Samsunspor Kitabı ( Kırmızı-Beyaz-Siyah )

Başlatan mehmet yılmaz, 22 Aralık 2008, 10:08:58

« önceki - sonraki »

yaman55


yaman55



mehmet yılmaz

KIRMIZI, BEYAZ AMA BELKİ DE EN FAZLA SİYAH; SAMSUNSPOR KİTABI

Serkan PARLAK
Radikal Kitap

İletişim Yayınları'nın Futbol Dizisi kitaplarının sonuncusu ocak ayının son günlerinde Samsunspor/Kırmızı Beyaz Siyah adıyla yayınlandı. Kitap altı bölümden oluşuyor. Kitabın ilk bölümünde kentte özellikle futbolun gelişimi geçmişten bugüne artzamanlı bir anlayışla ele alınıyor. Kulüplerin yavaş yavaş açılmaya başladığı 1900'lerin başlarından 1923'lere kadarki cılız ortam Kurtuluş Savaşı sonrası hareketleniyor. 1930'lara kadar ve sonrasında futbol, yüzme, atletizm gibi branşları da içererek kurulan kulüplerin, sadece eğlenmek değil,tiyatro gösterileri, yabancı dil eğitimi gibi etkinlikler üzerinden cumhuriyet projesinin beden ve kültür politikalarını da hayata geçirdiğini gözlemliyoruz. Kesintili de olsa 60'lara kadarki dönemin var olan ya da yeni kurulan kulüpleri, mıntıka, bölge ve Türkiye Şampiyonası finallerinden maç kadroları, yöneticiler hakkında ansiklopedik bilgiler aktarılıyor. Dönemin gazetelerinden alıntılanan bazı maçların o dönemki sunumu özellikle dil malzemesi açısından dikkate değer. Türkiye Futbol Federasyonu'nun profesyonel takım kuruluş çalışmaları sonucunda pek çok şehir takımında olduğu gibi Samsun'da da farklı kulüpler birleşerek Samsunspor Kulübünü oluşturuyor.

Kitabın ikinci bölümünde 1965-1985 yıllarını kapsayan dönemin ön plana çıkan maçlarının öykülerini kuru ansiklopedik bilgiler olarak değil, genelde maçı yaşayan futbolcuların ve taraftarların anılarının desteklediği öyküleyici metinler üzerinden okuyoruz. Dönemin yıldız futbolcuları Nuri Asan ve Temel Keskindemir'in özlü biyografileri yerele bağlılık, fedakârlık ve yardımseverlik kültürünün izleriyle dolu. Az gol yiyip az gol atan, evinde genellikle galip gelirken, deplasmanda mağlup olan bir takım karakteristiği oluşuyor. Bu bölümdeki anlatılarda birinci ligden düşüş ya da birinci lige yükseliş gibi zor durumlardan çıkışta neden sonuç ilişkilerinin değil olağanüstülüklerin devreye girişi; örneğin uzun süren gol atamama dönemi sonunda kritik bir maçta futbolcuya muska takılması, golü o futbolcunun atması ve takımın ligde kalması efsane motifleri taşıması bağlamında halkbilim malzemesi olarak da okunabilir. Aynı dönemde 1. ligden 2. lige iki kez düşüp tekrar 1. lige çıkması Samsunspor'un direngenliğinin ipuçlarını sunmaya başlıyor.

