20-Ocak-1989

Başlatan Anonymous, 19 Ocak 2005, 12:22:28

« önceki - sonraki »

edmontdante

Alıntı yapılan: "canikli"Ercüment ve Agim cezalıydı diye biliyorum ben de... Emin Abinin sitedeki röportajında da ikisin adı geçiyordu. Biz de Rahmi-Rahim oldu mu hiç bilmiyorum. Ama Agim olabilir o isim. Bir de Yüksel , Samsunlu değil Giresunluydu diye biliyorum.


Canikli kardeş,Yüksel'in Samsun'lu olmasından kastım aslında, başka bir takımdan transfer edilmeden Samsun'dan yetişmesiydi.Yoksa Samsun'lu mu Giresun'lumu bilmiyorum.Tabiki Giresun'lu birini Samsun'lu olarak nitelemek hatalı.Rahmi diye bir oyuncumuz vardı forvet,Almanya kökenli,dalgalı kabarık saçlı.

Kale Arkası,düşüncelerin için teşekkür ederim.Eskiyi hatırlamak gerçekten güzeldi.

KaleArkası

Edmontdante hocam asıl ben teşekkür ediyorum.Senin diğer yazılarınıda büyük bir merak ve zevkle okuyorum zaten.Aramızda siz ve sizin gibi değerlerle bulunmaktan bir kez daha gurur duyuyorum

cenkturgut

ercüment  sakattı  bu yuzden  deplasmana   gıdememıstı.Daha onceden  ayagı kırılmıstı  eskısehırde

AllydeenleaR

Rahmetli muzafferin tanjulu kadronun son yılında bize ligdeki ilk mağlubiyeti tattıran toprak sahada oynayan diyarbakırspora rövanşta attığı gol geldi aklıma 5-1 kazanmıştık sanırım dördüncü golümüzü atmıştı onsekizin üstünden çokta güzel goldü ALLAH cc hepsine rahmet eylesin mekanları cennet olsun

veis

ogünleri celile canere serkana gösretmek lazım sizler dün b.. dunuz bu kokdunuz demek lazım millet ne başarılara imza atdı siz kaçdınız demek lazım işte hepsinden allah razı olsun mekanları cennet olsun adam gibi gelip adam gitmek demek bu olsa gerek.

celebi

Allah bir daha o günleri göstermesin ya.

veis

inşallaha ama kısmet demek den başka çaremiz yok.

**KaR6**

AlıntıGS yi yendiğimiz o maçı bir türlü bitirmeyen Erman  TOROĞLU şimdi ahkam kesmeyi biliyorsun ama senin de diğerlerinden bir farkın olmadığını biz biliyoruz.Tabi birde elimizden çaldığın Başbakanlık kupası.


 tac atmaya yavas giden emin kar' a ' oyna oyna bu maç böyle bitmez' diyen bi adam bu erman toroglu.. o maçın kasedi bende var ve her izlediğimde sinirden kuduruyorum..

mehmet yılmaz

Kazada kaybettiğimiz üç futbolcumuz aynı karede.
Muzaffer, Mete ve Tomiç...

O gülen gözlerinden geriye hüzün ve dua kaldı artık!


yönetici

20 ocak yaklaştığı için yeni başlık açmak yerine tarihimiz bölümündeki başlık buraya taşınmıştır.

celebi

Allah  rahmetini üzerlerinden eksik etmesin. rabbim tekrardan bu şekilde hiç bir takımın başına vermesin.ve artık o ruhun o yılların aşkının şevkinin başarının gelmesini tekrardan Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.

celebi

bizim antalya maçı tam bu güne geliyor aslında futbolcularımızın bu tarihin hatrına bu maçı almaları gerekir ama zannetmiyorum. bunun için yüreklerini ortaya koymaları gerekir.

bunun yanında tff ye başvurulsada antalya maçında asaygı duruşu falan olmaz mı acaba.

körfez55

buradan bir kez daha şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.ALLAH bir daha böyle bir acıyı kimseye yaşatmasın...

