Doğu Türkistan'da Çin Mezalimi

Başlatan mehmet yılmaz, 07 Temmuz 2009, 15:07:23

« önceki - sonraki »

Sercan

Alıntı yapılan: Kodalak - 08 Temmuz 2009, 09:08:02
Allahümme salliala seyyidina muhammeddün ve ala ali seyyidina muhammed

Allah oradaki kardeşlerimizin yardımcısı olsun,

Bedrin aslanları imdatlarına yetişsin.

Allahümme salliala seyyidina muhammeddün ve ala ali seyyidina muhammed


Amin...

Sercan



KÜRŞAD DESTANI (BASKINI)

Tarihimizden değil, uzak Türk tarihinden, büyük bir kahramanlık olayından bahsedeceğim. Bu olay geçmişin unutma örtüşü altında kalmış çok parlak, parlak olduğu kadar da çok hazin bir harekettir ve milattan sonra 600. yılda meydana gelmiştir.

O sıralarda Japon denizinden, Hazardenizi'ne kadar uzanan ve Çin'i, İran'ı, Bizans'ı titreten Göktürk İmparatorluğu, entrikalar yüzünden Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Doğudaki devletle Batıdaki devletin arası, saraya ve orduya sokulmağa muvaffak olan, Çinliler ve diğer yabancılar yüzünden iyice açılıyor . Doğu Göktürk devletinin basında bulunan Kara Kağan kendinden önce hakan olan ağabeysini zehirleyen Çinli yengesiyle evlenmekte mahzur görmüyor ve bu katil kadının fettanlığının esiri olarak Çinlilere alet oluyor. Bu yüzden Göktürk devleti, birçok parlak muharebelere rağmen yıkılıyor ve o bölgede bulunan Türkler Çinlilere esir düşüyor. Çinliler Türkleri Çin'e hicret ettirerek şehirlere dağıtıyorlar. Bu arada Kara Kağan'la kardeşinin iki oğlunu ve diğer Türk ileri gelenlerini Çin'in merkezi bulunan SÎYANGFU şehrine götürerek orada ikamete memur ediyorlar. Çok geçmeden Kara Kağan orada tutsak olarak ölüyor. Bunun üzerine Çinliler rehine olarak Kara Kağan'ın kardeş çocuklarından Tung Yabgu'yu Çin sarayına hapsediyorlar. Serbest bulunan Kara Kağan'ın diğer yeğeni KÜRŞAD ise her gün Türkleri kurtarmak için çareler arıyor.