Tarihsel sürecin anıların desteklediği öyküleyici anlatımla sunulduğu üçüncü bölüm, 80'li yıllarda Türkiye Milli Takımı ve Samsunspor'un kaleciliğini yapmış, günümüzde spor yazarlığını sürdüren Fatih Uraz'ın dönemin analizini yapan sevgi ve fedâkarlık temalı metniyle açılıyor. Uraz'ın başarısızlık- başarı-başarısızlık dizgesini futbol için somutlama çabası dikkate değer. Futbolda maddi sorunları rahatça çözümleyebilen profesyonel bir yönetim, güçlü taraftar desteği, tarafsız hakemler, istikrarlı teknik ekip ve birbiriyle uyumlu, para sıkıntısı yaşamayan futbolcular başarıyı getiriyor. Maddi sorunlar, yerel kaynaklardan yararlanmak yerine transferle takım kurmaya çalışan yönetici zihniyeti ise başarısızlığa neden oluyor. Genel yapı bozulmaya başladığında ise itaat ilişkileri üreten var olan hiyerarşik yapıyı korumak ve yönetici-futbolcu-taraftar iletişiminin sürekliliği bir süre daha durumu idare ettirebiliyor. Ancak çözülme kaçınılmaz. Samsunspor tarihinde en başarılı dönem olan 1984-1989 yıllarının öyküsü, o dönemin futbolcularından Emin Kar'ın, kentten ve gurbetten taraftarların takım, tribün kültürü, takıma aidiyetle ilgili anlatılarıyla zenginleşiyor. Bu bölümde dikkat çekici ilk unsur, Başkan Hasbi Menteşoğlu ve ailesi özelinde tarıma dayalı üretimle zenginleşen bir aile şirketinin futbol takımı üzerinden tanınır olmasıyla birlikte, medyanın ve devletin denetim kurumlarının etkisiyle zamanla nasıl çözüldüğü, karşılığında ise futbol takımı ve kentin gerçekleştiremediği sıçramanın görünür kılınması. Bilimden ziyade yerel kültürün kendiliğindenliği, bireysel fedakârlıklarla şekillenen bir kulüp kültürü hem başarıyı hem de başarısızlığı getiriyor. Dikkat çekici diğer unsur ise dönemin star futbolcusu Tanju Çolak'ın biyografisi. Öykü Rocky Balboa ve Kızgın Boğa'daki sinematografik malzemeyi fazlasıyla içinde barındırıyor. Magazin kültürüne bir dönem yeterince malzeme sağlayan (Hülya Avşar'la ilişkisi, Kaçak Mercedes olayı) yaşantısı dışarıda bırakılsa da taşrada keşfedilen, disiplinli çalışarak yükselen, olgunlaşan ve başarıya ulaşan bir futbolcunun hayal kırıklıklarıyla biten öyküsü olarak okunabilir.

90'lı ve 2000'li yılların ele alındığı dördüncü bölümde, Başkan İsmail Uyanık, yıldız futbolculardan Ertuğrul Sağlam, Celil Sağır ve Serkan Aykut görüşmeleriyle tarihsel sürecin dökümü tamamlanıyor. 90'lı yıllar boyunca, ayrıca 2000'li yılların ilk bölümünde başkanlık yapan İsmail Uyanık'la yapılan görüşmede kişiselliğin merkezde olduğu bir profesyonel yönetim geleneği oluşturma çabası göze çarpıyor. Satır aralarında futbol-siyaset ilişkisinin dinamiğiyle ilgili ipuçları var. Belediye başkanının kulüp başkanı olduğu yapıyı hayal eden İsmail Uyanık 2000'lerin başında bunu hayata geçiriyor, ancak sonraki iki yıl içinde takım ikinci lige düşme konumuna geliyor. Milletvekilleri ve belediyelerden maddi destek beklentisi sürekli vurgulansa da ikinci kez başkan olduğu dönem de gösteriyor ki, kendi öz kaynaklarıyla var olmaya çalışan özerk bir yapı çözüm gibi görünüyor, her ne kadar kendisi farkında olmasa da.Kurumsallaşmayı gerçekleştirdiğini zannedip 2000'lerin ikinci yarısında başkanlıktan ayrıldığında Samsunspor ikinci lige düşüyor. Siyasetçiler için futbolun en azından reklam beklentisi anlamında bir araç olduğu gerçeğini bir kez daha fark ediyoruz. Görüşmenin ikinci bölümünde yaz döneminde ve devre arasında spor gündemini sürekli meşgul eden futbolcuların ilginç transfer öykülerini bir başkanın samimi açıklamalarından okuyoruz. Ertuğrul Sağlam Samsunspor'a geliş sürecini, zihinsel sıkıntıların hâlâ sürdüğü kaza sonrası yeniden yapılanma sürecinde yaşanan zorlukları, yıldızlaştığı transfer dönemlerinin maddi fedakârlık öykülerini; eğitim, tecrübe ve cesaretiyle futbolculuktan yardımcı antrenörlüğe, ardından başarılı bir teknik direktörlüğe evrilme sürecini anlatıyor. Samsunspor'la özdeşleşen ve futbol hayatları hâlâ süren Celil Sağır ve Serkan Aykut görüşmelerinde en dikkat çekici nokta, Başkan İsmail Uyanık'ın etkisiyle en verimli dönemlerinde Samsunspor'da kalarak fedakârlık yapmalarıyla; İstanbul kulüplerine transfer olarak hem maddi anlamda tatmin olmak hem de popüler olma isteğinin çelişerek görünür olması.

