Samsun'umuz ekonomik boyutuyla Aksiyon Dergisinde

Başlatan mehmet yılmaz, 14 Kasım 2006, 16:17:11

« önceki - sonraki »

mehmet yılmaz

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=25883

AlıntıMarkasını arayan şehir: Samsun



İmajı en parlak illerden Samsun, geçmişini arıyor. Ticaret merkezinden üretim merkezine geçişin sancılarını yaşayan şehir, avantajlarını kullanabilme telaşında.
 
 *********************************************

Karadenizli ezan sesini duyunca torununu gönderir, "Bak bakalım hangi camiden?" der. Torun, "Hasan Ağaların camii." deyince dede tepki vermez. Başka bir ezan daha başlar, o da Mehmet Ağaların camiindendir ve dede yine tepkisiz kalır. Üçüncü ezanda torun, "Bu kez bizim camiden okunuyor." deyince, dede hemen toparlanarak duasını yapar; "Aziz Allah cella şanühü." Samsunlu işadamı Bekir Çetinkaya bu fıkrayı anlattıktan sonra ekliyor: "Fıkra Karadeniz'in tipik bir özelliğini ele veriyor. Sadece Samsunluların değil bütün Karadenizlilerin özelliğidir bu. Ötekini kolay kolay benimsemezler."

Fıkra, "Samsun'da neden çok ortaklı büyük şirketler yok?" sorusuna verilmiş kestirme bir cevap aslında. Kayseri, Denizli, Gaziantep hatta komşu il Çorum'da bile çok ortaklı başarılı ticarî organizasyonlar varken, Samsun sanayisi bu beceriyi gösteremiyor. Şehirde kiminle görüşseniz ortaklık kültürünün gelişmemesinden yakınıyor. İşadamı Mustafa Karabıyık'a göre ortaklık yapılamamasının temel gerekçesi 'ben' duygusu: "Karadeniz'de ben vardır. Ben yaptım, ben ettim deriz hep. Hatta öyle de demeyiz, 'pen' deriz yerel ağızla. Pen yaptım, pen kurdum, penim malım, penim şirketim."

Aslında Samsun Türkiye'nin geleceği en parlak görünen illerinden biri. Şehir, Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve Mavi Akım gibi projelerin geçiş noktasında. Son günlerde gündeme gelen rafineri projesi de gösteriyor ki Samsun yakın gelecekte bir enerji üssü haline gelecek. Bunun heyecanı şimdiden yaşanmaya başlamış bile. Hükümetin Samsun'u 'cazibe merkezi iller' arasında göstermesi de bu heyecanı besleyen unsurlardan. Ancak, bu pozitif tablo bir potansiyeli işaret ediyor. Mevcut durumsa bu potansiyeli harekete geçirmeye muhtaç.

İHMAL EDİLEMEZ BİR KARA PARÇASI

Nitekim tarihe baktığımızda Samsun'un olması gereken noktanın çok gerisinde kaldığı görülüyor. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki parlak ekonomik ve sosyal konumunu şimdi büyük ölçüde kaybetmiş. 1930'lardan 1970'lerin sonuna kadar, sosyoekonomik gelişmişlik seviyesi olarak Türkiye'nin ilk 7 ili arasında bulunurken bugün "Büyükşehir" konumuna rağmen 32. sırada. Peki, bu gerilemenin sebepleri neler? Şehir, eski parlak günlerine tekrar nasıl ulaşabilir? Aksiyon, bu soruların cevabını Samsun'da aradı.

Samsun denince üzerinde durulması gereken ilk konu tarım. Türkiye'nin en verimli delta ovaları olan Bafra ve Çarşamba, il sınırları içinde. Cumhuriyetin ilk yıllarında yıldızının parlamasında en büyük rolü de bu ovalar oynamış zaten. 1970'lerin sonuna kadar devam eden tütün üretimi ciddi bir zenginlik getirmiş. Bu ekonomik güç, 9 ülkenin konsolosluk açmasıyla sonuçlanmış. (Şimdi hepsi kapanmış durumda.) Tütünün üretimi, işlenmesi ve pazarlanmasıyla elde edilen sermaye, şehirde kendine has bir burjuvazi ortaya çıkarmış. Daha büyük illerde bile olmayan sosyal kulüpleri Samsun'da bulmak mümkün. Yelken, havacılık, tenis ve rotary kulüpleri bugün de varlığını sürdürüyor. Hatta şehirde bir değil, tam dört ayrı rotary kulübü faaliyet gösteriyor. Bu açıdan Samsun için kullanılan "Küçük İstanbul" tabiri boşuna değil. İstanbul'da ne varsa yıllarca hemen arkasından gelmiş bu şehre. Yakın tarihte yaşanan devr-i saadette, tütün kadar kamu yatırımlarının rolü de büyük elbette. Zamanında 13 bin kişiyi istihdam eden Tekel Sigara Fabrikası, Azot ve Bakır İşletmeleri, Yem Sanayii gibi kamu yatırımları kenti ihya etmiş. 1980'den sonra yaşanan değişimin estirdiği liberalleşme ve özelleştirme süreçleri doğal olarak Samsun'u da etkilemiş.

