerine devam.Başarılı bir psikolojik film.4 oscar zaten yorum yapmaya gerek bırakmıyor

John Forbes Nash Jr., genç yaşında geliştirdiği kuramlarla matematik dünyasının bir numaralı ismi haline gelir. Fakat kısa süre içerisinde bencilliği ve kendine olan aşırı güveni sonucunda oluşan kişisel problemleri ile baş edemez duruma düşer. Dahilik ile delilik arasındaki ince çizgide, delilik tarafına doğru sürüklenir. Uzun süre şizofreni ile mücadele eden matematikçi, yıllar sonra adeta yeniden doğarak Nobel ödülünü almayı başarır.

Yalnızca BİZ

Engin abi bir zombi film devedesi koyabilir misin?

beşnumara

Alıntı yapılan: 35ama55 - 20 Mart 2009, 13:14:13
ama ağır romanın müziği , replikleri , ortamı bir baska , hiç ara vermem 2-3 haftada bir izlerim ...
ah mert aahh :D :D

edmontdante

Alıntı yapılan: Yalnızca BİZ - 21 Mart 2009, 01:18:43
Engin abi bir zombi film devedesi koyabilir misin?


Kardeşim bir araştırmak lazım benim tarzım değil zombi filmleri.Çocukken Tommiks'in bir macerasında vardı.Okurken çok korkmuştum ogün bugün zombilerden korkarım  ;D ;D