Kitabın taraftarlık ve tribün kültürüyle ilgili beşinci bölümünde; Samsunspor'u tutmanın kökenleri (maçını tribünden izleme, radyodan dinleme...) 1989 yılında yaşanan kazanın acısını azaltmaya yönelik sahici anlatımlar ya da anlatmaktan kaçışlar, özellikle İstanbul kulüpleriyle, Trabzonspor'la, kupa finalinde Sakaryaspor ve son kez ligden düşülen Malatyaspor maçlarıyla ilgili anılar ön plana çıkıyor. Şiddet 90'larda tribünlerin önemli bileşenlerinden. Hüzün, sevinç ve şiddetin iç içe geçtiği fedakârlık ve diğerkâmlık öyküleri okuyoruz. Tribünlerde, 60'larda Lazigolar ve Amigo Lazigo Yılmaz'la başlayan, 80'lerin ikinci yarısından itibaren Şirinler ve Söğütlübahçeli Çılgınlar'la dönüşen, 2000'lerin ikinci yarısından sonra ise çok sayıda tribün grubunun ortaya çıkıp kaybolduğu gözlemleniyor. Amigo merkezli 60'ların tribün kültürü, 80'lerin ikinci yarısından sonra yine şahıs merkezli tribün gruplarının varlığı nedeniyle bir türlü sağlam bir geleneğe dönüşemiyor. 50'lerin iç göçle oluşan canlı kent atmosferinin 80'lerden sonra kentin yoğun göç vermesiyle çözülmesi tribün kültürüne birebir yansıyor.

Kitabın son bölümü sınırlı da olsa sürecin sosyolojik analizine ayrılmış. Bu süreç boyunca süren göçe bağlı nüfus hareketleri kent kimliği ile bağlantılı bir taraftarlık bilincinin oluşumunu engelliyor. Tütün ticareti, liman, demiryolu ve uluslararası fuarın varlığı 1970'lere kadar temel gelişim dinamiğini oluştursa da 80 sonrası özelleştirme politikaları, sermaye birikiminin oluşmaması, ticaretle gelen cılız birikimin ise göçle birlikte merkezi kentlere kayması çözülmeyi getiriyor. Bu çözülme Samsunspor'un öyküsüyle koşut ilerliyor. Satır aralarında 70'li yıllarda futbol oynanan arsaların şehrin kentleşme sürecinde apartmanlarla dolmasının öyküleri var. 80 sonrasında kentsel dönüşümle birlikte çocuk, hayvan ve oyunun yerini; apartmanlar, bulvarlar, üstgeçitler ve futbolla kaynaşmayı engelleyip yabancılaşmayı arttıran parklar alıyor.

Sonuçta nasıl ki "başka bir dünya mümkün"e inanç sürüyorsa, Samsunspor için de geleceğin daha iyi olabileceğine dair umudu, derlemeyi oluşturan yazarların hemen hemen hepsi az çok içlerinde taşıyor ve bunu yazılarında vurguluyorlar. 

Samsunspor Kırmızı Beyaz Siyah, Derleyen: Mehmet Yılmaz, İletişim Yayınları,1.Baskı Ocak 2009,İstanbul.



germencisse

Böyle bir kitapın yazılması gerekiyordu kimi insalar kulübümüzü yanlış tanıyorlar

menteşoğlu55

Arkadaşlar,

Samsunspor Kulübü'nün daha iyi tanıtılabilmesi, gücünün, kapasitesinin ne olduğunun genç kuşaklara daha iyi aktarılabilmesi için bu kitap okunmalı...

Henüz kitabı almayıp okumayan arkadaşlar... Lütfen elinizi cebinize atın ve bu kitabı okuyun...

İnanın bana Samsunspor'un büyüklüğünü daha iyi anlayacaksınız... Ötesi Samsunspor'a daha bir tutkuyla bağlanacak, daha bir seveceksiniz...

Benden söylemesi

mehmet yılmaz

Samsunspor'un romanı-1
28 Şubat 2009 / 14:16
Usta kalem Mehmet Yılmaz'ın ustaca yazdığı Samsunspor Kırmızı-Beyaz-Siyah kitabı büyük ilgi gördü...

Samsunspor, 'herhangi' bir Anadolu takımı değil. Birinci Lig'e tırmanan ilk Karadenizli oluşuyla... yetiştirdiği yıldızlarla... zirveye oynadığı sezonların hatırasıyla... defalarca düşüp defalarca çıkmayı başarmasıyla, direngenliğiyle, dokuz canlılığıyla... ve tabii bir deplasman yolculuğunda uğradığı o korkunç trafik kazasında kaybettiği canlarıyla ve o acı hatıranın renklerine kattığı Siyah'la... kendi hikâyesi olan bir takım...