TÜTÜN ARTIK ZENGİNLİK SEMBOLÜ DEĞİL

Kamu yatırımlarının rolü azalıp, özelleştirmeler gündeme geldikçe şehir de gerilemiş. Buna bir de gittikçe azalan ve eski önemini kaybeden tütünü de eklemek lazım. Tütün kırsal kesimdekiler için halen önemli bir geçim kaynağı ama artık bir zenginlik unsuru değil. Şüphesiz bütün bunlar gelinen noktayı izah etmeye yetiyor. Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Adnan Sakoğlu'na göre, 'ticaret merkezi konumundan sanayi şehrine dönüşme süreci'nde geç kalmışlığın bedeli ödeniyor bugün. Şimdi bu açığı kapatma ve coğrafî konumun nimetlerini iyi kullanarak bir üretim ve sanayi şehri olabilme telaşı var Samsun'da. Ayakkabılara kauçuk taban üreten ve Türkiye'nin bütün önde gelen ayakkabı markalarıyla çalışan İtibar Kauçuk'un Yönetim Kurulu Başkanı Ömür Öziç, ticaretten sanayiye geçişin başarılı bir örneği. Daha önce hazır giyim perakendesiyle uğraşan Öziç, yaklaşık bir yıl önce başladığı üretimde ciddi mesafe almış. İç piyasadan sonra şimdi İtalya gibi ayakkabıda öne çıkmış ülkelere ihracat yapmayı hedefliyor. Öziç, yeni neslin bu dönüşüm sürecine ayak uyduracağından son derece umutlu.

Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, görevdeki ikinci dönemini yaşıyor. Mühendis olan Yılmaz, Samsun'u ve şehrin sorunlarını iyi bilen bir isim. İcraatlarıyla hemen her kesimin takdirini topluyor. Önemli yatırımlar, büyük projeler bir yana aslında onun şehre en büyük katkısı, Samsunluları denizle barıştırması olmuş demek yanlış olmaz. Neredeyse bütün sahili kapatan liman ve demiryollarından dolayı denize inilemeyen bir şehrin sahillerinde yapılan çevre düzenlemeleri ve inşaatlar dikkat çekici. Samsun sahili artık İzmir kordon boyunu aratmıyor denebilir. Başkan Yılmaz'a göre 21. yüzyıl markalar ve şehirler yüzyılı olacak. Kamu yatırımlarının önemini kaybetmesinden sonra Samsun'un markalarını ve bir bütün olarak şehri ön plana çıkarmaya ihtiyacı var.

1999'da başkan olduğunda aşırı göç almış ve ekonomik olarak durgunlaşmış bir şehir bulduğunu belirtiyor. Şimdi ilin kendine gelme sürecine girdiğine ve teknik altyapısı güçlü projelerle bir dönüşüm süreci yaşanacağına inanıyor. 2010 Samsun vizyonunu ise şöyle anlatıyor: "Raylı bir toplu taşıma sistemi olan, kentsel düzeni sağlanmış, temel sorunları çözülmüş bir şehir. Böyle bir şehir de ruhunu ve kimliğini ancak sanattan, tarihten ve estetikten alabilir." Başkan'ı şehirde en çok rahatsız eden konu kent içi trafik. Bu sorunun İstanbul'dakinden bir farkı olmadığını düşünüyor. Samsun'un coğrafi konumu itibariyle, ihmal edilemez ve geri kalmasına müsaade edilemez bir kara parçasında bulunduğunu vurguluyor.

Samsun için kullanılan bir diğer tabir ise toptancı cenneti. Şüphesiz bu durum bir zenginlik getiriyor ama mevcut potansiyel yatırıma dönüşmediğinden söz konusu sermaye kalıcı olmuyor. Adnan Sakoğlu, sanayi kenti olma amacına yönelik inşa edilen Birinci Organize Sanayi Bölgesi'nde 65 firmanın üretim yaptığını söylüyor. İkinci Organize ise Kavak ilçesinde yakında faaliyete geçecek. Bafra'da yeni hizmete girende ise tarımsal sanayiye dönük yatırımlara öncelik verilecek. Toplam istihdamı 3 bin 600 olan Birinci Organize, 100 kişi çalıştıran firmaların 'büyükler' kategorisinde kabul edildiği bir sanayi bölgesi. Oysa sanayide öne çıkmış illerde bazı büyük firmalar tek başlarına 10 bin kişilik istihdam sağlayabiliyor.