Tam bu sırada diğer Türk beyleri de gizli toplantılar yaparak, Çinlilere isyan edip Çin împaratorunu öldürmeğe ve böylece, yere düşen gök bayrağı yeniden yükseltmeğe karar veriyorlar. Bunun için çok yiğit olan herkes tarafından çok sevilen KÜRŞAD'I kendilerine Hakan seçiyorlar. Fakat bunu duyan KÜRŞAD ihtilale baş olmayı, saldıranların en önünde dövüşmeği kabul etmekle beraber. Hakanlığı reddediyor, '"Millet için dövüşmek ve bu uğurda gerekirse Ölmek bana yeter. Hakanlık sarayda hapis bulunan amcamın oğlunun hakkıdır." diyor. Birçok yalvarmalara rağmen Hakanlığı kabul etmiyor. Böylece herkes, uzun tartışmalardan sonra KÜRŞAD'in feragat örneği olan ısrarı karşısında onun teklifim kabul etmek zorunda. kalıyor. Ertesi akşam saraydan dışarıya gezmeğe çıkacak olan Çin Hükümdarım öldürmeğe ve hep beraber Çin sarayım basarak Tung Yabgu'yu kurtarıp Hakan ilan etmeğe ve yeni bir Türk devleti kurmaya karar veriyorlar. Baskın gecesi sözleşilen zamanda, Çin sarayının etrafında toplandıkları vakit, aksi bir talih eseri olarak bardaktan boşanır gibi bir yağmur yağmaya başlıyor.Yağmurun altında biraz bekledikten sonra, Çin Hükümdarının bu akşam dışarı çıkmaktan vazgeçtiğini öğreniyorlar. Bunun üzerine, Çinlilerin bu teşebbüsten herhangi bir şekilde haberdar olmaları ihtimaline karşı, baskının başka bir aksama bırakılmasını doğru bulmuyorlar. Bu ihtimali önlemek için, baskının geciktirilmeden hemen o gece yapılmasını uygun görüyorlar.
KÜRŞAD arkadaşlarının adlarım bir, bir okuyarak hepsini yoklama ediyor. Türk milletinin en ileri gelenlerinden 40 Bey'in orada hazır olduklarım görüyor. Artık daha fazla beklemeden Çin İmparatorunun sarayına saldırıyorlar. En önde yalnız KÜRŞAD yürüyor... Sarayı binlerce Cin askeri muhafaza etmektedir. Saldıranlar ise yalnız kırk kişi... Yıldırım gibi düştüğü yeri yakan, kasırga gibi önüne geleni süpüren 40 kişi... Birkaç dakikada dış kapıdaki muhafızları tepelediler, sarayın bahçesine doldular ve oradan iç kapıya yüklendiler. Orayı da geçtiler... Şimdi İmparatorun dairesine doğru yürüyorlar. Fakat bu Çinli askerler ne kadar da çok... İlerden, geriden sürü, sürü saldırır.
40 kahramandan ikişer, üçer yaralanıp düşenler var. İşte nihayet İmparatorun dairesine ulaşabildiler. Fakat odalar bomboş. Hiç kimseler yok. Acaba İmparator bu kadar çabuk nasıl da kaçabilmiş?
Ne ise uzun boylu düşünmeğe meydan yok. Geri dönmek lazım. KÜRŞAD, "ahırlara doğru çekileceğiz" diye buyruk veriyor ve ahırlara doğru yol alıyorlar. Fakat her adımda karşılarında yüzlerce Çinli peyda oluyor, dövüşe dövüşe yürüyorlar. Beş on Çinli yıkılıyor ve bir kahraman devriliyor. Nihayet kırklardan ancak ondördü ahırlara ulaşıyor. Kendileri yürüyüp gidinceye kadar vakit kazanmak için, üç kişi, ahır kapılarında artçı olarak bırakılıyor. Diğer onbir kişi atlara binerek Vey Irmağına doğru dörtnala koşuyorlar. Yorgun ve yaralı onbir kişi, ırmağın kenarına vardıkları zaman, akşamdan beri yağan yağmurlar yüzünden kabaran suların köprüleri söküp götürdüğünü görüyorlar. Sekiz saat önce, geçit veren sular, şimdi geçilmez olmuştur. Düşman durmadan yaklaşıyor, saldıranlar sürüler halinde binlerle geliyorlar. Karşılarında yalnız onbir kişi var... Yağmur durmadan yağıyor. Ara sıra çakan şimşekler gerilmiş yüzlerin!, büyümüş gözlerin! aydınlatıyor. Ellerinde kılıçları, Türk'e yaraşan bir fütursuzlukla atlarının üstünde dimdik duruyorlar ve ölünceye kadar çarpışmak üzere düşmanın yaklaşmasını bekliyorlar.

Artık düşman yaklaşmıştır. Göğüs göğüse atılıyorlar ve çarpışmaya başlıyorlar. Onbir kahramandan her biri birer birer devriliyor. En son da KÜRŞAD gün doğarken 40 yarasından kanlar sızarak can veriyor ve gözleri açık olarak cesedi atinin üstünde dimdik kalıyor. Bu esnada Vey Irmağının suları deli deli akıyor ve yağmur yağmaya devam ediyordu.
Bu kahramanlık menkıbesi birkaç gün içinde Cinde bulunan bütün Türklere yayılıyor ve onlar arasında bir kurtuluş ruhu ve bir ihtilal havası yaratıyor. Çok geçmeden de hepsi birden isyan ederek KÜRŞAD'ın yolundan hürriyet ve istiklale kavuşuyorlar. Türk tarihi, uzak ve yakın böyle kahramanlık olaylarıyla doludur. Kahramanlık Türklüğün başlıca vasıflarından biridir.


Kodalak

İbrahim Karagül


Doğu Türkistan'dan gelen korkunç görüntülerin etkisi hangi siyasi çıkar ilişkisiyle azaltılabilir. Eşleri, çocukları öldürülmüş ya da tutuklanmış kadınların Çin askeri ve polisine direnişleri, öfke ile acıyı aynı anda yansıtan yüz ifadeleri, çaresizliğe teslim olmuş bir halkın görüntüsü için ne söylenebilir. Gece yarısı arka sokaklarda yaşanan infazlar, sabah toplanan cesetler, yürütülen insan avı... 