ozkan17

burdan benım buyuklerıme bır sorum olacak..yasım ıtıbarıyle bılmıyorum ama sehıtlerımızın cenazelerı samsundamı? eger samsundaysa samsunun hangı mezarlıgında şirin anamızda dahil bi bilgilendirirsenız samsuna gittigimizde zıyeret ederız o guzel degerlı ınsanları

mehmet yılmaz

16 Ocak 2008, 20:24:21 #44 Son düzenlenme: 16 Ocak 2008, 20:30:52 samsuni
KAZA GEÇİREN TAKIMLAR; SAMSUNSPOR VE DİĞERLERİ
   



                Yaşı müsait olanlar hatırlar elbette. 1980'li yıllar demek biraz da Samsunspor demekti. Hasbi Menteşoğlu'nun başkanlığını yaptığı Kırmızı-Beyazlılar, Tanju Çolak, Fatih Uraz, Savaş Demiral, Rıfat Benli, Orhan Kapucu, Muzaffer Badalıoğlu gibi üst düzey futbolcularla Türkiye Liginde fırtına gibi esiyordu. Öyle ki 1985-86 ve 86-87 sezonlarını 3. , 87-88 sezonunu ise 4. sırada bitirmişlerdi. Bu yıllar arasında F.Bahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'a karşı çarpıcı sonuçlar almışlardı. Buna göre F.Bahçe ile oynadığı 10 resmi maçta yalnızca 1 yenilgiye uğrarken ilk 6 maçtan 5'ini kazanmış ve kalesinde gol bile görmemiştir. Toplamda 14 gol atıp, 4 gol yemiştir. Aynı süreçte Beşiktaş ile oynadığı 7 maçı da kaybetmemiş, Trabzonspor'a ise yalnızca bir kez mağlup olmuştur. İki defa gol kralı çıkarmış ve dört futbolcusunu da sürekli olarak milli takıma göndermiştir. Ancak bu altın dönem hazin bir hadise ile son bulmuştur. 20 ocak 1989 günü Samsunspor kafilesini taşıyan otobüs 2. devrenin ilk maçı olan Malatyaspor deplasmanı için yola çıkmıştı. O günü hatırlayan herkes aynı şeyi söyler size; hava kapkara idi...
   Havza ilçesi yakınlarında bir kamyonla çarpışan Samsunspor otobüsünde bir can pazarı yaşanır. Diyarbakır deplasmanına giden Çarşambaspor kafilesi yetişir ilk olarak. Sonra da ambulanslar gelir. İki aracın şoförü, teknik direktör Nuri Asan ve futbolculardan Mete Adanır ve Muzaffer Badalıoğlu olay yerinde kaybederler hayatlarını. Aylarca komada kalan Yugoslav futbolcu Tomiç de daha sonra eklenir bu acı tabloya. Dağ gibi adamlar yaralanmışlar, yollara savrulmuşlardır...
   Ve kara haber ulaşır Samsun'a. Herkesin evinde bir cenaze varmış gibidir; şehirde ağlanmayan ev yoktur. Devlet Hastanesinin önü mahşer yeridir. Üstelik sadece Samsun'da değil, futbola ilgi duyulan her yerde gözyaşları dökülüyordur Samsunspor'lular için. Türkiye böyle bir kazayı daha evvel hiç yaşamamıştır!
   Kaza sonrasında dönemin hükümeti Samsunspor'a 3 milyar lira civarında bir yardımda bulundu. Ülke genelinde bir yardım kampanyası düzenlendi. Takımın Birinci Ligde kalma hakkı mahfuz tutuldu lakin ligde ikinci devre çıkamadığı 17 maçında 3-0 hükmen yenik sayılması kararlaştırıldı. Böylece Samsunspor aslında uğramadığı 17 mağlubiyete uğrarken, hiç yemediği 51 golü de kalesinde görmüş oldu. Diğer bir ifadeyle 1988-89 sezonunu 103 golle şampiyon bitiren F.Bahçe aslında 100 gol atmış oluyordu. Üstelik İstanbul'daki ilk maç 0-0 bitmişti. Yani Fener'in şansı yine tutmamıştı Samsunspor'a. Gelir getirmesi için bir kaset çıkarıldı. En nihayetinde takım ertesi sezon küme düştü; sonra çıktı; düştü; çıktı ve 1993'ten 2006'ya kadar Süper Ligin üst düzey takımlarından birisi olurken; Türk futboluna da nice isim kazandırdı. Ancak hiçbir dönem 1985-88 arasındaki şampiyonluk adayı Samsunspor gibi olamadı. O takım 22 hafta lider kalmayı başarmış, az kalsın 5. şampiyonluğu alacak bir takımdı.





