İsmail Uyanık ropörtajı (FanEtik)

Başlatan salihcakir, 18 Aralık 2005, 22:29:54

« önceki - sonraki »

salihcakir

Fanatik Gazetesi'nin FanEtik köşesinde bu hafta Samsunspor Eski Başkanı İsmail Uyanık'la yapılmış bir röportaja yer verildi..

Bugün bu federasyon değişmeli ancak şu şartlarla: Gelecek federasyonun ilk işi, futbolu sosyal adalete dayalı, rekabeti artırıcı bir organizasyona dönüştürmek olacaksa, altyapıya dayalı bir sistem kurulacaksa, yabancı sayısı azaltılıp, "Kendi futbolcunu kendin üret" sloganı hayata geçirilecekse federasyon değişmeli. Düzen değişmedikçe isimlerin değişmesinin bir anlamı yok

Levent Bıçakcı 3 büyük kulüp merkezli bir futbol yaşadı
Seçimlerde etkin bir rol oynadığımı söyleyebiliriz. Benim gibi güçbirliği yaptığımız başkanlarla taraf olduk ve naçizane bir katkımız oldu. Başarıyı ve başarısızlığı içinde bulunulan şartlara göre belirlemek gerekiyor. O dönem için bu federasyonu ileri bir adım olarak algılıyorum. Federasyon, bir öncekine göre hukukun daha çok öne çıktığı, daha çok kurallarla yönetilen bir federasyon oldu. Başında bir hukukçu başkan var. Başında bir koltuğa yapışma kaygısı olmayan, koltuğun değiştiremediği insanlar var. Levent Bıçakcı'da bu zaafların olmadığını biliyorum. Agresif ve o koltuğa sıkı sıkı yapışmak için tavizler verecek biri değil. Bıçakcı'nın futbol bilgisine de çok büyük bir saygım var... Tabii, Levent Bıçakcı hiç bir futbol kulübünün yönetiminde olmadı, başkanlığını yapmadı ve Türkiye'deki futbolun çökmesine sebep olan İstanbul merkezli, 3 büyük merkezli futbolun içinde yaşadı. Yani hep o sırça köşklerde futbolu yöneten gruba dahil oldu Levent Bıçakcı...

Savaş başlamadan kazanılır ya da kaybedilir
Ben bu seçimin Levent Bıçakcı'nın gitme seçimi olmasını kabul etmiyorum. İcraatını eleştirirken o günkü şartları da göz önünde tutmak gerekir. Gerek Bıçakcı ve kıymetli üyeler kibarlıkları gereği açık konuşamıyorlar. Levent Bıçakcı'nın o günkü yönetimini tamamen kendi tercihleriyle yapmadığını biliyorum. Ama diyeceksiniz ki başkan bir yönetimle yola çıkmışsa o yönetimin bütün başarısından sorumludur. Levent bey de böyle bir tavır içerisinde. Kendi seçmediği bazı insanların tavırlarından artı ya da eksi hepsini üstleniyor. Onurlu bir lider davranışı! Bu baskı anlamında dikte ettirildi demiyorum. Karşılarında ciddi bir güç haline gelmiş ve etkili bir yönetim vardı. Bıçakcı yönetime gelirken, güçbirliğiyle oluşan bir listenin başına geldi. Ordular, savaşı savaş başlamadan kazanır ya da kaybederler. Bıçakcı tercihini bu oluşumun başında yer alarak kullandı ve bugün geldiği nokta da o yüzden. O dönem için olabilecek en iyi başkan adayı Levent Bıçakcı'ydı...