Elinizdeki kitap, ta şehrin yüzyıl başındaki spor ortamından başlayarak anlatıyor Samsunspor'un hikâyesini, hikâyelerini. 'Arkayı Fenerleme' deyiminin çıktığı günler, Hasbi Menteşoğlu dönemi, kaçan şampiyonluk... Unutulmayan oyuncular, unutulmayan maçlar, sahneler... Taraftar âlemi... Tanju Çolak'la, Serkan Aykut'la, Ertuğrul Sağlam'la, Celil Sağır'la ve İsmail Uyanık'la yapılan etraflı söyleşiler, hikâyeyi zenginleştiriyor


* Samsunspor arşiv açısından son derece sefil bir durumda. Böyle bir çalışmaya ne zaman karar verdiniz ve neden kitap yazma ihtiyacı duydunuz?

- Kitap yazma ihtiyacı herhalde benim ruhumda olan bir şeydi. Çok okuyan birisi olduğum için okuma eyleminden yavaş yavaş yazma eylemine geçme ihtiyacı hissettim. Kitaba kişisel olarak önem veren birisiyim zaten. Samsunsporluyum. Samsunspor'a bizim yapacağımız katkı bu. Yani sahaya çıkıp top oynamayacağıma göre yapacağım şey bu olmalıydı. Karar aşaması da şöyle oldu; İletişim Yayınlarının zaten bir futbol kültürü serisi var. Bu kitapların hepsini okumuş birisi olarak aklımda hep şu vardı; neden Samsunspor'un da böyle bir kitabı olmasın? Bu soru beni hep tahrik etti. Zaman Gazetesi'nin Sporvizyon eki vardı; uzun süre zaten orada da yazdım. Orada yayınlanmak için 2006 yılının yazında Ankara'ya Tanıl Bora ile röportaja gittim. Tanıl Bora ile yaptığımız röportajın sonunda şunu fark ettim; Tanıl Bora Samsunspor'u seven birisi. Hepimizin sempati duyduğu takımlar ve sevmediği takımlar vardır. Hem ondan aldığım cesaret hem de Samsunspor'un zaten mazisiyle, gelenekleriyle bu kültür serisine girmeyi hak eden bir camia olmasından dolayı bu ikisini birleştirip böyle bir teklif sundum. Dedim ki "biz de Samsunspor kitabı hazırlayalım kültür serisi için." Tamam, dedi. "Ne zamana yapalım bunu?" dedim. 2 sene sonraya çıkarız dedi. 2006'dayız yani 2008'in sonuna kadar çıkaracağız! O an dumura uğradım. İki sene çok uzun bir süre dedim kendi kendime. Bana kalsa uykudan biraz kıssam üç ay, taş çatlasa ayda çıkarabilirdik. Tabii bu sürenin ne kadar makul olduğunu çalışmaya başlayınca gördüm. Çünkü tamam Samsunspor'u çok seviyoruz ama Samsunspor'un ne kadar derinlikli bir camia olduğunu ve özel bir takım olduğunu pek bilmiyorduk. Çalışmaya başlayınca o kadar çok konuyu ertelemek zorunda kaldık ki... Hatta baktık iki sene bile belki yetmeyebilirdi. Fakat yine de makul bir süreydi bu ve iki sene zarfında kitabı hazırlayabildik. Yani çıkış noktası zaten böyle bir serinin varlığı; bu serinin içinde Trabzonspor, Ankaragücü, Göztepe ve Eskişehirspor kitapları çıkmıştı. Samsunspor'un da bunu hak etmiş olduğunu düşündüğümden dolayı biraz da cahil cesaretiyle böyle bir şeye girişmiş olduk.


* İlk planda kitabın kurgusunu nasıl oluşturdunuz?