Kaza için ne dediler?

Fatih Uraz ( Samsunspor ve Milli Takımın eski kalecisi) : Dile kolay beşi hemen olmak üzere altı kişinin vefat ettiği, iki kişinin en kuvvetli oldukları bir dönemde aniden özürlü hale geldiği, üç kişinin kafadan önemli darbeler aldığı, birçok kişinin de bacağını, kolunu, belini kırdığı, dalağını ameliyat masalarında bıraktığı büyük bir felaketi, üstelik de yaşayan birinin anlatması!
O dönemlerde bizim gibi daha birçok takım deplasmanlara gidişte karayolunu tercih ediyordu. Yollar hayli uzun olduğu için biz de dahil çoğu arkadaşımız hareket edeceğimiz sabahın gecesini video seyrederek geçirip çok az uyuyorduk ki, otobüste rahat uyuyabilelim. 20 Ocak 1989 sabahında da aynı şeyler yaşandı ve otobüsün tekerlekleri döner dönmez çoğumuz uykunun kollarına düşüverdi. Otobüse en son biz binmiştik ve kaza öncesinde tek hatırladığım havanın çok puslu oluşu ile çok sevdiğim Nuri hocamın yanının boş oluşuydu. O an hocamın yanına giderek biraz sohbet edeyim diye düşündümse de, sonrasında, "Yol çok uzun, uykum da var. Nasılsa uyanınca giderim." diye fikir değiştirdim. Onun bir daha uyanamayacağını hiç aklıma getirmeden! Sonrasında tek hatırladığım sahne futbol sahalarının gördüğü en centilmen futbolculardan birisi olan ve bir sıra önümde oturan Mete'nin, "Vuruyoruz." demesiydi.
Aylar önce rüyasında beraberce ölümü beklediğimizi, benim kurtulduğumu kendisinin ise öldüğünü görecek kadar temiz kalpli olan doğru bir adamın rüyası aynen çıkıyordu. Uyumakta olan ben çok kısa bir zaman dilimi içerisinde oturma pozisyonuna geçiyor, bu sayede koltukların arasında sıkışarak bir yere çarpmama şansına sahip oluyorken, rahmetli arkadaşım olayı net görmenin ve de kaderin çağrısı neticesinde ayağa kalkıyor, başını tavana vuruyor ve Yaradan'ına dönüyordu.
Yalnızca Mete mi? Ülkenin en iyi stoperlerinden Muzaffer, son model arabalarla yarışacak kadar hızlı ve iyi bir şoför olan Asım ağabeyimiz, talihin randevusuna vaktinde yetişebilmek için Kayseri Şeker Fabrikası'ndaki sırasını arkadaşlarıyla değiştiren kamyon sürücüsü ve canım kadar sevdiğim Nuri hocam ilk anda aramızdan ayrılıyordu. Başka bir din mensubu olmasına rağmen annesi için camide dua etmemizi isteyecek kadar aydın görüşlü, inançlı Yugoslav Tomiç ise, aylarca bitkisel hayatta kaldıktan sonra ebedi aleme göç ediyordu.
Nuri Hoca, öyle kibar, öyle beyefendi, öyle Samsunspor aşığı biriydi ki, bilmeyenlere onu anlatmak imkânsız. Bir gün kırılmadığım, bir gün bile kendisini kırmamak için azami özen gösterdiğim sevgili hocama zamanın bir yerinde sormuştum, "Hocam İtalya'da ya da İspanya'da çalışırken seni Samsunspor istese gelir misin?". 'Gelirim elbette' demişti. Zaten o yaşıyor olsaydı izin vermeyeceği için benim de başka bir kulübe gitmem mümkün değildi! Nuri hocaya yaşarken hiç saygısızlık yapmadığım halde onu ne kadar sevdiğimi söyleyemediğime o kadar yanıyorum ki!
Samsun halkının kaza sonrasında takımına sahip çıkması ne kadar güzeldi! Bize gözbebekleri gibi baktılar. Hükümetin 3 milyar gibi büyük bir meblağı kulübe tahsis etmesi ne büyük incelikti. Lâkin gidenlerin yerini doldurabilmek ne mümkün! Ancak zaman öylesine sihirli bir kelime ki, yeri gelince her şeyin üzerini örtüveriyor. Ve sonunda olan yalnızca ölenlere ve ıstırapları halen sürenlere oluyor. Sahalarımızın gördüğü en çalışkan futbolculardan biri iken tekerlekli sandalyeye mahkum olan kaptanımız Emin ile kolunun birini kullanamaz hale gelince siyah saçlarını birkaç haftada aklarla değiştiren klas santrfor Erol'u, eğer ki arayıp sormuyorsak vefasızlıktan ziyade onların devam eden acılarını hatırlatmamak için olsa gerek!