Güç odaklarının ayağına basacak sistem boğdurulur!
Bu genel kurulun Türk Futbolu'nun Kurtuluş Savaşı'nı başlatacak bir genel kurul olduğuna inanmıyorum. Su henüz kaynama noktası olan 100 dereceye gelmedi. 99 derecede fiziksel değişiklik görülmezken, 100 derecede fiziksel değişim olur. Ama şunu biliyorum 3 sene öncesine kadar kayıtsız şartsız bu düzeni savunan büyük tirajlı gazetelerimizin yazarları dahil, "Ne oluyoruz, bu başarısızlığın ardında yıllardır Anadolu kulüplerinin dillendirdiği eşitsizliğin ne kadar payı var"ı tartışmaya başladılar. İleri gelen futbol otoriteleri doğruyu da, Türk Futbolunun nasıl kurtulacağını da biliyor. Ama bilmek demek uygulamaya cesaret edebilmek anlamına gelmiyor. Bu işe talip olacak insanların da bu radikal değişiklikleri yapabilecek strateji içinde olacaklarına kesinlikle inanmıyorum. Çok radikal kararlar alabilecek, herkesin bildiği doğruları uyguladığı zaman bir sürü güç odağının ayağına basabilecek bir sistem, çok fazla yaşamadan zindanlarda boynuna kement geçirilerek boğdurulacaktır. İnsanlar geldiği gibi götürülecektir. Olay budur. Anadolu kulüpleri kendi gerçeklerinden hareketle, doğrular etrafında birleşemedikçe, bugünkü düzenin devamına yönelik olaya talip olan federasyonun radikal kararları alıp, Türkiye'deki futbolun kurtulmasını sağlayacak uygulamaları yapması mümkün değildir...

Kurullara girenler formalarını çıkaramaz
Bu iş kurul (Tahkim, disiplin vs) meselesi değil. Sadece futbol bilgilerine güvenerek değil, seçilme kaygısıyla kurulan bir yönetim, dolayısıyla, icazetli bir yönetimle federasyonun başına gelebiliyorsunuz. Kurullar bağımsız olmalı. Beşiktaş, Fenerbahçe ya da Samsunspor önerisiyle kurullara giren insanlar göreve geldikten sonra bu gömleklerinden kurtulabilmeli. Ancak büyükler buna müsaade etmezler. Bu kulüplerin federasyona insan tavsiye etmelerindeki amaçları, bu insanların göreve geldikten sonra kendi kulüplerinin haklarını koruma ve gözetmeleridir. Dolayısıyla futbolun doğruları bugün büyük kulüplerin ayaklarına basmaktadır. Sistemin ayağına bastığı kulüpler, "Gidin oraya, her şartta doğrusunu yapın. Gerekirse bizim menfaatimize zarar gelsin" demezler, demiyorlar zaten... Bildiklerini gerçek anlamda hiç çekinmeden uygulayacak insanlar gerek. Var bu insanlar.

Kulüpler Birliği hiç bir zaman birlik olamadı
Türkiye'de bu düzende Kulüpler Birliği olamaz! Aynı ortamda aynı sıkıntıları paylaşanlar birlik olabilir. İşçi sendikası gibi, işveren sendikası gibi... Türkiye'de ayrıcalıklı kulüpler ve diğer kulüpler var. Dolayısıyla, bu söylem zaten başlangıçta romantik bir söylemdi. Kulüpler Birliği kurulduğu günden bu yana birlik olamadı. 4 büyük kulübün, "Bizim menfaatimize dokunduğunuz an burada yokuz", "Bu düzen böyle gelmiş, böyle gider", "Büyümek için bizim pastamızdan pay alırsanız biz yokuz" dayatmasıyla ayakta kalmaya çalıştı. Sonunda Anadolu kulüpleri açısından çok faydalı olacak bir kararla büyük kulüpler birlikten çekilmişti. 4 büyük kulüp bunu yaptığında Anadolu kulüpleri aslında "İyi bir şey oldu" demeliydi.

Hasan Doğan doğru, birlik yanlış yapmıştır
Hasan Doğan bir federasyon asbaşkanı olarak, temsil ettiği kurum açısından doğrusunu yapmıştır. Federasyon, doğal olarak tek muhatap, içinde kavga olmayan bir düzen ister. Kulüpler birliği bu öneriyi hayata geçirerek kendisi açısından hata yapmıştır. Federasyon, kulüpler birliğini manipule edemez. Kulüpler birliği federasyonu yönlendirir. Teoride tamamen yanlıştır.