KRİZLER ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ

Adnan Sakoğlu buna rağmen, imalatın yüzde 70'inin dış pazara yönelik yapılması ve pompa, boru, çelik döküm, medikal cerrahi gibi katma değeri yüksek ürün üretiminin, gelecek adına umut verici olduğu görüşünde: "Samsun her anlamda potansiyel alt yapıya sahip bir şehir. Bütün mesele bunları ortaya çıkarmak, harekete geçirebilmek."

Samsunlu sanayicileri umutlandıran en önemli gelişme Rus Lukoil şirketinin rafineri projesi. Gerçekleşmesi halinde, ardından gelecek petrokimya yatırımlarının şehre büyük katkı sağlayacağına inanıyorlar. Sakoğlu, Samsunluların iş için yan yana gelememelerinden muzdarip. Bu açıdan çok ortaklı şirketlerin yaşamasını zor görüyor. Buna rağmen gelecekten de umutlu: "Samsun için karamsar değiliz. Krizler bize çok şey öğretti. Kaliteli üretimi, tasarruf ve verimliliği öğrendik. Bu bizi geleceğe taşıyacak."

Karadeniz Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Bekir Çetinkaya'nın somut çözüm önerilerinden biri daha önce başarıyla uygulanan ihtisas fuarları. Gerek çevre iller, gerekse Karadeniz çevresindeki ülkelerin katılımıyla gerçekleşecek bu organizasyon, ciddi bir ekonomik canlanma getirebilir. İkinci öneri, şehrin bölgedeki merkezî konumu dikkate alınarak kurulacak Disneyland benzeri bir eğlence merkezi. Havayolu kargo binaları ve yine havaalanına yakın inşa edilecek soğuk hava depoları ise özellikle tarım ürünleri ihracatı için önemli bir altyapı sağlayabilir. Çetinkaya ayrıca tersane çalışmalarının hızlandırılmasını öneriyor. Ulaşım noktasında Samsun-Ankara arasında direkt bir demiryolu hattı kurulmasını "hayatî" buluyor. Bu projenin, Karadeniz ürünlerinin gemi ile dolaşmasına gerek kalmadan doğrudan Akdeniz'e indirilerek, ihracatı kolaylaştıracağını belirtiyor.

SAMSUN MARKA ŞEHİR OLABİLİR Mİ?

Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı 'teknik ara eleman' sıkıntısı ciddi boyutlarda Samsun'da da hissediliyor. Çetinkaya, sanayiciler olarak 'vasıflı işçi' bulamadıklarını belirtiyor: "Bizim için elzem olan meslek lisesi mezunlarıdır. Fakat artık meslek lisesinden mezun gelmiyor. Bu açığı kapatmak için beceri kursları düzenliyoruz. Fabrikalar tek başına işsizliği çözmez, önce işsizleri vasıflı hâle getirmek gerekiyor."

İşte bütün bu sorunlar, beklentiler ve ticaretten sanayiye geçiş sürecinde yaşanan sancılar, Samsun'da ciddi arayışları beraberinde getirmiş. Avrupa Birliği'nden 97 bin Avro'luk hibe desteği kazanan 'Marka şehir Samsun' projesi de bu arayışın bir sonucu. Gazeteci ve yönetim danışmanı Mustafa Çakır'ın hazırladığı çalışmada şehir, 70 trilyonluk bütçesiyle bir şirket gibi ele alınıyor ve 7 yılda bu şirketin marka haline getirilmesi hedefleniyor. Vali Hasan Basri Güzeloğlu'nun da desteklediği çalışmanın, AB tarafından kabul görmesi şehirde bir heyecan dalgası oluşturmuş. Projenin süresi normalde bir yıl. Ancak il özel idaresi 7 yıl boyunca desteklemeyi AB'ye taahhüt etmiş. Mustafa Çakır, normalde ortaklığa şüphe ile bakılan şehirde herkesin çalışmayı sahiplenmesini olumlu bir gelişme olarak görüyor.