Olayların başlamasına neden olan, iki Uygur gencin yüzlerce kişi tarafından bir caddede linç edilmesine yönelik korkunç görüntü, yine yüzlerce kişinin çevredeki binalardan bu vahşeti seyretmesi, hiçbir güvenlik mensubunun olaya müdahale etmemesi, Urumçi'de yaşananları da açıkça ortaya koyuyor. Yüzlerce kişinin arasından kaçmaya çalışan iki gencin linç anını görünce, Doğu Türkistan'da böyle kaç linç girişimi olduğunu soruyor insan kendine. Tecavüz edilip öldürüldükten sonra sokağa atılan, bıçaklanarak ya da dövülerek öldürüldükten sonra yol kenarına bırakılan cesetlere bakınca, o gece Urumçi'de hayatını kaybeden 156 kişinin yaşadıklarının korkunçluğu az çok tahmin edilebiliyor.

Tahminlerin ötesinde, askeri araçların önüne dikilen o kızın, çaresizlik içinde acıyla yol kenarına yığılan kadınların, kucaklarında bebekleriyle feryad edenlerin yüzlerindeki ifade her şeyi ortaya koyuyor. Pekin yönetimi, hangi açıklamayla, hangi siyasi gerekçeyle, hangi soruşturma sonucuyla bu görüntüleri hafızalardan silebilir! Sömürge görülen bir topluma, birer meta olarak kabul edilen insanlara yapılan barbarlığın ölçüsüzlüğü için ne söylenebilir?

Sadece bu olay mı? Bundan önce yaşananlar var, bundan sonra yaşanacak olanlar var. Doğu Türkistan halkının özgürlük mücadelesine ve ödediği bedellere ilişkin kısa bir hatırlatmayı aktaralım:

Binlerce yıllık devlet geleneği olan Uygurlar, 1760 yılında Çin istilasına maruz kaldı. 1863 yılında, bütün ülke çapında başlatılan kurtuluş hareketi sonrası bağımsızlık kazanıldı. 14 sene devam eden yeni devlet, Osmanlı idaresiyle temasa geçen ve Osmanlı Devleti'ne tabi olan ilk Doğu Türkistan Devleti oldu. Bölge 1876 yılında Çin yönetimine geçti. Korkunç bir imha ve asimile hareketi başladı, bölgenin, kentlerin, kasabaların, köylerin isimleri değiştirildi.

1933 yılından 1968 yılına kadar onlarca kez bağımsızlık mücadelesi verildi. Devletler kuruldu, özgürlük kısa aralıklarla elde edildi. 1953 yılında bütün Doğu Türkistan çapında Çinlilerin gayri insani uygulamalarına karşı genel bir silahlı ayaklanma baş gösterdi. Komünist Çin ordularının komutanı olarak Doğu Türkistan celladı olarak bilinen Vang Cin 'Devrim aleyhtarı unsurları yok etmek' sloganı ile 250 binden fazla insanı öldürdü. 1955 yılında Hoten'de Atçu ve Aksu'da büyük çapta ayaklanmalar meydana geldi. Çin ordusu silahsız halk üzerine ağır silahlarla ateş açarak yüzlerce insanı öldürdü.

1962 yılında 9 siyasi yeraltı teşkilatı siyasi yönden harekete geçti. İli ve Çöçek bölgelerinde gösteriler düzenlendi. Çin askerleri göstericilerin üzerine ateş açarak bu gösterileri kanlı şekilde bastırdı. 1 milyondan fazla Türk, bölgeden Kazakistan'a ilticaya mecbur bırakıldı. 1967-1968 yılları arasında kurulan 300'den fazla silahlı teşkilat ortaya çıkarıldı. Mensupları tutuklanarak kurşuna dizildi.