Gelir artışı çok güzel ama paylaşım değişmez
Federasyonun futbola artı sponsorluk geliri açısından yaptığı katkının tartışılacak bir yanı yok. Bu artış takdire şayan. Ancak gelirlerin paylaşımının eskisi gibi yapılması, futbol kalitesine yansımaz. Federasyon gereken şeyi yine yapmadı. Gelirleri yükseltti ama gelirdeki eşit olmayan dağıtımı sürdürdü. Büyük kulüplerin "gelirlerimizi borsaya kote ettik" demesi ve bunun kabul edilmesi "ben yaptım oldu" düzeninin meşrulaştırılmasıdır. Yani kime sorarak bu insanlar üç senelik gelirlerini borsaya kote ettirmişler. Dağılım modeli herhangi bir sözleşmeye tabi değildir ve federasyonun yetkisindedir. Bu tamamen bugün bu konuyu gündemden kaldırmak için yapılan bir söylemdir. Bu topu taca atmaktır. Biz bu tip olayları çok biliyoruz, yabancı oyuncu olaylarını da biliyoruz. Hep eksiltileceğini söylediler. Üç sene dolduğu zaman göreceksiniz yine "seneye erteleyelim" diyecekler.

Devlet tavrını net olarak ortaya koymalı
Eğer kulüpler lisans uygulaması Türkiye'de tam anlamıyla yapılırsa Ankaraspor ve Gençlerbirliği dışında kulüp kalmaz! Bir kere devletin profesyonel futbola bakışını çok net bir biçimde ortaya koyması gerekir. Devlet Türk futbolunu ne olarak görüyor bunun tarif edilmesi lazım. Devlet, kulüpleri bir ticari işletme olarak mı, üzerinden spor totosuyla, iddiasıyla vergisini aldığı bir kuruluş olarak mı, yoksa ülkenin sporunun gelişmesine çekici bir lokomotif olarak mı görüyor. Devlet futbola kalkınması gereken bir sektör olarak bakıyorsa, devlette bunun formülleri var. Sağlık ve eğitim sektörlerinde vergi muafiyeti, teşvik, yatırım indirimi, kaynak kullanım fonları gibi enstrümanlar var.
Kulüplere lisans yönetmeliği, şu anda sokakta asgari ücretle geçinen bir insana, 'Senin kravatın niye şu marka değil, senin takım elbisen neden marka değil' demeye benziyor. Federasyonun gücünün yetmediği yerler var. İddaa devlet tarafından federasyonun en büyük kaynağı olarak oynatılıyor. Mesela İddaa'dan gelen gelirlerin büyük bir kısmı kulüplere tahsis edilmeli ve İddaa'dan gelen paranın nasıl kullanılacağı hakkında bir şablon oluşturulmalı. Yeni bir beyaz sayfa açılmalı ve herşeye baştan başlamalı. Su kaynıyor da, bugünkü uzlaşmacı düzenin 'Aman kavga çıkmasın, aman ufak tefek tamirlerle biz bu düzeni yürütürüz' zihniyeti şu anda duvara toslamadı hala idare ediliyor ama tren de kaçıyor.