Emin Kar ( Samsunspor eski kaptanı) : Bu öyle basit bir şey değildi. Biz pikniğe ya da tatile giderken kaza yapmadık; deplasmana gidiyorduk. Bakın mesela Allah rahmet eylesin, Denizlisporlu genç futbolcu vardı Doğan Seyfi... Çok az bir süre orada oynamıştı ve özel arabasıyla kaza yapmasına rağmen Denizlispor onu sahiplendi. Ama bize ilk yıl biraz ilgi gösterildi; sonra ise verilen sözler unutuldu. Ben bunları çok fazla dile getirmek istemiyorum; amacım demogoji yapmak da değil! Maalesef Samsun'da bu konuda bir eksiklik oldu.
Tesislere Nuri Hoca'nın adının verilmesini bile yadırgayanlar oldu. Nuri Asan ki, G.Saray'da top oynarken Samsunspor kurulunca koşarak gelmiş ve anlatılamayacak kadar büyük bir Samsunsporlu, büyük bir insandı. Her zaman parasız, pulsuz çalışmıştır Samsunspor'da. Keza Muzaffer de hem çok iyi bir stoperdi hem de çok iyi bir insan. İddia ediyorum, Muzaffer gibi bir stoper şu an Türkiye Liglerinde yok! Tomiç de uzun süre kaldı komada ve sonunda yenik düştü. Ancak onun eşine hatırı sayılır bir para yardımı yapılmıştı. Ben olsam kaza geçiren kadroda bulunan oyuncuları ya hiç yollamazdım ya da onore ederdim. Neticede sembol futbolcu diye bir kavram var.



Celil Sağır ( Samsunsporlu futbolcu) : Zaten ben futbolcusu olmadan evvel Samsunspor'un bir taraftarıydım. Maçlarına giderdim, Birinci Ligde şampiyonluğa oynadığımız yılları hiç unutmam. 1989 kazasında inanılmaz üzülmüştüm. Yıllarını veren futbolcuların küstürülmesine daha da üzülmüştüm kaza sonrasında. Gerçi bu tür duyarsızlıklar sadece Samsun'a has değil. Ülke genelinde var.