- Yemek yapacaksanız önce mutfağa bakarsınız ne var elinizde diye. Biz de mutfağa baktığımızda bir kaç kişi bulduk bize yardımcı olabilecek. Rahmetli Teoman Taş başta olmak üzere bir kaç kişi... Mesela bir İbrahim Canbulat'tan haberim yoktu yani kaleminin bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Hakkı Yeşilyurt'u biraz takip ediyordum ama hani kitap için düşünmemiştim o anda. Yani eldeki malzemeyi gördüğümüz zaman çok değişiyordu içerik. O malzemeyi ilk dizdiğimizde, baktım tamam yemek oluşuyor ama bu yemek Samsunspor'u taşıyacak bir yemek değil. Bu nedenle çerçeveyi genişletmek istedik. Daha önce Samsunlu olduğunu bildiğim spor camiası içinden örneğin Yeni Şafak'tan Tamer Korkmaz, Milliyet'ten Cem Dizdar gibi futbolu kültürü olan isim bunlar. Milli kalecimiz Fatih Uraz gibi. Bunlarla iletişim kurduk. Daha sonra bize tavsiye edilen isimler oldu ama biz hepsini kabul etmedik. İyi bir kadro oluşturduğumuzu düşündüm. Eğer çıkış noktasında eldeki malzemeye oranında bir şeyler yapsaydık -ki bugün halen durur bende o içerik, bakıp bakıp gülerim- çok cılız bir kitap olacaktı. Süreç içinde yani o isimler netleşti. Kiminle nasıl röportaj yapacağımızı tam netleştirememiştik. Kurgu ise şöyle oluştu; Zaten böyle bir kurgusu olması gerekiyordu yani hem kronolojiye uygun olacak kitabın hazırlanışı hem ansiklopedik olmayacaktı. Yani Temel Keskindemir, şu tarihte doğdu, şu şu takımlarda oynadı böyle bir şey istemiyorduk. Bizim istediğimiz insan hikayesi. Yani Temel Keskindemir'in bize anlatacak bir şeyleri olmalı veya onunla ilgili anlatılacak bir şey olmalı. Yoksa biz bir ansiklopedi hazırlamadık. Samsunspor tarihini de hazırlamadık. Bunun altını çizmek istiyorum. Kitaptaki endişelerimizden birisi şuydu; vikipedi örneği olmasın. Hatta edebiyat da taşısın istedik. Her yazı edebiyat içermelidir. İnsanın sevgilisine yazdığı bir mektup ve eşine yazdığı mektup da böyle olmalıdır. Samsunlu olsun, Samsunsporlu olsun çamurdan olsun demedik, kalemi güçlü olsun istedik. Kitabı da şöyle bir şeye benzetiyorum ben. İvo Andriç'in Drina Köprüsü adlı bir romanı vardır. Romanın kahramanı bir köprüdür. Osmanlı döneminde Türk'lerin o köprüyü yapmasından başlar, Birinci Dünya Savaşı'ndan hatta İkinci Dünya Savaşı'na kadar uzanan süreçte o köprünün başına toplanan insanlar, siyasi gelişmeler, aşklar, çatışmalar, savaşlar... Her şey değişir ama köprü romanın merkezidir. Ben de bunu "Samsunspor'un romanı" gibi düşünüyorum. Merkezdeki özne Samsunspor'dur. Ama düşünün 1920'den itibaren kimler gelmiş kimler geçmiş? 15-20 sene sonra belki biz de gelip geçenler arasında yer alacağız. Ama Samsunspor baki kalacak! Kitapla ilgili aldığım en güzel eleştirilerden birisi buydu; roman tadında denmesi beni mutlu etti. Çünkü şöyle de düşündük biz; bu metni görüntüler eşliğinde okutsak, bir belgesel havası olabilirdi. Yani kurguyu bu şekilde oluşturduk. Bir de ilk kurguda Samsunspor'un 1965'ten bu zamana oynadığı tüm maçların sonuçları çıkaralım istedik. Samsunspor arşiv bakımından çok eksik bir camia. Yazılmış özensiz şeyler bulduk. Mesela 85-86 yılından yazılmış bir şey bulduk. Bir bakıyorsunuz Samsunspor 1 - Bursaspor 5! Ya bu zaten mantığa aykırı; yani Menteşoğlu döneminde Samsunspor evinde 5 gol yiyebilir mi? Öyle ki bu gibi yanlış bilgileri düzeltmekle de uğraştık epeyce. Bu sonuçları kitabın sonlarına koymayı düşündük ama yer olarak yeterli olmayınca biz de vazgeçtik. Ama taraftar sitemiz, www.samsunspor.biz'de yer alıyor. İsteyen girip bakabilir.

* İki yıllık süreçte kitabı  yazarken zorlandınız mı?