Siyasetçi tabii ki karışacak ama...
Siyasetle futbolu birbirinden ayırmak mümkün değil. Ülkeyi yönetenler futbolun önemini bilirler. İki türlüdür... Birincisi futbol dünyada çok önemli bir tanıtım ve ticaret aracıdır. İyi bir futbol takımı, başarılı bir futbol yapısı ülkeyi her anlamda temsil eder. Bugün dünyanın bir ucunda dahi Galatasaray biliniyorsa başka bir örnek vermeye gerek yok... İkincisi futbol başarıları herkesi abad eder. Futbolcuları, teknik direktörleri, yöneticileri kahraman yapar ve bu başarıdan herkes nasibini alır. Futbol insanlarımızın gündeminde bu kadar önemli bir yer teşkil ediyorsa siyasiler de futbolla olan ilişkilerini düzgün bir şekilde yönlendirmek zorundadır. Bugün ülkemizde bir başbakanın tuttuğu takım, oy sandığında başbakana gidecek oylara etkide bulunuyorsa siyasetçiler futbolu yok sayamazlar. Ama doğru siyasetçinin yapması gereken olay düzgün bir futbol ortamının oluşması konusunda bir katkı yapmaktır. Yoksa bozuk giden bir futbol düzeninin içinde "benim kontrolümde olsun" duygusuyla, "içeride benim adamım" olsun diye içeri adam sokmak pek akıllı bir siyasetçinin yapması gereken iş değildir.

Futbolu kurtaracak proje anadolu kulüplerinin birliğinde
Proje lafı çok klasik oldu ama seçime girecekler ortaya mutlaka bir proje koymalılar. Burada projeyi ortaya koyması gereken Anadolu futbolu... Anadolu futbolu derken, üç büyük kulübe dayalı düzenin, üç büyük kulüp dışındaki binlerce futbol takımı... Türkiye'de futbolun gelişimi için rekabet unsurlarını oluşturabilecek yegane güç Anadolu kulüpleridir. Anadolu kulüpleri derken İstanbul'daki Feriköy de İstanbulspor da dahildir. Üç büyüklerin dışındaki kulüplerin maddi manevi yükselmesi Türk futbolunu kurtarır. Bu, üç büyük kulübü yoksaymak, onları dışlamak anlamına gelmiyor. Üç büyükler kendilerine zarar veriyorlar. Kendi taraftarlarını Türkiye'deki lokal başarılarla oyalıyorlar. Yurtdışında duvara çarpıp duruyorlar. Büyük kulüplerimiz Anadolu takımlarına 7-8 gol atarak taraftarlarını oyalıyamıyorlar, çünkü asıl prestij, asıl para dışarıda.

En iyisini alabiliyorsan yabancı serbest kalsın
"Yabancı sınırlaması kaldırılsın" görüşü, herkesin görüşüne saygımız var ama derinliksiz bir görüştür. Bu futbolun yarınını düşünerek değil günü kurtarmak için yapılan bir çağrı. Bu şekilde gün de kurtulmaz. "Yabancı futbolcu serbest kalsın da biz Avrupa Şampiyonu olalım!" Türkiye'nin dünyadaki ekonomik sıralaması belli. Bu kulüplerimizin ekonomik yapısına da benziyor. Biz M.United ve Barcelona'nın kullanmadığı oyuncuları inanılmaz paralarla alacağız ve diyeceğiz ki, "Biz M.United'ın önüne geçeceğiz"... Yabancı futbolcu alırken, M.United'ın talip olduğu oyuncuyu söke söke alabilecek bir gücümüz varsa yabancı oyuncu serbest olsun. Bu aslında, "Bizden ekonomik yönden daha zayıf olan takımı daha iyi dövelim, daha farklı yenelim" demek... Kesin bir gerçeğimiz var ki; kendi malımızı kendimiz üretmemiz gerek. Parayla onlarla yarışma imkanımız yok. 500 milyon dolar, 1 milyar dolarlık bütçe yapamayacağına göre yatırımı kendi insanına yapmak zorundasın. Futbolcu çıkaramazsan onlarla hiçbir zaman yarışamazsın. Sadece şu soruya cevap versin federasyon... Neden uluslararası arenada bizim genç-yıldız takımlarımız alt kategorilerde çok başarılı oluyorlar da ileri yaş grubunda aynı başarılar ortaya çıkmıyor... Sadece bu soru üzerinden tümden gelim yaparsak, nedenleri araştırırsak doğru yolu buluruz. Başka çaremiz yok... "Biz yabancı futbolcu alalım, daha çok para bulalım daha çok yabancı alalım, dünyayla yarışalım" Olmaz! Dayanamayız. Kendi futbolumuzu ve futbolcumuzu üretmemiz gerekiyor.