Bülent Kocabaş ( Çarşambasporlu eski futbolcu) : Yaz kampında Çarşambaspor'dan transfer edilmiş olan Samsunlu bir futbolcu olarak Uludağ'da ben de vardım. Nuri Hoca benim Çarşamba'daki performansımı çok beğeniyordu ve sözünü tutarak Samsunspor'a almıştı. Kadro hayli genişti ve sezon başında ben Samsunspor'un yakın çevre takımlarına da oyuncu verme politikası doğrultusunda 2. Ligde şampiyonluk hedefi olan Amasyaspor'a kiralandım. Kazayı öğrendiğimde Amasya'da kamptaydım. Çok üzülmüştüm ve hemen yola çıktım. Kaza yerinde bulunan Samsunsporlular da Çarşambasporlular da benim arkadaşlarımdı. O an "kader" diye düşündüm. Çünkü kiralandığımda çok üzülmüştüm ama o hafta sakat ve cezalı oyuncular da olduğu için eğer Samsunspor'da kalsa idim muhtemelen ben de o otobüsün içinde olacaktım. Mete dünya efendisi bir arkadaştı, hepsi iyiydi ama Nuri Asan bambaşka bir insandı benim nezdimde. Allah rahmet eylesin hepsine de.




Eralp Adanır ( KKTC'li gazeteci-Mete'nin kardeşi) : Mete Adanır; bir Samsunsporlu futbolcu olarak Türkiye'de algılanabilir. Bu gayet doğal bir yaklaşımdır. Ama Kıbrıslı Türkler için Mete; sadece bir Samsunspor futbolcusu değil, Kıbrıs Türk insanını "tek başına" Türkiye liglerinde başarıyla temsil eden bir "temsilcimizdi". Bu küçücük adadan çıkıp, milyonların içinde yer edinebilmek ve bu edindiği yeri de başlarıyla sürdürebilmek, sanırım pek de sıradan bir olay değildi. Onu bir kardeş olaraktan öte, bir Kıbrıslı Türk olarak kaybetmenin acısını her zaman içimizde taşıyacağız.
Golcülüğüyle ün salan Mete, 1985 yılında Konyaspor'a transfer olmuş, 2. Lig şampiyonluğuna oynayan Konyaspor'da, çok başarılı bir futbol oynamış ve 1985-1986 sezonunda Türkiye 2. Liginde 25 gol atarak "Gol Kralı" olmuştu.
1987 yılında Tanju'nun Samsunspor'dan ayrılması ile golcü sıkıntısı içerisine giren Samsunspor, Mete'nin başarısını fark etmiş ve antrenör Mitroviç'in de önemli girişimleriyle çok iyi bir transfer gerçekleştirmişti. Mete, artık Altay'dan sonra tekrar 1. Ligde ve bu kez de Samsunspor'daydı.Burada başarılı 2 yıl geçiren Mete golcülüğünü sürdürmüş ve Samsunsporluların gönlünü fethetmişti. Özellikle Kasım 1987'de Galatasaray ile olan karşılaşmada 85'inci dakikada Mete'nin kaydettiği gol onu, sadece Samsun'da değil Türkiye'de de bir anda flaş isimler arasına sokmuştu. 1989-90 sezonu için büyük takımlarla ve özellikle Beşiktaş ve Galatasaray ile görüşmeler yapan Mete, ne yazık ki belki de kendisinin son transferi olacak bu takımlara gidemeden, talihsiz bir kaza sonucunda 27 yıllık hayatı son bulmuştu.






20 Ocak 1989 günü o otobüste yer alan bazı isimler:

Kaza sonrasında hayatını kaybedenler oldu elbette. Ancak işin bir de pek dikkat edilmeyen bir başka yönü daha vardı. İstikbal vaad eden oyuncular ya da zaten belli bir seviyenin üzerinde olan oyuncular kaza sonrası taşıdıkları izlerden dolayı bir düşüş yaşadılar. Örneğin Ümit milli takımın çok kuvvetli bir golcüsü olan Mustafa Sinecek kariyerini 2. Lig takımlarında sürdürmek zorunda kaldı. Keza ileride çok iyi bir santrafor olması beklenen genç Yüksel de 2. Lig takımlarında oynayıp bıraktı futbolu.