Hayır... Ben öğretmenim. Yazmakta zorlanmadım. Zorlanmamamın sebebi Samsunspor kitabı olması. Bu işi severek yapıyorsunuz. Bir annenin gece yarıları çocuğunu emzirmesi, beslemesi, hastalandığında hastaneye götürmesi, yani anneye, babaya sorulur mu zorlandınız mı diye? Çünkü annelik duygusu bambaşkadır. Bir anne çocuğuna severek baktığı için zorlanmaz. Bizimki de taraftarlık duygusu; sevgi yani hatta karasevda. Ama başka bir takımdan birisi gelse "biz senin kitabını okuduk; bizim takım için de böyle bir kitap yapalım! Para da vereceğiz" dese yapamam. Zaten bu şekilde yapamam. Birilerine ulaşmak rüyalarıma giriyordu. Yani bu heyecanı hissettiğim için zorlanmadım. Başka bir takım için profesyonel mantıkla bu işi yapsanız zorlanırsınız... Şöyle bir örnek vereyim. Eşim ikinci çocuğuma doğum yapmak üzereyken ben Çolak Ömer ile röportajdaydım! Eşim aradı beni, "doğuma giriyorum" dedi ben de tamam geliyorum dedim ve öyle kalktım. Özellikle Samsunspor gibi şehir takımları ilgili kitap olsun başka çalışma olsun ya da gazetecilik olsun yaparken gönüllülük esas değilse o iş sekteye uğrar. Kitapla ilgili tanıtım gecemiz oldu İstanbul'da. Yerel medyada da yer buldu. Amatör ruhla yapılan çok samimi bir organizasyon oldu. Samsun'daki tanıtım gecemiz İstanbul'a göre biraz daha sönük geçti ama normaldir. Çünkü ben Samsun'da yoktum, yönetim de çok fazla duyuru yapamadı. Ama bu konuda içimde bir burukluk yok. (devamı yarın)

http://dengegazetesi.com.tr/news_detail.php?id=19920

Akyol

Mehmet abi seninle ne kadar övünsek gurur duysak az inşallah çok daha güzel projeler çok daha güzel işler yaparsın başarılarının devamını dilerim.

YaşarDoğu

Bu yürek daha çok iş yapar....
Gururluyuz seni tanıdıgımız için gururluyuz Samsunsporlu oldugmuz için

Tufan

maraton başkanın değimiyle ''Seviyoruz seni bu işin kitabını yazan adam''
Mehmet abi sana birkez daha teşekkür ediyorum. şu sitedeki yüzlerce Samsunsporluyu bir araya getirdiğin için. Bu bir bayrak yarışı sen Teoman abiden devraldın gün gelecek biz gençlerden biride senden devralacak. İnşallah sitede süperlig maçlarınıda yorumlarız Orduya değilde Trabzona deplasman organizasyonu yaparız.

mehmet yılmaz

Samsunspor'un Romanı-2
01 Mart 2009 / 14:04

* Kitabı incelediğimizde kitapta belli konulara değinilmiş. Roman tadında yazılmış bir kitap dedik ama 5 isimle yapılmış röportaj var. İsmail Uyanık, Tanju Çolak, Ertuğrul Sağlam, Serkan Aykut ve Celil Sağır röportajları var. Röportaj seçimlerindeki kriter neydi?

- Bugün Türkiye'de Samsunspor denilince akla gelecek 5 isim say denildiğinde aşağı yukarı bu isimleri sayarlar. Belki şu anda ismini zikretmek istemediğim bir kaç isim daha var, onlar da söylenebilir ama onlar bırakıp giden insanlar bizi. Zaten onlar röportajı hak etmiş insanlar değildi. Ama kitabın içinde başka röportajlar görüşmeler yok mu? Var... Temel Keskindemir var, Nuri Asan ile özel bölüm var. Emin Kar'ın anlattıkları var, Fatih Uraz'ın kendi yazısı var zaten. Başkaları hak etmediği anlamında değil. Ben özellikle eski futbolcuları önemsiyorum. Bu isimler Samsunspor'un ortaya çıkış sürecinde olan insanlar. Şöyle bir örnek vereyim; Mesala, Mustafa Sinecek benim çocukluk kahramanlarımdandır. Şahsen tanımam ama çok severim, futbolculuğu benim için çok önemlidir. Bu kitaba ben Mustafa Sinecek röportajı koyacak olsam benden başka herkes diyebilirdi ki "Niye o? Başkası olamaz mı?" Ama bu 5 isme kimse itiraz edemez. Şu olmasaydı diyemez lakin şu da olabilirdi diyebilir. 19-20 yaşındaki bir futbolcu, Mustafa Sinecek'i bile tanımıyor. Bunu bir buluşma olarak görüyorum. Keşke 4-5 ciltlik bir kitap yapabilseydik de diğer isimlerimize de yer verebilseydik. Ama mümkün olmadı. Nuri Asan'ı kazada kaybettiğimiz için sevmiyoruz. Biz Nuri Asan'ı Samsunsporluluğu yüreğinde hissettiği için seviyoruz. Bu şehrin şöyle de bir sıkıntısı var. Kendimizin bildiğini başkalarının da bildiğini düşünüyoruz. Bunları anlatmak lazım. Parayla satın alınamayacak şeylerden bir tanesi de mazidir. Ankaraspor gibi bir takım oluşturabilirsiniz. Parayı bastırırsınız her şeyi yaparsınız. Çakma takım yani taraftar bile satın aldılar. Ama mazi alamazsınız. Samsunspor'un 1927 yılına dayanan muazzam bir mazisi var. Karadeniz'in ilk Birinci Lig takımı. Bunu Samsunspor'dan kim geri alabilir? Bu maziyi bilmek, bu maziye sahip çıkmak, bu maziden güç almak önemli. Samsunspor'un şöyle bir özelliği vardır; sırtını bir belediyeye ve sponsor desteğine dayamadan, delikanlı gibi ligde mücadele eden bir takımdır. Geçmişten günümüze...

