Zafer Erbay - Farklı Bir Sezon

Başlatan cembaba, 06 Ocak 2015, 12:19:57

« önceki - sonraki »

cembaba

Farklı Bir Sezon

Bu sezon Samsunspor olarak çok farklı bir sezon yaşıyoruz

Sportif açıdan pek çok avantajla başladığımız bir sezonun ilk döneminden bahsedeceğiz. Avantajlıydık, çünkü geçen sezon Süper Lig'in eşiğinden dönmüş, yenik duruma düşse de kaybetmeyi kabullenmeyen, Play-Off finali öncesindeki 22 maçta tek 1 yenilgi alan o savaşçı kadromuz büyük ölçüde korunmuş (ilk 11 düzeyindeki oyuncular açısından gerçekten de büyük ölçüde), üzerine önemli transferler yapılmıştı.

Geçen sezonki takımımızın oyunu kimi zaman "göze hoş gelmiyor" diye eleştirilse de,sezonun 2.yarısındaki performansı gerçekten çok etkileyiciydi. Dile kolay; 19 takımlı ligde, 22 maçta 12 galibiyet ve 9 beraberlik! Bu etkileyici performansı yaratan kadronun öne çıkan özellikleri ise "takım olma" olgusu, teslim olmayan mücadeleci karakteri ve "rakibi bozan" taktiğiydi.

Geçen sezon toplamda 39 lig maçı yapan (yani 3510 dakika) kadrodan ayrılanlar (11 oyuncu) ve aldıkları süreler: Cemil Adıcan (2358 dk), Erdem Şen (2316 dk), Ehiosun Ekigho (2021 dk), Şaban Özel (1796 dk), Adnan Güngör(1550 dk), Musa Sinan Yılmazer (1475 dk), Arif Şahin (1086 dk), Turgay Gölbaşı (807 dk), Serkan Çalık (763 dk), Atilla Özmen (45 dk), Ozan Özkan (45 dk). Bu isimlerden Cemil Adıcan,Erdem Şen (ki son dönemde çok oynamadı), Musa SinanYılmazer ve Ehiosun Ekigho'yuayrı tutacak olursak (ayrı tutulmayı hak ediyorlar; Erdem, Musa Sinan ve Ekigho takımın attığı toplam 63 golün 22'sini, 53 asistin 10'unu yapmışlar), diğerleri ilk 11 oyuncusu olmayan, yada olmaması gereken isimlerdi. Yani, takımdan ayrılanların yerine 1 stoper, 2 açık, 1 ortasaha oyuncusu ile kadro derinliği sağlayacak oyuncuların transferi,takımımızın bıraktığı yerden yeni sezonda devam etmesi ve hatta çok daha iyi yerlere gelmesi için yeterliydi.

Bundan dolayı, 11 futbolcu ayrılmış olmasına rağmen, kadro büyük ölçüde korundu diyebiliyorum.

"Büyük ölçüde korunan kadro" dediğimde ise Soner Şahin, Fatih Kılıçkaya, Ayhan Tuna Üzümcü, Murat Akyüz, Ahmet Burak Solakel, Taha Yalçıner, Zafer Özden, Musa Aydın, Aminu Umar ve Eldin Adilovic (toplam 10 oyuncu) ile alt yapıdan gelen, ilk 11 oynamış yada oynayabileceğine inanmamıza neden olan performanslarını gördüğümüz Canberk Aydın, Doğan Erdoğan, Ercan Yazıcı, Furkan Köse, belki Halil İbrahim Pekşen ve biraz da Kemal Sabri Bayraktar gibi 6 oyuncumuz ve de bu gruplarda sayılamayacak olan Hasan Hüseyin Akınay vardı. Ek olarak, yine altyapıdan kadroya alınan ama geçmişte süre almamış olan 4 oyuncu (Alperen Pak,Burhan Arman, Erdi Dikmen, Harun Gündüz) da kadrodaydı. Bu şekilde oluşan 21 kişilik kadronun üzerine, ligi bilen ve bu ligin önemli oyuncularından Mbilla Etame, Serdar Eylik, Recep Niyaz, Talha Mayhoş, Mustafa Sevgi, Ali Zorlu gibi 6 transfer yapılmıştı. Ayrıca Mücahit Ceylan, Safa Serbest, Hasan Kılıç gibi umut vadeden 3 oyuncu denenmiş ve kadroya dahil edilmiş, 30 kişilik ümit veren bir takım oluşmuştu.

Buna karşın, bugün çok rahat yazabildiğimiz, o gün de pek çok insanın öngördüğü bir hata ile bu ümit veren kadronun başına Erhan Altın getirildi.
Transferlerin bir kısmının takıma katılması çok geç oldu, ama Samsunspor olarak buna zaten alışmıştık. "En kötüsü birkaç maç kaybeder, sonra ayağa kalkarız" diyorduk. Ancak alışmadığımız 2 şey karşımıza dikildi! İlki PassoLig denen saçmalık, ikincisi ise "yönetim krizi".