Teknik Direktör: Nuri Asan (Vefat etti)
Futbolcu: Muzaffer Badalıoğlu (Vefat etti)
Futbolcu: Mete Adanır (Vefat etti)
Futbolcu: Zoran Tomiç (Vefat etti)
Otobüs Şoförü: Asım Özkan (Vefat etti)
Menajer: Yüksel Özan (Yaralandı; 2006 yılında vefat etti.)
Futbolcu: Erol Dinler (Yaralandı, malulen emekli, Kemer'de; turizm sektöründe.)
Futbolcu: Emin Kar (Yaralandı, malulen emekli, Samsun'da yaşıyor.)
Futbolcu: Fatih Uraz ( Yaralandı, futbola devam etti; Zaman Gazetesi yazarı)
Futbolcu: Şanver Göymen (Yaralandı, futbola devam, İzmir'de yaşıyor; Altay'da oynarken Milli Takıma kadar yükselip Euro'96 kadrosunda yer aldı.)
Futbolcu: Kasım Çıkla (Yaralandı, futbola devam etti.)
Futbolcu: Ercan Kol ( Yaralandı, futbola devam edip Samsunspor'da bıraktı.)
Futbolcu: Mustafa Sinecek ( Yaralandı, futbola devam etti, Samsun'da altyapı hocası.)
Futbolcu: Yüksel Öğüten (Yaralandı, bir müddet daha futbol oynayıp bıraktı. )
Futbolcu: Futbolcu: Burhaneddin Beadini ( Yaralandı, futbola devam etti ve şu an Eskişehir'de.)
Futbolcu: Nasır Beadini ( Yaralandı, ancak birkaç sene sonra bir başka trafik kazasında hayatını kaybetti.)
Futbolcu: Hakkı Bayrak ( Yaralandı, futbola devam etti, Samsunspor'da antrenörlük yaptı.)
Malzemeci: Halil Albayrak (Yaralandı, malulen emekli)




Kaza geçiren diğer futbol takımları:

Bu gibi acı kazayı yaşayan tek takım Samsunpor değil. Benzer bir acıyı 7 Eylül 2002 tarihinde Sivasspor deplasmanına giderken Sakaryaspor kafilesi de yaşadı. Kazada Sakaryaspor'un unutulmaz golcüsü ve Türkiye liglerinin 1984-85 sezonu gol kralı olan ve o günde takımın teknik direktörlüğünü yapan Aykut Yiğit ile futbolculardan Fırat Önil ile takımın şoförü Selami Uludağ, malzemeci Fevzi Ergünoğlu ve masör Cüneyt Çukur hayatlarını kaybettiler. 
1940'lı yıllarda İtalya'da çok başarılı bir takımdı Torino. Öyle ki, 1942-43, 1945-46, 1946-47 ve 1947-48 sezonlarını şampiyon olarak tamamlamışlardı. 1948-49 sezonunda da liderlerdi lakin 4 Mayıs 1949 günü Portekiz'deki bir jübile maçından dönen Torino kafilesini taşıyan uçak sis nedeniyle yere çakılınca takımdaki herkes öldü. Hayatta kalan tek futbolcu ise sakatlığı nedeniyle o maça gitmeyen Sauro Toma'idi. Geride kalan maçlara PAF takımı çıkmış ama yine de şampiyon olmuştur Torino. O kaza bir efsaneyi de sonlandırmıştır.
Gencecik bir kadro ile İngiltere'de 1956 ve 57 şampiyonluklarını kazanan M. United takımı da 6 Şubat 1958'de bir kaza geçirdi ve 8 futbolcusunu kaybetti. Bu takım futbol tarihine Busby'nin Bebekleri olarak geçmişti.
1993 yılında ise Zambiya milli takımının da içinde bulunduğu uçak düştü ve 18 futbolcu ile teknik direktör Godfrey Chitalu da hayatını kaybetti.
Özetle maçlar kazanılır, kaybedilir, şampiyon olunur, küme düşülür... Bu acıyı bilenler şöyle derler; yeter ki canlar sağ olsun!..

Mehmet YILMAZ - Futbol Extra Ocak 2008 Sayısı