* Bu kitap sayesinde mesela Lazigo Yılmaz'ı, Polat Bilgin'i tanıdık. Bu görüşmelerde neler yaşandı?

- Hepsinde de olumlu tepki aldım. Hepsinde hatırlanmışlığın güzel duygusu. Lazigo Yılmaz ismini tesadüfen gördük, bize anlatmadılar.1966'da Samsun'da üst kalite bir tribün grubu var. Deplasmanlara gidiyorlar, transferlere müdahale ediyorlar. Lazigo'yu öğrenince bu abimizi bulmak istedik. Hep kısıtlı bilgiler. Kitabı yayınevine teslim ettikten sonra telefonunu buldum. İlk aradığımda inanmadı şaka zannetti; art arda konuşunca ikna oldu. İstanbul'da ziyaret ettik evinde. Hatırlanacağımı rüyamda görsem inanmazdım demiş gecede. 40 yıl önce bir şeyler yapıyorsunuz tam 40 yıl sonra birileri gelip sizi ziyaret ediyor, geceye davet ediyor ve plaket veriyor. 70 yaşında bir insan. Yaşanın getirdiği bir duygusallık var. Onun dışında bir gurur var.  Ben doğrudan sordum. "Yılmaz Amca Samsunsporlu musun? Yoksa başka bir takım daha var mı? Tabii ki Samsunsporluyum dedi bizde başka bir takım olmaz! 

* Portre olarak sizi en çok etkileyen neydi? Sonuçta birçok insanla görüştünüz.

- Beni en çok etkileyen kitabında kapağında da resmi olan M. Teoman Taş'ı bir sene önce trafik kazasında kaybetmemiz oldu. Tabii bundan sonra biz onun hatırasını yaşatmak için elimizden geleni yaptık. Hep yangına dökülen küçük küçük su damlaları oldular belki. Akşam konuşuyorsunuz, ertesi gün trafik kazası yaptığını duyuyorsunuz. 29 yaşında pırıl pırıl bir insanı kaybettik. Tanıdığım en büyük Samsunspor taraftarıydı kendisi. En çok bu etkiledi beni. 

* Kitapta şöyle bir İsmail Uyanık tespitim var. Uyanık, bugün yaşanan çöküşü o dönemde 10 yıl ertelemiş.

- Kesinlikle... Samsunspor bugün yaşadığı süreci 2005-06'da değil de, o yönetimde değil de 95-96 'dan itibaren yaşardı. Kim olmasaydı yaşardı. İsmail Uyanık 10 yıl ertelemiştir bu çöküşü. Çünkü bu şehrin çöküşü, diyelim ki ekonomisinin çöküşüyle alakalı Samsunspor'un çöküşü de. Samsun'un ekonomisi 90'dan sonra bütün hükümetler tarafından yalnızlık politikaları ile yıpratılmıştır. Şehir teşvik kapsamının dışında bırakılmıştır, "orası zaten gelişmiş gerek yok" denilmiştir; beyin göçü yaşanmıştır, gidenler gelmemiştir. Önce Samsun çökertilmiştir bilinçli veya bilinçsiz olarak. Samsunspor da tıpkı Zonguldakspor, Aydınspor gibi çökecekken İsmail Uyanık, -beğenirsiniz beğenmezsiniz yanlışları yok mu, 12 sene başkanlık yapmış, bırakın biz 12 günde ne hatalar yapıyoruz.- ama Uyanık ve yönetimi bu çöküşü 10 yıl ertelemiştir. İsmail Uyanık neyse onun dönemindeki Samsunspor da oydu. O ne kadar Samsunsporluysa Samsunspor'da o kadar da kaliteliydi o dönem. Neticede kulüplere ruhunu onu yönetenler verir.

