Türk futbolu da varlığını Çanakkaleye borçlu

Başlatan mehmet yılmaz, 22 Mart 2007, 11:33:52

« önceki - sonraki »

mehmet yılmaz



Türk futbolu da varlığını Çanakkale'ye borçlu

MEHMET YILMAZ
Futbolda sıkı defans yapıp bir puanı koparan takımları ifade etmek için kullanılan bir tabir vardır: Çanakkale Geçilmez... Aslında bunun, Çanakkale Savaşları düşünüldüğünde çok hafif ve yakışıksız bir benzetme olduğu söylenebilir. 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin Türk tarihinde ne kadar imtiyazlı bir yere sahip olduğunu uzun uzadıya anlatmanın manası yok. Bugünkü varlığımızın öncü alameti idi Çanakkale...
Ve o Çanakkale'de Türk milletinin on binlerce ferdi şehit oldu. Şehitler arasında beyin takımı sayılabilecek doktorlar, mühendisler, muallimler olduğu gibi esnaflar ve zanaatkârlar da vardı; köylüler de, çiftçiler de... Bu hazin tablo içerisinde yer alan bir grup da futbolcular idi. O dönemde faal olan bütün Türk futbol kulüplerinden pek çok futbolcu Çanakkale'ye gitmiş ve savaşmıştı. Zaten 1. Dünya Savaşı yılları, memleketin neresinde olursa olsun herkesin bir şekilde hadiseye dahil olduğu bir dönemdi. 1915 yılı, Darülfünun başta olmak üzere İstanbul'daki okulların talebelerinin cepheye sevk edildiği günlere sahne oldu. İşte, o okullardan biri de İstanbul Erkek Lisesi idi. Cepheden dönebilen yaralı talebeler okulda tedavi ediliyordu. Bu nedenle okul duvarı hastane rengi olan sarıya boyanmıştı. Şehit sayısı arttıkça da sarının yanına yas rengi olan siyah ilave edildi. Görüldüğü gibi savaş, yalnızca futbol oynamayı zorlaştırmakla kalmamış, aynı zamanda takımların renklerine de tesir etmiştir. Benzer bir renk tercihi de Balkan Savaşları'nın yası için kırmızının yerine siyahı ekleyen Beşiktaş ile Antep müdafaasına istinaden kırmızı (şehit kanı) ve siyah (yas) renkleri alan G.Antepspor için de geçerli olmuştur.

***

Bari çocuklarımız top oynasın

Savaşı filmlerden öğrenen bir nesil olduğumuz için onu sadece cephedeki askerleri ilgilendiren bir şeymiş gibi algılayabiliyoruz. Halbuki, savaşın olduğu yerde insanlık ve insana dair pek çok şey son bulur. Nitekim bunlar arasında futbol da vardır. Bugün Filistin'in bir futbol ligi yok. Irak'ta ligi bir tarafa bırakın, futbolcu ve antrenörler hayat savaşı veriyorlar. Yine Çeçenistan'da futboldan söz etmek çok güç. Öyle ki Terek Grozni ,Sovyetler Biirliği Ligi'nde top koşturan köklü bir takımdı. Ülkemizde takımların altyapılarında top koşturan emsallerinin aksine o ülkelerdekiler hayatta kalabilmenin peşinden top koşturuyor. Mesela, yıllardır iç savaş acısını çeken Somali'de ortalama ömür 35 yaş. Yani, profesyonel bir futbolcunun jübile yaptığı bir yaşta Somalililer hayata veda ediyor. Halbuki, savaş olmasa Somali'den de bir Drogba, bir Eto'o çıkabilirdi. Kaldı ki istikrarsızlık ve savaş yüzünden Afrikalı gençlerin en büyük hedefleri futbol topuna biraz daha iyi vurmak ve ne yapıp edip Avrupa'ya gidebilen bir futbolcu olabilmek.

Futbol tabirleri arasında savaşı, bombalamayı, saldırmayı, imha etmeyi ne de çok kullanıyoruz. Bir mücadele sporu olan futbolun içinde elbette ki buna yakın şeyler var; ama sadece buna yakın! Çünkü savaşın olduğu yerde futboldan söz edebilmek çok güç. Bahsedenler ise genelde tuzu kurular... Mesela, Irak Olimpik Milli Futbol Takımı 2004'te galibiyetler kazandıkça ABD yönetimi bunu kendilerine yontmuş; ancak gerekli cevabı yine Iraklı futbolculardan almıştı: 'Biz sizin için değil, yalnızca Irak halkı için oynuyoruz!' Olimpiyat 4.'sü olan Irak, şayet finale çıksaydı işgalci Bush maçı seyretmek ve tabii ki propaganda yapmak için Atina'ya gidecekti.

