Taraf tutmak; seni tutmak..

Başlatan yönetici, 02 Eylül 2006, 15:32:38

« önceki - sonraki »

yönetici

Alıntı

Süreli yayınlardan Express, temmuz sayısında dergiye ek olarak bir de Dünya Kupası Özel Sayısı yayınladı. Özel sayının en doyurucu röportajlarından birisi de daha önceki aylarda "Futbolun Psikiyatrisi (İthaki Yay.) adlı bir kitabı da yayınlanmış olan Kaan Arslanoğlu ile yapılmış.
"Kitabınızda belirttiğiniz gibi, İngiltere'de yapılan araştırmalarda takım tutmanın birinci nedeni coğrafi neden. Amerika'da ise-sanırım bizde de öyle-taraftar olma sebebi başarı. Sizce bu fark nasıl açıklanabilir?" sorusunu Kaan Arslanoğlu şöyle yanıtlıyor; "Taraftar anketlerine dayanan bazı çalışmalara göre, herhangi bir takımın taraftarı olmayı belirleyen en yaygın neden, babanın o takımın taraftarı olmasıdır. İkinci neden, oyunculardan birinin ya da birkaçının kişiliği, görüntüsü ve üstün yetenekleridir. Coğrafi nedenler daha sonra gelir. Fakat o takımı tutmaya devam etmek için o takımın başarısı bir numaralı nedendir. Elbette bu çalışmalar tüm ülkeler için genel bir fikir verse de, ayrı ayrı ülkelerin koşullarına göre neden sıralamalarında değişiklikler olacaktır. Ayrıca aynı ülkede yapılan farklı çalışmalar da daha değişik sonuçlar gösterebilir. Nitekim İngiltere'de futbol taraftarı üstüne yapılan bir çalışmada, takımın başarısı taraftarlığı devam ettiren neden sıralamasında 14. sırada yer alırken, en önemli neden coğrafi nedendir. Bizde futbol severlerin büyük bölümü üç büyüklerden birini tutuyor. Evet, Avrupa'ya göre biz çok daha faydacı bir toplumuz, sadece kazanmak için takım tutuyoruz, kazananı tutuyoruz. ABD'de de buna benzer bir durum söz konusu. Onlar da çok faydacı. Ama bizdeki gibi bir taraftar tekelleşmesi orada yok. Faydacılık yönündense kazananların taraftar sayılarını hızla yükselttikleri yönünde bilgiler var...(sy.49)"
Yazımın devamında yukarıdaki alıntı paragrafı merkez alarak Samsunspor'u neden tuttuğumu ve Samsunspor taraftarlığından neden uzaklaştığımı açıklamaya çalışacağım.

Bir Bozüyüklü nasıl Samsunsporlu olur?