1981 yılında Urumçi şehrinde ilk defa demokratik mücadele patlak verdi. 1985 yılının Aralık ayında 10 bin öğrenci, Urumçi Üniversitesi'nde dersleri 1 hafta süre ile boykot ederek sokaklara döküldü. 1990 yılının Nisan ayı başlarında Kaşgar'ın Baren kasabasında Çin işgal yönetimine karşı silahlı ayaklanma patlak verdi. Doğu Türkistan İslam Partisi'nin mücahitleri Çin askerleriyle savaştı. Büyük bir bölümü çarpışmalarda şehit oldu. Binlerce Müslüman Türk tutuklandı. Bu olay Çin hükümetini derinden sarstı.

Ve özgürlük mücadelesi devam ediyor...

Son olayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Urumçi ziyaretinden on gün sonra başlamasına dün burada özellikle dikkat çektim. Geziyi izleyen Uğur Ergan'ın aynı konuya ilişkin izlenimlerini paylaşalım:

"Gül, Urumçi'de hiçbir sorunla karşılaşmadan Uygur gelenek ve göreneklerine göre, olabileceğin en üst seviyesinde ağırlandı. Sincan Üniversitesi'nde "Fahri Profesörlük" aldı. Bine yakın Çinli ve Uygur öğrenciye seslenip, dostluk ve kardeşlik mesajları verdi. Her cümlesi alkışlarla kesildi. Uygurlar ve Çin yönetimi Gül'ü ve beraberindeki heyeti el üstünde tutmak için ne yapacağını şaşırdı."

"Aslında ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere'nin "insan hakları savunucuları" Çin'deki "özgürlük ateşini" 4 Haziran'da Tianenmen olaylarının 20. yıldönümü nedeniyle ateşlemek istiyorlardı. Ancak Çin'in aldığı önlemler sonucu bu tezgah tutmadı."

"4 Haziran'ın sakin geçmesinden sonra Hong Kong kökenli haberlerde Uygur Türklerinin rahatsızlığı işlenmeye başlandı. Bu durum Gül'ün Çin ziyaretini hazırlayan Türk ekibinde ciddi endişe yarattı. Türk yetkililer, provokasyon korkusunu sürekli yaşadı."

"Türk birimlerinin bir şekilde ulaştığı bilgiler, Batılı 'insan hakları savunucuları'nın, 'Gül Urumçi'deyken çıkacak olaylar, kör göze parmak olurdu' değerlendirmesi yaptığını da ortaya koydu." "Gül'ün Çin ziyaretinde 8 ayrı Türk firmasının başta enerji ve maden sektörü olmak üzere 3 milyar dolarlık ortaklık anlaşması imzalaması, büyük bir Çin otomotiv devinin 600 milyon dolarlık yatırımla Konya'yı, öncelikli dış yatırım listesinin ilk sırasına alması, siyasi konularda iki ülke arasında hiçbir sorunun olmaması, BM Güvenlik Konseyi'nde sıkı işbirliği, "insan hakları savunucularının" canını iyice sıkmaya başladı."

Yaşanan trajedi, dehşet, haklı dava, acımasız Çin baskısı, direniş tarihi ve son olaylar... Ancak yine de sanki bir yerlerde "kan üzerinden bir oyun" tezgahlanmış olabilir mi? Türkiye Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinden on gün sonra böylesine bir dehşetin yaşanması akla çok şey getiriyor...

İbrahim Karagül - Yeni Şafak


BÝR SEVDADIR SAMSUNSPOR

<GEVŞEKLİK GÖSTERMEYİN,ÜZÜNTÜYE KAPILMAYIN.EĞER İNANMIŞSANIZ ÜSTÜN GELECEK SİZSİNİZ>(AL-İ İMRAN SURESİ 139.AYET)

supernatural_55

Alıntı yapılan: aliihsan55 - 07 Temmuz 2009, 15:08:31
KAHROLSUN ÇİN !!! YAŞASIN DOĞU TÜRKİSTAN !!! YAŞASIN TURAN !!!

kardeşlerimizi katledenler ALLAH BELANIZI VERSİN..
2. bi çin seddi yapsanız da yakındır ki Türklerin elinden bu kez kurtulamayacaksınz..

King Of The North

Sopalarla döve döve öldürüyorlar insanları,askerler sivil kıyafetleriyle insan avında,Filistin için İsrail'e lanet yağdıran tepki gösteren Türk halkı ve devleti aynı hassasiyeti Uygur Türkleri için de göstermeli.
Çin malı da almasın kimse,ihtiyacımız yok.Tekstil,oyuncak,ayakkabı,mobilya ve daha birçok sektör bu ******* ülke yüzünden bitmedi mi bu ülkede?