Peki, şehir nasıl bir marka olacak? Proje, şehir dışında yaşayan Samsunluların tatillerini memleketlerinde geçirmelerinden sokakların ve binaların özürlülerin kullanımına uygun hale getirilmesine kadar bir dizi çalışmayı içeriyor. Burada temel hedef, hem kentte hem de başka şehirlerde yaşayan Samsunlular için "Samsunluluk" bilincini artırmak. Mübadele ve göç, Samsunluluk bilincinin zayıflamasında en önemli iki faktör olarak öne çıkıyor. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra il sınırlarında ciddi bir nüfusa sahip Rumların şehri terk ederek yerlerine göçmenlerin gelişi ve iç göçün artması Samsunluluk bilincini azaltan unsurlar. Bugüne kadar Meclis'e Samsun milletvekili olarak seçilen birçok siyasetçinin aslen Karadeniz'in başka şehirlerinden olması da bunun bir göstergesi.

Marka olma yolunda şehrin bir yatırım ve turizm merkezi haline getirilmesi, iki ana hedef olarak belirlenmiş. Bunun gerçekleşmesi için Samsun bir ürün veya hizmet gibi ele alınıp, tanıtım çalışmalarına başlanmış; marka olmanın en önemli şartlarından biri tanınmak çünkü... Turizm potansiyeli açısından şehir kendi hâline terk edilmiş, keşfedilmeyi bekleyen tarihî ve doğal güzellikler merkezi adeta. Proje Koordinatörü Çakır, 3 aylık saha çalışması yaparak, Samsun'un sahip olduğu kültürel, turistik, doğal, sosyal ve ekonomik kaynakları tespit edeceklerini söylüyor. Sonra bunları harekete geçirecek yatırımlara başlanacak. Örneğin, yüksek standarda sahip tesislerin yapımı gibi.

Bugün Samsun'da beş yıldızlı otel sayısı sadece bir. O da, bütün Karadeniz sahilindeki tek beş yıldızlı otel konumunda. Bu açıdan, yatak kapasitesini artırmadan yapılacak yatırımların getirisi olacağını beklemek anlamsız. Marka olma hedefine kilitlenmiş bir şehrin elbette bundan sonraki gelişimi için çerçevesi iyi belirlenmiş bir çizgi izlemesi gerekiyor. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Arslan Karanfil, "Samsun neyle büyümeli, kendine nasıl bir hedef koymalı?" sorusuna uzun zaman cevap aradıklarını belirterek, gelinen noktayı şöyle özetliyor:

"Doğrudan sanayi şehri değil, tarıma dayalı sanayi şehri olmalı Samsun. Bu sebeple ihraç edilebilir tarım ürünlerine yönelmek gerekiyor." Karanfil, özel idare olarak bu tip ürünlere destek verdiklerini de belirtiyor.

Samsun sadece şehir merkezi olarak değil, eğer bütün il merkezi anlamında marka olmak istiyorsa, odaklanılması gerekli en önemli merkez kuşkusuz Bafra. Tarihî ve doğal güzellikleri, kültürel dokusu, sivil toplum duyarlılığı gelişmiş insan yapısı ve tabii ki ovasıyla bu ilçe Samsun'un en önemli değeri konumunda. Bafra'da bugün en önemli sorun, yüzyıllardır bereket sembolü olmuş Kızılırmak'ta yaşanan kirlilik. Sivil toplum örgütleri burada yaptıkları eylemle, sanayi atıklarını taşımaktan yorgun düşmüş nehirlerine dikkati çekmeye çalışıyor. Son olarak Bafralı gönüllü Hamit Genç'in organizasyonuyla 24 Eylül'de Kızılırmak'ta büyük bir eylem yapıldı. Genç, artık nehrin tarımsal sulamada bile kullanılamayacak hale geldiğini, kirlilikte üst sınırda olduğunu belirterek, bu kirlenmenin resmî kurumlar tarafından da tespit edildiğini ancak bu bilgilerin kamuoyuna açıklanmadığını savunuyor.

Kızılırmak'taki kirlilik noktasında, DSİ Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı'nın tespitleri dikkat çekici. Raporda, nehirdeki ağır metal kirliliğinin, Çoruhözü havzasında yer alan Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'na ait, metal makine endüstrisi atıklarından kaynaklandığı belirtilerek, bunu engellemek için atık su arıtma tesislerinin kurulması öneriliyor. Bafra'daki bir diğer ciddi sorun ise içme suyunda yaşanıyor. Kendi kaynakları kendine yetmeyen Bafra, suyunu artık Samsun'dan alacak.