PassoLig, "Profesyonellik" ve "Amatör Güç"
PassoLig pek çok nedenle ve haklı olarak eleştiriliyordu, ancak bu sese kulaklar tıkalıydı. Bence PassoLig ile amaçlanan, "kontrol edilemeyen" tribünleri ve kültürünü sokağa atmak, bunun yolu olarak da tribünleri haraca bağlamaktı. "Kontrol edilemeyen" tribünler tepkisini boykotla gösterdi. Kendi adıma sonuna kadar karşı olduğum PassoLig uygulaması, tribünlerden uzaklaşan taraftarlarla beraber, tüm Türkiye'de futbolun keyfi kaçtı ve futbol, iktidarın istediği gibi daha "profesyonel" bir gösteriye dönüştü! Elbette, profesyonelliği tartışılabilecek ama tarihleri tartışılmayacak bizim gibi kulüpleri sarsarak...

Samsunspor olarak, ister kulüp yönetimlerimize, ister tribünlere, ister futbolculara bakalım; gücünü paradan yada "modern" tarifi ile "profesyonellik"ten alan bir camia değiliz. Adlı adınca "amatör" bir gücüz!

Milli takım kampına "nasılsa oynatmayacaklar" diye gitmeyebilen (Celil Sağır, Vural Korkmaz), yeri geldiğinde hakemi seyirciden koruyup sahadan çıkararak ödül (Ercan Koloğlu), yeri geldiğinde hakeme ilk yumruğu atarak ceza alan (Serkan Aykut) ve bunları yapanların tamamı milli takım oyuncusu olan futbolcularla yazılmış bizim tarihimiz... Yeri geldiğinde oyuncuyu hücuma kaldırıp gol attıran, yeri geldiğinde "cesaret armanda saklı" diyerek son ana kadar takımından ümidini kesmeyen taraftarlarla yazılan bir tarih... Sahada oynanan sirtakiye, tribünde eşlik ederek düşmanlıklara mesafe koyan, "futbol sadece futbol değildir" diyenlere kanıt sunan bir tarih...Günümüzdeki futbol endüstrisinde kabul edilemez olanı yapabilen, yani "büyük" olanlara sahaları dar edebilen bir tarih. Onlara göre haddini aşan, defalarca düşse her seferinde ayağa kalkan, acılarla kazalarla yazılmış ve teslim olmayı kabullenmeyen bir tarih.

Daha geçen sezon, "profesyonel" olan ve Süper Lig'deki yerini almaya hazırlanan Ankaraspor'u yeşil sahalarda durdurduğumuzdan saha kapatma cezaları yemedik mi? Play-Off finalindeki şaklabanlığı, "haddimizi aşmamız" dışında neyle açıklayabiliriz?!
PassoLig ile yapılan "profesyonellik" çağrısı bize göre değil! Ama boşalan tribünlerin bir sonucu var. Biz İBB, Osmanlıspor falan değiliz, seyircisiz futboldan keyif almaz, keyif almadığımız bir oyunu da oynamayız. Kabul etmemiz gerek, ilk yarı boyunca iç sahada sadece 1 galibiyet almış olmamızda tribün gücümüzün boykotta olmasının önemli etkisi var (boykotun devamından yana olmam ayrı).

"Yönetim Krizi"
Alışık olmadığımız ikinci konu ise "yönetim krizi".
Aslında, sadece "yönetim krizi" dediğimizde, Samsunspor'un alışık olmadığını söylemek komik olur. Bizim kulübümüzde "yönetim krizi", istisnai dönemler dışında hep yaşanır! Ama sezon başladıktan hemen sonra ve bu kadar şiddetli şekilde yaşandığını ben hatırlamıyorum. Hem de sportif açıdan pek çok avantajla başladığımız bir sezonun hemen başında. Hem de sonucunda oyuncuların ücretlerinin ödenemeyerek, serbest kalma durumlarının ortaya çıktığı boyutta. Hem de elimizdeki en genç, gelişme potansiyeli en yüksek ve satmaya kalktığımızda kapının önünde uzun kuyruklar oluşturabilecek düzeyde taliplisi olan oyuncumuzu elimizden kaçıracak şiddette.

Kendi edindiğin veya doğruluğunu/gerçekliğini kontrol etme şansın olan değil de sadece önüne konulan az miktardaki bilgiyledüşünmek/karar vermek, kişilerin kolaylıkla yönlendirilmesine neden olur. İktidarların medya üzerinde güç elde etmek için bunca çabasının nedeni de budur:bilgi güçtür! Benim gibi Samsun'da yaşamayanlar için ise kulübün içinde neler olduğunu bilmek çok mümkün değil. Kulübümüz, sanki "gizli örgüt"müş gibi kapalı kapılar ardında yönetiliyor! Kulüp içinde neler olduğunu tam bilmeden, yönlendirilmeye müsait yorumlara da kaçmadan, Emin Kar dönemleri için yapabileceğim yorum "başarılı bir toparlanma"dır. Sportif açıdan bitmiş bir noktadan, Süper Lig'i son maçta kaçıran bir takıma dönüştük. Transferde savurgan olmadan, potansiyeli yüksek, yaşı genç ve genel olarak karakterli oyunculardan oluşan kadrolar oluşturduk. Bunları değerlendirdiğimde Emin Kar şüphesiz başarılıdır. Daha ötesine dair bilgim olmasa da, internette dolaşan "tüm kötülüklerin anası ve babası Emin Kar'dır" minvalindeki yazıları inandırıcı bulmam, hatta saygı duymam mümkün değil! Emin Kar bu kulübün tarihindeki köşe taşlarından birisidir; hem oyunculuğu, hem kaybettikleri, hem terk etmedikleri, hem başkanlığı, hem de hataları ile...