Clint_Eastwood

Elin arabı için ayağa kalkanlar, kendi ırkımızdan insanlar katledilince kimseden ses çıkamıyor nedense! Filistin olayında bayraklar vs sokaklara çıkanlar nerde? Orda katledilen Türk'ler insan değil mi?

gozgoz yýlmaz

Önce Sovyetler Birliği'nde gördük bu seneryoyu, şimdi ise Çin'de yine görüyoruz. Güya rejimlerinin adı Komünizm ve sözde halkların eşitliği var. En önemli ilkelerinden birisi de milliyetçiliğe karşı olmaları. Ancak baktığımızda kesinlikle bir iç millyetçilik var. Çin'de sadece Çin milliyetçiliği yapabilirsiniz, o yasak değildir. Sovyetlerde de Rus milliyetçiliği vardı.

Ayrıca o bölgenin adı Sincan değildir, o ismi Çin diktatöryası vermiştir. Orası Doğu Türkistan'dır. Ve o insanlar da bizim özkardeşlerimiz, müslüman Uygur Türkleridir.

Kürşad 40 adamıyla Çin sarayını bastığında her biri şehit düşmüştür ama dava yücelmiştir. Gün gelecek Kızıl Çin yıkılacak, Doğu Türkistan bağımsız olacaktır.

İsrail köpeğine one munite çektiğinde avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışladığımız başbakanımızın Çin'e de rest çekmesini diliyoruz.

Çinliler bizim en eski düşmanımızdır; yerden bitme köpekler  >:(

Oflu

Lanet olsun sana Cin. Tarihten beri bize yaptigin yamukluklar yüzünden hep dayak yedin. 70 asir dövdük seni 7000 asir dövsek nafile, akillanmazsin. Senin kökünü kazimak gerekir. Tarihinide, senide, dilinide, felsefenide, ideolojinide yok etmekt gerekir. Dua etki zaman degisti, güc kaybettik. Ama bekle, gün gelir,devran döner. Ve Sarki Türkistanimizda Gökbayragimiz sanli sanli dalgalanir. Atalarimiz gibi bizde Mogol beygirlerinde Takla Makan cöllerini gezeriz. Yine Uygurca sarkilar söyler, saz calariz. Ve senden hesap sorariz. Yaptigin bu iskence ve zulüm yanina kalmayacak, bilmis ol.

Cengizin, Timurun, Kubilayin, Attilanin, Olcaytoghun, Ilhanin, Ögedayin, Selcugun, Osmanin, Orhanin, Kanuninin, Yavuzun, Mehmetin ve Mustafa Kemalin torunlari senden bunlarin hesabini soracaktir elbet.

Biz dünyaya damgasini vuran imparatorluklar kurduk, ya sen? Bir duvar ördün, seni bizden koruma bile koruyamadi. Pisligin tarihten gelme. Türkistana Sincan diyen dillerini essek arisi soksun. Kafir Cin bunun hesabini vereceksin!!  >:( >:(

Bu arada Filistin icin yirtinan birileri, acaba niye bu konuda sezsiz kaliyorlar? Benden daha AKPci yoktur bu forumda ama Filistin icin bagiran ve Türkistan icin sessiz kalan Basbakani burdan cok sert bir dille kiniyorum. BU BÖYLE OLMAZ! >:(

Sercan

Alıntı yapılan: Clint_Eastwood - 08 Temmuz 2009, 17:27:00
Elin arabı için ayağa kalkanlar, kendi ırkımızdan insanlar katledilince kimseden ses çıkamıyor nedense! Filistin olayında bayraklar vs sokaklara çıkanlar nerde? Orda katledilen Türk'ler insan değil mi?


Elin arabı dediğinde bizim kardeşimiz.Ayrıca Türkiye'de her şehirde halk yine gerekli tepkiyi verdi.Filistin olayında İsrail'in saldırması işine gelmeyen diğer devletlerde tepki göstermişti.Bizden korkularına çin seddi yaptılar,onlara yeni bir dünya harikası yaptırmasını bilir bu millet...