İlköğretim 2. kademenin ortaokul olduğu yıllardı; 6. sınıftaydım. Bilecik ili, Bozüyük ilçesi, Cihangazi köyünde yaşıyordum. Seyitömer'de çıkarılan taşkömürünün çevrede kasaba ve kentlerde pazarlanmasıyla geçinen köylüm insanının Bedford ya da BMC kamyonlarının
çamurluklarında yazan en etkileyici söz benim için "Yaşamak Direnmektir"di. Üç İstanbullu dışındaki takımları figüran gözüyle gören oligarşik yaklaşıma göğüs germenin onlar dışındaki bir takımı tutmakla mümkün olabileceğini seziyordum. 84/85 sezonunda Samsunspor 2. ligde şampiyon, Tanju'da gol kralı olmuştu. İngiltere, Almanya, Fransa 2. liglerinde şampiyon olup bir dönem 1. ligde fırtınalar estiren takımların Türkiye'deki karşılığı Samsunspor olabilirdi, oldu da.
Babası Fenerbahçe taraftarı olan bir çocuk kilometrelerce uzağında, deyim yerindeyse taşrasında yaşadığı bir kentin takımını niçin tutar? Samsunspor'u tutmamın temel nedeni "Emin, Erol, Savaş, Orhan ve Tanju"nun varlığıydı. Görünümleriyle ilgili radyodan, televizyondan edindiğim sınırlı bilgileri hayal gücümle tamamlıyordum. Kasetlere ses kaydetmede kullanılan ufak mikrofonu elime alıyor, Samsunspor'un üç İstanbulludan biriyle yaptığı maçın hayali spikeri oluyordum. Kişilikleriyle ilgili fikrim, üstün yetenekleri konusunda ise şüphem yoktu. Ancak televizyonun gösterdiği, radyonun da anlattığı kadarıyla gollerde ön plandaydılar.-Televizyon gösterimlerinde kamera genellikle topun olduğu kısmı gösterdiğinden, sahanın diğer kısımlarında olan bitenden pek haberdar olmayız. Bu konuyla ilgili ayrıntılı çözümlemeler için Ümit Kıvanç'ın İletişim Yayınları'ndan çıkan kitabı Kesin Ofsayt'a bakılabilir.- Demokratik yapısı nedeniyle kasaba arsalarının, köy çayırlarının vazgeçilmez oyunu futbol çocuklar için modeller üretir. Ben de ayağımda topla bazen Tanju, bazen Orhan, bazen de Erol oluyor; cikletlerden çıkan fotoğraflarını cüzdanımda biriktiriyor, isimlerini cep takvimimin kenarına yazıyordum. Bazen büyüklerin de katıldığı futbol muhabbetlerinde üç büyükler özellikle Fenerbahçe'ye -ki o dönemde de az çok kibri simgeliyordu- karşı alınan galibiyetler; aykırılığında desteklediği bir güvenle ön plana çıkmamı sağlıyor, Tanju'nun gol krallıkları ise şampiyon olamasak bile, ligin en iyi golcüsünün bizde olması nedeniyle haz duymamı sağlıyordu.
Travma Tanju ve Savaş'ın transferiyle başladı. Bu iki futbolcu takımla, takımın başarısıyla özdeşleşmişti. Galatasaray'daki başarıları garip bir biçimde mutlu ediyor ama onları sarı kırmızılı formayla görmek kafamı fena halde karıştırıyordu. Karmaşayı o dönemde çözümleyemedim. Türkiye özelinde kişilik, yetenek ve görüntüleriyle ön plana çıkan oyuncuların üç büyüklere transferinin Anadolu takımlarını tutan taraftarın bağlılıklarını nasıl etkilediği konusunda bir araştırmaya henüz rastlamadım. Ancak -ki haklı olarak, futbolcunun ve kulübün para kazanması gibi futbolun maddi süreçleriyle ortaya çıkan bu durumun takımı bırakmaya, hem memleket takımını hem de üç büyüklerden birini tutmaya ya da üç büyükler oligarşisine ve transfer olan futbolcuya karşı hınca neden olduğunu düşünüyorum.
Süreç kazayla devam etti. Taşrada ve köylerde yetişen birçok genç gibi liseyi parasız yatılı okudum. Gece saat onda yurdun tüm ışıkları söndüğünde battaniyeyi kafama çekip ağlıyor, Mete'nin Galatasaray'a attığı golü unutamıyordum. Takımın yapısını bozan bu acı olayın ardından Samsunspor, yıllarca başaltı takımı olarak kaldı. Geçen sezon sonuna kadar Türkiye toplumu orta sınıf bireylerine benziyordu. Ne alt sınıfa düşer, ne de üst sınıfa yükselebilirsin. Kulübün geneliyle ilgili bu durağanlık halinin takım başarısına yönelik taraftar beklentilerini de olumsuz etkilediği söylenebilir.
Samsunspor, 80'li yılların 2. yarısında; insanların mutsuzluklarının temel kaynaklarından olan ancak fark edilmeyen hiyerarşik yapılara -kabaca ast/üst ilişkilerine- direnişin futbol alanındaki sözcüsüydü. Sonraki yıllarda Kocaelispor, Gaziantepspor, Gençlerbirliği gibi takımlar onun yerini aldı. Sonuç olarak ülkemiz öncelikle ekonomi alanında geliştiğinde daha yaşanabilir olacak demokratikleşme sürecinin futbola da yansıyacağını, her anlamda daha eşitlikçi bir lig oluşacağını umut ediyorum; Samsunspor'un geçmiş, şimdi ve gelecekteki katkılarıyla...

Serkan PARLAK
Edebiyatçı-Yazar

hasselbaink

Yazarın tarzı çok güzel. büyük takım çözümlemeleri ve özellikle çocukluk kahramanları bağı gayet iyi kurulmuş. Samsunspor özelinde bütün futbolseverlerin birşeyler bulabileceği bir yazı diye düşünüyorum.
ABD-İngiltere takım tutma örnekleri de ilginçti.

timofte

Samsunsporlu olmaktan bir kez daha gurur duymamıza vesile olan bir yazı.. Bozüyüklü ama İstanbul oligarşisine karşı direnen takım olarak gördüğü Samsunspor'a duyduğu sevgiyi anlatıyor yazar..
Esasen farklı şehirlerden birçok insan tanıdım, o dönemde Samsunspor'u desteklediğini söyleyen. Çocukluğunun takımı Samsunspor olan çok kişi var bizim kuşaktan, 80'lerin çocuklarından.. Samsun şehri bu tarihe layık olamıyor, vefa nedir bilmiyor. Yanlış olan bir şey varsa bu. Düşse de düştüğü yerden kaldırmak bu takımın sahibi olan Samsunluların görevidir. Ama hazır başarıyı alkışlamak insanların kolayına gidiyor.

kerem55

güzel bir yazı insan o günleri özlemle anıyor

Tribün_ali

gururluyuz güclüyüz cünkü samsunsporluyuz

taylan gezgin

Ne demeli şimdi bu yazının üstüne, o kadar dürüst yazılmış ki . Hadi komşu komşunun takımını destekler anladım da Bilecikli Samsunun neden destekler?
Futbol işte budur. Sebepsizdir, içten geçendir, önyargısızdır, genetikdir, kalıtsaldır.....vs,vs