Belki de "son büyük hatası" teknik direktör seçimi oldu. Yukarıda da yazdığım gibi, bu kadar ümit veren bir takımın başına, geçmişte de denenmiş ama ümit vermemiş olan Erhan Altın'ın getirilmesi hatadır. Erhan Altın'ın bu ligde çalışan bir kısım hocadan iyi olduğunu düşünsem de "bir devi ayağa kaldıracak" kahraman olmadığı kesin! Erhan Altın, eksiklerini gidermek yerine, gelişkin yönlerini sürekli göstermeyi tercih eden bir hoca. Misal, gençlere önem vermesi gerçekten güzel, ama oyuncunun ilk 11'de oynaması konusundaki ölçüt, oyuncunun yaşı olmamalı! Gerçekten de yıllardır görmediğimiz bir şekilde gençlere önem ve kadroda yer veriyor. Ama doğru yaptığından çok şüpheliyim. Daha önce de çeşitli kereler "samsunspor.biz forumunda" da yazdığım/tartıştığım üzere, gençlerin pişeceği yerin ilk 11 olmaması gerektiğini düşünüyorum. Yine de gençlere önem vermesi güzel,ancak bir teknik direktör için yeterli değil, özellikle de zirveyi hedefleyen bir kulüpseniz. Erhan Altın döneminde, taktik olarak takımımızın ilerlediğini düşünmediğim gibi,gerilediğini söylemek de yanlış olmaz.

İlk Devre Sonunda Başarılı Mıyız?
İlk 16 maç sonunda takımımızın puan durumundaki yerine gelince. Çok başarısız olduğumuz tezine şiddetle karşı çıkmak gerektiğini düşünüyorum, başarılı olmadığımız gerçeğiyle de barışmak kaydıyla. Başarısız değiliz, çünkü bunca parasızlık, maaşların ödenmemesi, tribünlerin boşluğu, antrenman boykotu, oyuncular ile yönetim arasında var olduğu ayyuka çıkan uçurum, Umar'ın kaçmasıgibi pek çok olumsuz etkene rağmen, Ordu'nun düştüğü duruma düşmedik, hatta halen Süper Lig hayalimiz devam ediyor. Öncelikle, kadronun terk etmeyen tüm unsurlarına teşekkür etmek gerekir.

Ama başarılı olduğumuzu söylemek de zor. Şöyle ki; takımımız 16 maçta 20 puan topladı ve 10.sırada. Geçen sezon ise 16 maçta 24 puanla 8.sıradaydık. "Arada topu topu 4 puan fark var" demek çok büyük bir hata olur,çünkü Samsunspor'un geçen sezonki patlaması 15.maçından sonra gerçekleşmişti. Yani ilk 16 maçta 24 puan, sonraki 16 maçta ise 34 puan! Geçen sezonki puan baremini yakalamamız için, önümüzdeki 16 maçta 38 puan almamız gerekiyor ki, bu da kabaca 16 maçın 12'sini kazanmaktan geçiyor (şu anki lider 31 puanda)! Takımımızın ümit verdiği açık, ama 16 maçta 12 galibiyet mümkün değil, yani geçen sezonki puanımızı yakalamamız imkansız.

Son 6 yılki ve bu sezonki puan dağılımını incelediğimizde ise 34 maçın sonunda Play-Off grubunun içerisinde yer alabilmemiz için 54-55 puan dolaylarına ulaşmamız gerekiyor. Özetle, hedefimiz Play-Off ise, bundan sonra oynayacağımız 18 maçta en az 34-35 puan almamız gerekiyor. Örneğin, 18 maç, 10 galibiyet, 5 beraberlik gibi. İmkansız değil, ama zor olduğu çok açık!

Erhan Altın ile imkansız olduğuna ise şüphe yok!
İlk devre sonundaki istatistikleri ve oyuncu/taktik değerlendirmesini başka bir yazıya bırakarak ve bir sonraki yazıdan önce gerekli teknik direktör değişikliğinin yapıldığını görmeyi umarak, tüm Samsunspor sevdalılarına selamlar...

*tüm hakları saklıdır.*

http://www.samsunspor.biz/koseyazisi-Farkli_Bir_Sezon-10207-

----------------------------------------------

Yazılarını beğenerek takip ettiğimiz, sevgili Zafer Erbay artık köşe yazarımızdır. Yine çok güzel bir yazı ortaya koymuş. Tebrikler, teşekkürler.