KARADENİZLİNİN SİLAH TUTKUSU

İl Genel Meclisi Üyesi Muharrem Ceylan, Bafra'daki potansiyeli üç T ile açıklıyor; tarım, turizm ve tekstil. Özellikle tarım ve tekstil, şehrin kadim tarihinde de izlerine rastlanan iki sektör. Ceylan, yapılan bilimsel çalışmalarda, Kızılırmak Deltası'nın en az 5 milyon kişiyi besleyebilecek potansiyele sahip olduğunun tespit edildiğini belirtiyor. Bunun gerçekleşebilmesinin en önemli şartı ise ırmağın sanayi atıklarıyla kirletilmemesi. Çünkü bu durum hem tarımdan geçinen kesime, hem de tarım ihracatına büyük darbe vuruyor.

Bafra, arkeolojik hazineleriyle dikkat çeken bir ilçe aynı zamanda. Karadeniz sahilinde tek arkeolojik kazının yapıldığı İkiztepe'de 35 yıldır devam eden kazılardan şimdiye kadar 10 bini aşkın tarihî eser çıkarıldı. Şimdi onlar Samsun Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Önder Bilgi, 33 yıl kesintisiz İkiztepe'yi kazan ekibin başında. 1973'te burada başladığı kariyerine yine burada son vererek, geçtiğimiz yıl emekli olmuş. Bölgedeki son kalıntıları da müzeye teslim ettikten sonra Bafra macerasını sonlandırmayı planlıyor. Çok tatmin edici bir meslekî serüven yaşadığını dile getiren Prof. Bilgi, ortaya çıkardığı sonuçların kendisini çok mutlu ettiğini söylüyor.

Bunlardan biri, günümüzden 4 bin 500 yıl öncesine kadar uzanan kalıntılar. Hattuşaş bölgesindeki Hitit Medeniyeti'nden önce burada yaşayan insanların hangi medeniyete ait olduğu henüz bilinmiyor; ama bilinen, onların kendi dönemlerinde en yüksek teknolojiye ulaşmış olmaları. Bakırı, arsenikle karıştırarak, onları aynı ocakta eritmeyi başarıp tunç elde ettikleri için Tunç Çağı olarak nitelendirilen bir dönem bu.

O zamanki medeniyet silah yapımında son derece ileri gitmiş. Mızrak ucu, hançer, zıpkın ve ok uçları gibi aletler bulduklarını belirten Bilgi, "Bu döneme ait başka yerde görülmeyen silah türleri bunlar. Bu açıdan Karadeniz'deki silah merakının tarihî bir altyapısı olduğunu söylemek mümkün. Bu merakın bölgede Tunç Çağı'na kadar uzandığını söyleyebiliriz." diyor.

Bir başka ilginç nokta ise o dönemde kafatası açılarak yapılan ameliyatların olması. Kazılarda 14 adet ameliyatlı kafatası bulunmuş. Bunlar aslında tıp tarihine ışık tutacak nitelikte bulgular. Bilimsel tespitlere göre kafatasından ameliyat edilenlerin 5 yıl kadar yaşadığının da tespit edildiğini aktarıyor, deneyimli arkeolog. İkiztepe'den son bir not ise dokumacılık konusunda. Dokuma tezgâhlarında ipleri gerdirmekte kullanılan delikli ağırlık taşlarından 4 bin adet bulunmuş. Bu da tekstil sektörünün o zamanki canlılığının bir işareti.


ASARKALE'Yİ ŞİMDİLİK ÇOBANLAR KEŞFETMİŞ

Bafra yöresindeki Asarkale, Kızılırmak kıyısında, dağ oyularak yapılmış binlerce yıllık merdivenleri ve antik kalesiyle dikkat çekiyor. M.Ö. 1000 yılından itibaren yerleşimin olduğu bölgede kaya mezarlarına çok sık rastlanıyor. Paflagonya olarak bilinen bölgenin bir Frig yerleşmesi olduğu tahmin ediliyor. Yörede herhangi bir kazı faaliyeti yok. Kendi hâline bırakılmış Asarkale'nin müdavimleri çobanlar ve koyunları! Çünkü kalenin alt kısmı ağıl olarak kullanılıyor. Onun biraz ilerisinde, dağların derinliklerinde karşımıza çıkan Tependelik ise bir başka tarih hazinesi ama o da şimdilik sadece bölgedeki köylülerin keşfedebildiği bir yer. Bafra sadece bu tarih dokusunu iyi tanıtsa, Kızılırmak'ın doğal güzelliği ile birleşen bu antik uygarlık kalıntıları, bölgede bir turizm patlamasına yol açabilir. Turizm patlaması elbette işin bir sonraki aşaması. Öncelikle yapılması gereken bu tarih hazinelerine sahip çıkmak. Şu anda bu bile yapılamıyor!