HoliganSamSunLu

Alıntı yapılan: 55sercan55 - 08 Temmuz 2009, 11:49:18


KÜRŞAD DESTANI (BASKINI)

Tarihimizden değil, uzak Türk tarihinden, büyük bir kahramanlık olayından bahsedeceğim. Bu olay geçmişin unutma örtüşü altında kalmış çok parlak, parlak olduğu kadar da çok hazin bir harekettir ve milattan sonra 600. yılda meydana gelmiştir.

O sıralarda Japon denizinden, Hazardenizi'ne kadar uzanan ve Çin'i, İran'ı, Bizans'ı titreten Göktürk İmparatorluğu, entrikalar yüzünden Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Doğudaki devletle Batıdaki devletin arası, saraya ve orduya sokulmağa muvaffak olan, Çinliler ve diğer yabancılar yüzünden iyice açılıyor . Doğu Göktürk devletinin basında bulunan Kara Kağan kendinden önce hakan olan ağabeysini zehirleyen Çinli yengesiyle evlenmekte mahzur görmüyor ve bu katil kadının fettanlığının esiri olarak Çinlilere alet oluyor. Bu yüzden Göktürk devleti, birçok parlak muharebelere rağmen yıkılıyor ve o bölgede bulunan Türkler Çinlilere esir düşüyor. Çinliler Türkleri Çin'e hicret ettirerek şehirlere dağıtıyorlar. Bu arada Kara Kağan'la kardeşinin iki oğlunu ve diğer Türk ileri gelenlerini Çin'in merkezi bulunan SÎYANGFU şehrine götürerek orada ikamete memur ediyorlar. Çok geçmeden Kara Kağan orada tutsak olarak ölüyor. Bunun üzerine Çinliler rehine olarak Kara Kağan'ın kardeş çocuklarından Tung Yabgu'yu Çin sarayına hapsediyorlar. Serbest bulunan Kara Kağan'ın diğer yeğeni KÜRŞAD ise her gün Türkleri kurtarmak için çareler arıyor.