Belediyeler profesyonel futbola para ayırmalı!
Futbolun politik malzeme olarak kullanılmasına karşı olmakla beraber sponsorlar spora henüz yeterli yatırım yapmadıkları için, belediyelerin futbola para aktarmasına çok olumlu buluyorum. Bu paranın çok doğru akışını sağlamak kaydıyla. Belediyeler kendileri profesyonel kulüp kurmasın ama o şehrin belediyesi kendi ilindeki futbol kulüplerine bütçesinden pay ayırmalıdır. Bir kulübün futbol başarısıdır bir şehri gündemde tutan, o şehri Türkiye çapında konuşturan, hatta dünyaya tanıtan. Belediye bütçesinden tarif edilmiş belirli kaynakların yasalarla belirlenerek kendi şehirlerindeki futbol kulüplerine aktarılmasını öneriyorum.

timofte

sevgili samsunkopat, paylaşımın için sağol ben bu ropörtajdan açmış olduğun topic sayesinde haberdar oldum.

tamamını okudum; İsmail başkan her zamanki gibi Türk futbolunu bilen tanıyan ve Samsun dışında da saygınlığı bulunan bir futbol adamı olarak doğruları ortaya koymuş. zaten en çok sevdiğim yönü futboldaki istanbul dükalığına karşı en gür seslerden biri olması ve bunu dile getirirken de her zaman Samsunsporluluğunu ön plana çıkarmasıdır. havuz dağılımının nispeten düzelmesinde de önemli payı olduğunu biliyoruz. kendisiyle bir Samsunsporlu olarak gurur duyuyorum.

salihcakir

önemli değil timofte abi.. Türkiyede gerçekten futbolu bilen az saydıdaki kişiden birisi İsmail Başkan. Bundan sonraki dönemde de Samsunsporumuz ve Türk Futbolu için önemli şeyler yapması dileğimdir.

Amsterdamli

Ismail Uyanik´a bu konuda Turkiyeden destek gelirse belki bir seyler degisir ama yanliz kovboy gibi goruyorum kendisini. Arkasinda duran ve bu duzeni degistirmek isteyen yok.

Ilhan Cavcav Fenere gecen bir laf atti ortalik zaten yine karisti. Hakli olan Cavcav yanlis bir kelime kullandigi icin suclu duruma dustu ve yine on pilana cikan Fener oldu. Biraz daha akilci yaklasilsa bu konulara belki birbirlerinden guc alip bu takimlarin karsisina cikarlar.

KotuCocuk55

Öncekiler iyi şimdikiler kötü bunlar böyle sunlar şöyle demiyorum kişisel olarak İsmail Uyanık'ı çok seviyorum,Samsunporu önemli yerlere getirdiğine inanıyorum.Hasbel kader bi yerlere gelen insanların İsmail Uyanık'a yaptığı çirkin ithamları,bu ithamlara ses çıkarmayan samsunpor sevdalılarını,ve Büyük Başkanı bu karalamalarla değerlendiren insanları kınıyorum.Hem samsunlu Hem Samsunsporlu olarak Türk futbol tarihine adını yazdırmış,ekol bir insanla ancak gurur duyulur.

Büyük başkan sana sevgimiz öyle büyükki,Yolumuza çıkanı ezer geçeriz....!

milinkoviç

söylediklerine saygı duyuyorum sayın arkadaşım,ama şunu anlamadım'' ismail uyanık döneminde biz ne zaman türk futbol tarihinde ekol olduk?

34 SS 1965

Sayın uyanık türkiyeye gelmiş geçmiş en yürekli ve cesur başkanlardan birisidir.Onun gibi başkanları Türkiye de bulmak artık zorlaştı sayın azize ye ve ilhan civ cive dişini göteren bir tek başkandır.saygılarımla