Türkiye'de Bafra'nın iyi tanınan bir ürünü var: Bafra pidesi. Pidenin ünü il sınırlarının dışına taşmış. Ama bu konuda Terme ile rekabet halindeler. İki şehir de, gerçek pidenin kendilerine ait olduğunu savunuyor. Terme'de 33 yıldır pidecilik yapan Yusuf İçlek, Bafra pidesinin 1970'lerde meşhur olduğunu, sonra Çarşamba'nın öne çıktığını ve günümüzde ise Terme pidesinin bir numara olduğunu savunuyor. İçlek, kendisine lezzetli pidenin sırrını soranlara, "Bu işte malzeme bellidir. Önemli olan o malzemeyi en uygun şekilde harmanlayıp ortaya lezzetli bir ürün çıkarmaktır. Bu da bir sanat ister." cevabını veriyor. Bu düşünceden hareketle olsa gerek, fırında çalışan ustalarına 'sanatçı' diyor.


TÜRKİYE'NİN MİNİBÜS PAZARI: TERME

Pideye şehir dışından talep çok büyük. Piştikten sonra soğutularak şoklanan pideler kargoyla bütün Türkiye'ye gönderiliyor. İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir müşteri iller arasında. Şoklanmış pideler ısıtılınca yemeğe hazır hale geliyor. Hatta Terme pideleri gurbetçiler eliyle Almanya ve Hollanda gibi ülkelere bile gidiyor. İçlek bu işte öyle iddialı ki, iki gıda mühendisiyle, 'daha uzun ömürlü pide' üzerinde araştırmalarını sürdürüyor.

Terme ilçesi pidesiyle olduğu kadar kendine has buzlu limonatası ve minibüs galerileriyle de ünlü. Şehirdeki ana cadde üzerinde bulunan galerilerde gözün alabildiği yere kadar minibüsler dizilmiş, satış için sıralarını bekliyor. Türkiye'nin minibüs piyasasını, alış satış fiyatlarını bu küçük ilçe belirliyor. İlçenin en eski galerisine sahip olan ve baba mesleğini sürdüren Ali Rıza Altun, Terme-Samsun arasında dolmuş hattı olanların 1987'den itibaren başladıkları minibüs işinin, şimdi bütün ülkeyi etkileyen bir sektöre dönüştüğünü belirtiyor. "Fiyat öğrenmek isteyen bizi arar. Özellikle Türkiye'de ikinci el Ford fiyatını Terme belirler." diyecek kadar da iddialı bu işte. İşin ilginç yanı bu işi yapanların büyük çoğunluğunun Gündoğdu isimli bir köyden olması. Bir tür eş dost akraba işi olarak başlayan galericilik, şimdi Türkiye'nin minibüs pazarı konumunda.

Terme, Samsun'un ikinci delta ovası konumundaki Çarşamba ile birlikte Samsun'un fındık merkezi aynı zamanda. Bu sene fındıkta yaşanan kriz, Fiskobirlik ile hükümet arasındaki problemler ve düşen fiyatlar en önemli gündem maddesi bu iki ilçede. Farklı işleri yapsalar da kime selam verseniz hemen fındıktan dert yanmaya başlıyor. Çünkü fındık Karadenizlinin hayatında öyle bir yere sahip ki, çalıştığı ve para kazandığı sektör farklı da olsa herkesin bir fındık bahçesi var. Ek gelir olarak bu işi yapanlar çoğunlukta. Hatta İstanbul'da çalışan ancak yazları gelip bahçesindeki fındığı toplayan ve bununla aile bütçesine katkı sağlayan memur ve işçi sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Bu yönüyle fındık piyasası, sadece Karadeniz'de yaşayanları ilgilendirmiyor.


DÜZ ARAZİLER FINDIK BAHÇESİ OLURSA

Son yıllardaki yüksek fiyat politikasının etkisiyle fındık bahçesi sayısındaki artış ise madalyonun diğer yüzü. Çarşamba ovasının düz arazilerini fındık bahçeleri dolduruyor artık. Oysa fındık dağlarda, engebeli arazide yetişen bir ürün ve bu sebeple birçok tarım ürünü için çok verimli olan arazileri fındık bahçesine çevirmek, kısa vadede çok kârlı görünen ama uzun vadede tarımdaki genel sıkıntıyı daha da artıracak bir yöntem. Zaten üretici şimdi arz fazlası sorunu yaşıyor. Ülkenin her bölgesinde olduğu gibi yapılamayan tarımsal üretim planlamasının bedelini ödüyor.