Bosna-Hersek'e yapılan saldırılar boyunca Bosna'da futbol oynanamadı; oynanması da düşünülemezdi zaten. Hatta o dönemde basketbolcu Mirsad ile futbolcu Elvir Baliç gibi isimler spor hayatlarını sürdürmek amacıyla Türkiye'nin yolunu tutmuşlardı. Tıpkı başka diğer Bosnalı sporcuların başka ülkelere gitmeleri gibi. O zor yıllarda katledilen Boşnaklar şehitlerini gömmek için stadyumları da kullanmaya başlamışlardı. Merhum Aliya İzzetbegoviç, 'Bari çocuklar top oynasın, oralara dokunmayalım.' demişti; ancak şartlar o kadar çetindi ki pek çok stadı şehitlere tahsis etmek zorunda kaldı Bosna halkı.

***

Çanakkale geçilseydi...

Savaşın futbola vurduğu en büyük darbeler 2. Dünya Savaşı yıllarında yaşandı. Hitler'in Avusturya'yı ilhak edip Avusturyalı futbolcuları zorla Alman Milli Takımı'nda oynatmasıyla başlayan solgun futbol yılları, dünya tarihinin en büyük ve en berbat savaşı yüzünden iki Dünya Kupası'nın ve ülkelerdeki futbol liglerinin oynanamamasına sebep olmuştu. 1942 ve 1946'da yapılması icap eden iki kupa savaşın getirdiği felaketler sebebiyle yapılamadı. Savaşta hayatını kaybeden milyonlar arasında pek çok futbol adamı da vardı. Savaşa bulaşmayan bizim gibi ülkeler bile o süreçte herhangi bir uluslararası organizasyona giremediler ve futbolcularını da silah altına almak zorunda kaldılar. Futbolseverler için savaşın kesin bitiş tarihi belki de 1950 idi. Çünkü Brezilya'da Dünya Kupası başlamıştı...

Çanakkale'ye gelirken Türkleri insan eti yiyen barbarlar olarak bilen; ancak çetin savaş ortamında bile Türklerin insanlığına hayran kalan Avustralya ve Yeni Zelandalılar'la belki bu ilginç dostluğun anısına bazı futbol organizasyonları tertip edilebilir. Genç ya da minik takımlar seviyesinde mesela... Velhasıl, Çanakkale Savaşları vatanımızın bizde kalmasını sağlayan ilk kapı olarak büyük önem taşıyor. Hatta şöyle de düşünebiliriz: Çanakkale geçilseydi bugün tutacak bir Türk takımı bile bulamayabilirdik...  

Zaman-Sporvizyon
Sayı: 177
Bölüm: Haberler

tunç güvenoðlu

sevgili samsuni yazıyı okudum hep merak ettıgım sey yazının sonunda yazılı olan CANAKKALE GECILESEYDI NE OLURDU.canakkale savası 1915-16 yıllarında oldu ama kurtulus savası bu tarıhten sonra oldu canakkaleyı gecemedıler ama yınede ulkemıze gırdıler dolmabahce sarayına kadar ıstanbul bogazına geldıler ulke nerdeyde elden gıdıyordu . canakkale gecılmedı ama baska yollardan ulkemıze gırdıler asıl bence kurtulus savasında maglup olsaydık tuatacak takımımız kalmazdı...

mehmet yılmaz

@Tunç Bey
Elbette ki İstiklal Harbini de kaybetseydik hiçbirşeyimiz kalmayacaktı. Ancak şöyle de bir durum var. Eğer Çanakkale yüklenen İtilaf Devletlerinin o büyük kuvvetiyle aşılsaydı İstanbul'un işgali 1921!dekinden çok farklı olacaktı ve İstiklal Harbini kazanan asker kadrosu ve halkı ile Çanakkale'de durdurabildik, bir kez daha neden olmasın? moral takviyesi atlanmış olacaktı. Gazi M.Kemal'e de istiklal azim ve kararını aşılayan öncü unsur Çanakkale'de başarabilmiş olmaktı.

Bir de bazı tarihçilerin şöyle bir yorumu daha var. Eğer ülkemiz Yunanlar tarafından değil de İngiliz-Fransız-İtalyanlar tarafından işgal edilseydi (asker çıkarma bakımından) yine direniş olurdu ama bu kadar büyük bir direniş olmayabilirdi. Çünkü Yunan ve Ermeniler asırlarca içimizde yaşayıp, merhametimize sığınmış iki toplumdu ve birden bire bize zulmetmeleri toplumdaki öfkeyi/tepkiyi daha da artırmıştı.

Neticede dediğiniz doğru; İstiklal Harbi de bu başlığa uygun lakin Çanakkale'de düşmanın kuvvetini kesen, öncü bir işaret kabul edilmelidir.

veis

bu başlık degişmeli TÜRKİYE HERŞEYİNİ ÇANAKKALEYE BORÇLU