Tam bu sırada diğer Türk beyleri de gizli toplantılar yaparak, Çinlilere isyan edip Çin împaratorunu öldürmeğe ve böylece, yere düşen gök bayrağı yeniden yükseltmeğe karar veriyorlar. Bunun için çok yiğit olan herkes tarafından çok sevilen KÜRŞAD'I kendilerine Hakan seçiyorlar. Fakat bunu duyan KÜRŞAD ihtilale baş olmayı, saldıranların en önünde dövüşmeği kabul etmekle beraber. Hakanlığı reddediyor, '"Millet için dövüşmek ve bu uğurda gerekirse Ölmek bana yeter. Hakanlık sarayda hapis bulunan amcamın oğlunun hakkıdır." diyor. Birçok yalvarmalara rağmen Hakanlığı kabul etmiyor. Böylece herkes, uzun tartışmalardan sonra KÜRŞAD'in feragat örneği olan ısrarı karşısında onun teklifim kabul etmek zorunda. kalıyor. Ertesi akşam saraydan dışarıya gezmeğe çıkacak olan Çin Hükümdarım öldürmeğe ve hep beraber Çin sarayım basarak Tung Yabgu'yu kurtarıp Hakan ilan etmeğe ve yeni bir Türk devleti kurmaya karar veriyorlar. Baskın gecesi sözleşilen zamanda, Çin sarayının etrafında toplandıkları vakit, aksi bir talih eseri olarak bardaktan boşanır gibi bir yağmur yağmaya başlıyor.Yağmurun altında biraz bekledikten sonra, Çin Hükümdarının bu akşam dışarı çıkmaktan vazgeçtiğini öğreniyorlar. Bunun üzerine, Çinlilerin bu teşebbüsten herhangi bir şekilde haberdar olmaları ihtimaline karşı, baskının başka bir aksama bırakılmasını doğru bulmuyorlar. Bu ihtimali önlemek için, baskının geciktirilmeden hemen o gece yapılmasını uygun görüyorlar.
KÜRŞAD arkadaşlarının adlarım bir, bir okuyarak hepsini yoklama ediyor. Türk milletinin en ileri gelenlerinden 40 Bey'in orada hazır olduklarım görüyor. Artık daha fazla beklemeden Çin İmparatorunun sarayına saldırıyorlar. En önde yalnız KÜRŞAD yürüyor... Sarayı binlerce Cin askeri muhafaza etmektedir. Saldıranlar ise yalnız kırk kişi... Yıldırım gibi düştüğü yeri yakan, kasırga gibi önüne geleni süpüren 40 kişi... Birkaç dakikada dış kapıdaki muhafızları tepelediler, sarayın bahçesine doldular ve oradan iç kapıya yüklendiler. Orayı da geçtiler... Şimdi İmparatorun dairesine doğru yürüyorlar. Fakat bu Çinli askerler ne kadar da çok... İlerden, geriden sürü, sürü saldırır.
40 kahramandan ikişer, üçer yaralanıp düşenler var. İşte nihayet İmparatorun dairesine ulaşabildiler. Fakat odalar bomboş. Hiç kimseler yok. Acaba İmparator bu kadar çabuk nasıl da kaçabilmiş?
Ne ise uzun boylu düşünmeğe meydan yok. Geri dönmek lazım. KÜRŞAD, "ahırlara doğru çekileceğiz" diye buyruk veriyor ve ahırlara doğru yol alıyorlar. Fakat her adımda karşılarında yüzlerce Çinli peyda oluyor, dövüşe dövüşe yürüyorlar. Beş on Çinli yıkılıyor ve bir kahraman devriliyor. Nihayet kırklardan ancak ondördü ahırlara ulaşıyor. Kendileri yürüyüp gidinceye kadar vakit kazanmak için, üç kişi, ahır kapılarında artçı olarak bırakılıyor. Diğer onbir kişi atlara binerek Vey Irmağına doğru dörtnala koşuyorlar. Yorgun ve yaralı onbir kişi, ırmağın kenarına vardıkları zaman, akşamdan beri yağan yağmurlar yüzünden kabaran suların köprüleri söküp götürdüğünü görüyorlar. Sekiz saat önce, geçit veren sular, şimdi geçilmez olmuştur. Düşman durmadan yaklaşıyor, saldıranlar sürüler halinde binlerle geliyorlar. Karşılarında yalnız onbir kişi var... Yağmur durmadan yağıyor. Ara sıra çakan şimşekler gerilmiş yüzlerin!, büyümüş gözlerin! aydınlatıyor. Ellerinde kılıçları, Türk'e yaraşan bir fütursuzlukla atlarının üstünde dimdik duruyorlar ve ölünceye kadar çarpışmak üzere düşmanın yaklaşmasını bekliyorlar.

Artık düşman yaklaşmıştır. Göğüs göğüse atılıyorlar ve çarpışmaya başlıyorlar. Onbir kahramandan her biri birer birer devriliyor. En son da KÜRŞAD gün doğarken 40 yarasından kanlar sızarak can veriyor ve gözleri açık olarak cesedi atinin üstünde dimdik kalıyor. Bu esnada Vey Irmağının suları deli deli akıyor ve yağmur yağmaya devam ediyordu.
Bu kahramanlık menkıbesi birkaç gün içinde Cinde bulunan bütün Türklere yayılıyor ve onlar arasında bir kurtuluş ruhu ve bir ihtilal havası yaratıyor. Çok geçmeden de hepsi birden isyan ederek KÜRŞAD'ın yolundan hürriyet ve istiklale kavuşuyorlar. Türk tarihi, uzak ve yakın böyle kahramanlık olaylarıyla doludur. Kahramanlık Türklüğün başlıca vasıflarından biridir.





40 yiğitle çine kafa Tutan Yiğit Efsaneler Efsansi ve Bu Müthiş insanalrın Torunları bugün çinin intikam alırcasına silahsız elinde taş bile olmayan mazlumları katletmesi acizliğin en büyük göstergesidir.

BÝR SEVDADIR SAMSUNSPOR

Sanma faşist olandan bir gün hesap sorulmaz...

red_white

resmen katliam yapıo ş......ler  >:(

BÝR SEVDADIR SAMSUNSPOR

Arap,beyaz,sarı,türk veya değil,farketmez.zulüm aynı.

HoliganSamSunLu

Filistin içinde Çıkacağız Çeçenistan içinde D.Türkistan içinde bu davalar Müslüman Türkün Namus Davasıdır Bunlara Sahip Çıkmayan Hem Kanından Hem İmanından Şüphe duyarım...