Doğan Beyhan ve Asım Köken, İstanbul'da işçi olarak çalışan iki Samsunlu. İkisi de fındık toplamak için Çarşamba'ya geliyor her yaz. Beyhan, "Eskiden fındık iyi bir yan gelirdi bizim için. Şimdi masrafı karşılamıyor." diyerek dert yanıyor. Bütün geliri fındık üretimi olan Murat Çakır da düşük kazançtan dertli. "Kazandığımız yevmiyelere gidiyor ama başka alternatifimiz de yok" diyor. O öyle diyor ama konu tarım olunca bölgede alternatif çok fazla. Bazı ürünlere yönelik teşvikler hükümet tarafından veriliyor. Teşvik olmasa bile bölge her türlü tarım ürünü için, hatta yılda iki kez ürün almak için son derece uygun.

Terme Organik Fındık Üreticileri Birliği Başkanı Mehmet Özmen'e göre fiyatlar yüksek olduğu dönemde düz araziye fındık dikildi. Her taraf fındık bahçesi oldu. Şimdi kota geldi, yüzde 10 meyil olmayan araziye dikemiyorsun ama mevcutlar da sökülmediği için arz fazlası sorunu yaşanıyor. Alternatif ürünlere maddi teşvikler var ama insanlar bunları umursamıyor. Kimse rahatını bozmak istemiyor. Fındığı yüksek veya düşük fiyat olması tamamen bir arz talep meselesi. Arz fazlası olmazsa, fiyat da çok iyi olacaktır. Özmen'in tespitleri de gösteriyor ki, Türkiye'deki fındık sıkıntısı bu seneyle sınırlı kalmayacak. Arz fazlası olduğu müddetçe fiyatlar düşük kalmaya devam edecek ve hükümetler çiftçi ile karşı karşıya gelecek.

Bütün bu bilgi ve tespitlerden sonra, tarih boyunca değişik uygarlıklara ev sahipliği yapan, Kurtuluş Savaşı'nın fiilen başladığı Karadeniz'in merkez noktası Samsun'un, imajından daha parlak bir geleceğinin olabileceğini elbette söyleyebiliriz. Zaten böyle bir potansiyele de fazlasıyla sahip.

Görünen o ki Samsun şehri yerel yönetimi, işadamları ve sivil toplum kuruluşlarıyla o potansiyeli ortaya çıkarma ve Samsun gerçeğini bütün Türkiye'de benimsetme heyecanını yaşamaya çoktan başlamış bile. Bu heyecana halk da sahip çıkabilirse, Samsun Türkiye'nin lokomotif illerinden olabilir. Hem de çok yakın bir gelecekte...


SAMSUN EKONOMİK KALKINMA KONSEYİ BİR İLK

Samsun'un genç valisi Hasan Basri Güzeloğlu'na göre öncelikle yapılması gereken birlikte üretmek ve kazanmak. Bunun için de birlikte çalışmak ve birlikte olmak gerekiyor. Şehrin en büyük avantajı, dünya pazarlarıyla buluşabilir bir konuma sahip olması. Kara, deniz ve havayolu açısından şehrin merkezî konumda bulunması, iyi değerlendirilmesi gereken bir özellik. Bunu değerlendirmenin birkaç yolu var. Birincisi, özellikle iş dünyasının ve tarımsal sanayicilerin beklentisi olan havaalanı kargo ünitelerinin inşa edilmesi. Vali Güzeloğlu bu iş için projelendirilmenin tamamlandığını ve ünitelerin kısa sürede hizmete gireceğini vurguluyor. Kongre merkezi hâline gelerek hizmet sektörünün geliştirilmesi ise diğer önemli bir hedef. Sağlık turizmi de hedefler arasında. Karadeniz'e kıyısı olan ülkelere ulaşım kolaylığı da bu çerçevede çok iyi değerlendirilerek, şehrin bir buluşma noktası olması sağlanabilir.

Vali Hasan Basri Güzeloğlu, devam eden yatırımlara da dikkati çeken Bakü-Ceyhan petrol boru hattı, Karadeniz sahil yolu, limanın özelleştirilmesi, tersane projesi gibi çalışmaların Samsun'un merkezî ve belirleyici rolünü güçlendireceğini belirtiyor. Bütün bu projelere şehrin altyapı ve zihniyet olarak hazırlanması da önemli bir ayrıntı elbette. Bu anlamda, Samsun Valiliği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, sivil, sosyal özel ve yerel tüm kesim temsilcileriyle birlikte Samsun Ekonomik Kalkınma Konseyi'ni kurduklarını da belirtiyor: "Bu konsey Samsun'un hedeflerini belirlemek, tanımlamak, bunlara erişmek için sorumlulukları dağıtmak, bu doğrultuda çalışma amaçlı kurulmuş bir oluşumdur. Bu Türkiye'de ilk ve örnek bir modeldir."