* Mehmet Yılmaz sonuçta bir taraftar. Kendinize bu kimliği uygun görüyorsunuz değil mi?
- Gerek Zaman Gazetesi'nde gerek Futbol Extra gibi ulusal kuruluşlarda yazmaya başladığımda söyledim. Ben taraftarım dedim. Ben Samsunsporluyum. Kitap için benimle TRT'den canlı bağlantı yapmışlardı "sizi nasıl takdim edelim?" dediler ben de "Samsunspor taraftarı" deyin dedim.  Ya olmaz falan dediler ama ben ısrarla taraftar olarak tanıttırdım kendimi. Öncelikli kimliğim taraftardır. Samsunlu'dan da öte Samsunsporludur. Samsunlu olmak çok kolaydır. Bu şehirde doğmanız sizi Samsunlu yapar. Burada sizin bir tercihiniz yok. Burada önemli olan sizin tercih yapabilmeniz yani Samsunsporlu olabilmeniz. Polat Bilgin'de de bunu önemsedim. Herkes Samsunlu olabilir. Bu şehrin Samsunspor'a neredeyse düşman gibi bakmasından dolayı artık iyice soğumaya başladım. Soranlara "Samsunlu değil Samsunsporluyum" demeye başladım. Belki bu da doğru bir davranış değil ama öyle düşünüyorum. Eğer Samsun şehri Samsunspor'u hak etmiyorsa kırılıyoruz biz de. Neticede beni Samsunlu yapan unsur Samsunspor'dur. Yıllarca Samsunspor onu sırtında taşıdı. Çekin Samsunspor'u Samsun'dan, ne kalacak? Karadeniz'in tek hayvanat bahçesi Samsun'daymış! İyi de kim ne yapsın hayvanat bahçesini? Maalesef bu şehri yönetenlerin Samsunspor mazileri yok. Olan adamlar belli zaten. Bu şehrin kritik noktalarında kişilerin Samsunspor hatıraları yok. Bu şehri yönetenlerin Samsunspor'u sevdiklerini düşünmüyorum, aslında Samsunspor'u bildiklerini de düşünmüyorum. Samsunspor olmadan Samsun benim için bir hiçtir. Ama Samsunspor cihan durdukça yaşayacaktır Allah'ın izniyle. Düştüğü yerden kalkmak Samsunspor'un geleneklerinde var. Biz de Samsunspor'un hikayesini iki kapak altında toplayarak bu direniş kültürüne bir katkıda bulunabilmişsek ne mutlu!

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

- Kitapla ilgili bir yanlış anlaşılmayı gidermek isterim. Kitabın fiyatının bizimle bir ilgisi yok. İletişim Yayınları Türkiye'nin en elit ve en pahalı yayınevlerinden birisidir. Ayrıca kitabın satışından bizim para kazanmamız da söz konusu değil. Tüm yazarlara sabit bir telif ücreti ödenecektir, o kadar. Kaldı ki biz bu işi para için zaten yapmadık tüm yazarların ortak kararı doğrultusunda da Mayıs ayının başında bize verilecek olan telif ücretini Samsunspor Kulübüne bağışlayacağız.

http://dengegazetesi.com.tr/news_detail.php?id=19934

baha055


europe_55

Tebrikler Mehmet Abi.
Seni, bu siteyi tanidigim icin ve SAMSUNSPORLU oldugum icin bir kez daha gurur duydum.
Basarilarinin devamini diliyorum...

celebi


BekiRcaN_5s

daha bu siteye üye olalı pek olmadı sizleri de fazla tanıma imkanım olmamasına rağmen her yazdığınız yazıyı takip etmeye çalışıyorum önceki konuları da boş zamanlarımda okuyorum ki yeni konu fln açarsak aynısı olmasın diye.. Ama gerçekten samsuni abime saygı duyuyorum site ve Samsunspor'umuz için yaptığı çalışmalarından dolayı...