İŞADAMLARININ SAMSUN VİZYONU

Samsunlu işadamları bir yandan öz eleştiri yaparken, bir yandan da sorunlara çözüm önerileri üretiyor. Muharrem Durmuşoğlu, Samsun'un bir ticaret merkezi olmasından dolayı çevre illerden gelen mevduat akışına işaret ediyor. Bu durum ildeki sermaye oranını yükseltiyor ve aldatıcı bir zenginlik görüntüsü oluşturuyor. Sanayi noktasında o da birçok girişimci gibi tarımsal sanayinin desteklenmesini öneriyor. Soğuk hava depoları ve ambalaj sanayii olmadığı için tarım ürünlerinin yeteri kadar değerlendirilemediğini düşünen sanayici Burhan Erçal ise tarımda sadece üretmenin yeterli olmadığı görüşünde. Ona göre şehirde ve özellikle iş dünyasında profesyonel davranamama sorunu var ve bu yüzden projeler kâğıt üzerinde kalıyor.

Recep Asal da bu görüşe katılarak, süslü lafların icraata dönmediğinden yakınıyor. İlden güçlü ortaklıkların çıkmamasını ise eskiden yaşanmış başarısız bir tecrübeyle açıklıyor. 28 yıl önce Çarşamba yolunda kurulan çok ortaklı bir elektrik malzemeleri üretim fabrikası iflas ederek kapanmış. Bu olayın genç nesilleri olumsuz etkilediğini düşünüyor. Samsun'daki son konsolosluk olan Belçika Konsolosluğu 1954'te kapanmış. Yarım asırlık bir aradan sonra şimdi Moğolistan'ın fahri konsolosluğu ilde faaliyete geçecek. Görev ise işadamı Ahmet Giritli'ye verilmiş. Kendisi bu gelişmenin şehrin yeniden tırmanma rampasına girmesi için dönüm noktalarından biri olabileceğini düşünüyor.



lucapicola

Dergi güzel bir çalışma yapmış. İnşallah Samsun eski güzel günlerine döner.Umutvar olabileceğimiz gelişmeler var en azından.Tarımsal sanayiye ve petrokimya sanayine dayalı bir ekonomimiz olabilir. Böylelikle işsizliğe önemli bir çözüm bulunmuş olur.

mehmet yılmaz

Maalesef Samsun'un bu konuda bir de "imaja dayalı önyargı" sıkıntısı var. 1970'lere kadar Samsun, coğrafi avantajının da yardımıyla ciddi anlamda devletlu yardımlar lamış ve yatrırmlar yapılmıştır. Ancak 80'lerden sonra değişen iktisadi düzenden yeterli payı alamadık. Şimdi, hangi Karadenizliye sorsanız size; "Samsun'a zaten bir sürü yatırım apılıyor; biraz da bize yapılsın!" diyecektir. Elbetteki Karadeniz'e yapılan her yatırım beni de sevindirir ancak milletvekillerinin çoğunun Samsunlu bile olmadığı bir şehrin eski imajından dolayı ötelenmesi hiç de doğru değil. Evet, halen Karadeniz'in en gelişmiş şehriyiz ancak bir zamanlar Türkiye'nin 7. büyük şehri iken şimdilerde 20. sıralardayız.

Samsun kimseden torpil isteyecek bir coğrafyada değil, jeopolitikası, zirai alan zenginliği ve sanayiinin kurulması için gereken şartların mevcudiyetiyle zaten gelişmemesi düşünülümez bir şehir Samsun...

Çıkış yolu ise Lucapicola'nın da işaret ettiği gibi tarıma dayalı sanayii ve perto-kimya sanayiinde yatıyor.

Bafralı

Bafra ile ilgili yazılanlarla bir kez daha göğsüm kabardı.
Bu arada bence Samsun'un bütün bir il olarak geleceği tarım ve hayvancılığa dayalı sanayide. özellkile kültür balıkçılığında. Bildiğim kadarı ile sınırlarımız içinde 6 tane baraj var. Buralara kurulacak balık çiftlikleri en büyük kurtuluşumuz olacak.

piyanist

Memleketimi bu hale düşürenler acaba şimdi ne yapıyorlar nasıl hayat içindeler merak ediyorum.Eminim ki Havuzlu Evinin önünde viskilerini Yudumluyorlardır.Olaki bu halk bir gün uyanır tokat gibi birilerinin suratlarına vurur bu olanları (hiç umudum olmasada)