Halk gazetesi M.Teoman TAŞ köşesi..

Başlatan Sadece Samsunspor, 01 November 2007, 18:17:34

« önceki - sonraki »

mehmet yılmaz

Timofte'nin Halk Gazetesinde çıkan yazıları I
AlıntıMuhammet Teoman TAŞ
mteomantas@samsunspor.biz

Serkan Aykut eski günlerdeki gibi  

Merhaba, her şeyden önce bundan böyle Halk Gazetesi'nde, her hafta bu köşede sizlerle birlikte olacağım için mutluyum. Köşemizde TFF 1.lig ve Samsunspor değerlendirmelerinin yanı sıra Samsunspor.biz Taraftar internet sitesinden alıntılarla taraftar yorumlarına da yer vereceğiz.  Haber editörlüğünü de yapmakta olduğum site, aralarında benim de bulunduğum birkaç arkadaşla, 2004 Kasım ayında maddi ve manevi anlamda işbirliği yaparak oluşturduğumuz bir platform olup siteye www.samsunspor.biz adresi üzerinden erişilebilmektedir.

Kendimi tanıtmaya sanırım, hayatta birçok şeyin önüne koyduğum Samsunsporluluk duygusu ile başlamak gerekiyor. 1980'li yıllarda Hasbi Ağa'nın Türkiye'yi sallayan Efsane Samsunspor'unu ancak hayal meyal hatırlayan, o günleri yaşımdan ve Merkez İlçe'ye uzakta oturmamızdan dolayı sindire sindire yaşayamamış, şanssız bir taraftarım öncelikle.  Fakat şu da var ki; Samsunsporlular olarak 1987 yılında kaçan "şampiyonluğun"  özlemini her zaman içimizde taşıdık ve hangi ligde, hangi konumda olursak olalım "büyük" bir kulübün taraftarı olduğumuzu hissederek geldik bu günlere..

Futbolun endüstriyelleşmeye başladığı 90'lı yıllarda bizler, kısıtlı imkânlarla İstanbul'a kafa tutan Samsunspor'u gururla izlerken,  şehrimizin takımı İsmail Uyanık başkanlığında Türkiye çapında bir marka haline geliyordu. Bu vesileyle; Samsun halkı olarak Türkiye'de pek az şehre nasip olacak bir futbol geleneğine sahip olduğumuzu ve bu geleneği yaşatma konusunda daha duyarlı olmamız gerektiğini yinelemek gerekiyor.

Mezunu olduğum Mithat Paşa Lisesi'ndeki öğrencilerin birçoğu gibi her hafta Samsunspor'u takip eden biri olarak, 1989'daki trafik faciasından sonraki inişli-çıkışlı sürecin ardından 1993 yılında lige çıkışımız ve adımızı yeniden Türkiye'ye duyuruşumuzla onur duyuyordum. Üniversite sınavı sonunda İstanbul'daki Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandığımda, ailem kadar Samsun'dan ve Samsunspor'dan ayrı kalacağım için de üzülüyordum doğrusu.. Ama işin iyi tarafı İstanbul deplasmanında Samsunspor'u desteklemenin güzelliğiydi ve bunu 4 yıl içerisinde defalarca yaşama imkânı bulacaktım. Türkiye'nin farklı şehirlerinden gelen birçok öğrenci arkadaşın şehirlerinde destekleyecek doğru dürüst bir takım bile yokken ve bunlar İstanbul takımlarının taraftarıyken, "Samsunsporlu olmak bir ayrıcalıktır" sözünün ne demek olduğunu yaşayarak görmüş oluyordum..

4 yıla yakın bir süredir yeniden Samsun'dayım. Meslek hayatımı İstanbul yerine memleketimde sürdürmeye karar verirken buna en çok Samsun ve Samsunspor sevgimin neden olduğunu söylersem abartmış olmam. Ne var ki üniversiteyi, askerliği bitirip Samsun'a döndüğümde Süper Lig'de yaşamaya devam eden Samsunspor, hepimizin gözleri önünde 2.lige düşüyordu. Küme düşmemizin kesinleştiği deplasmandaki Malatyaspor maçında tribündeki yerini alan 500 kadar Samsunspor taraftarından biri olarak, içimden adeta bir şeyler kopup gitmişti.  Doğrusu içinde bulunduğumuz duruma hala alışabilmiş değiliz. Ne mutlu ki bugün her şeye rağmen Samsunspor yaşıyor ve bizi temsil etmeye devam ediyor. Üstelik camiamız kahır ve acı dolu son yılları unuttururcasına, birlik ve beraberlik içerisinde bu günlerde.. Sezgin Gümüş yönetimi samimi adımlarıyla taraftara huzur ve ümit veriyor.

Mardinspor karşısında 1 puanla yetindiğimiz bu haftanın sonunda, ligin 6.sırasındaki yerimizi koruduk. Gollerin Serkan Aykut'tan gelmesi bizlere eski günleri anımsatırken, Celil, Serkan, Hakkı ve Kenan gibi tecrübeli oyuncularımızın performanslarına önümüzdeki günlerde genç futbolcularımızın çabalarının da ekleneceğini düşünerek gelecek güzel günleri özlemle bekliyoruz.

Serkan Aykut eski günlerdeki gibi..

Mardin deplasmanında takımımızın attığı iki golde de tecrübeli golcü Serkan Aykut'un imzası vardı. Geçen sezonu yaşadığı sakatlık ve şanssızlıklar nedeniyle gözlerden uzak geçiren Kral, Samsunspor'da yönetim değişikliğine gidilmesinin ardından girdiğimiz 2007-2008 sezonuna iyi başladı. Serkan Aykut'un, Celil'in Samsunspor'a dönmesiyle moral kazandığı gözlenirken, şimdiye kadar gol attığı hiçbir maçı kaybetmedik. Mardinspor'a attığı ilk golde rakip cezasahası çizgisi üzerinde yaptığı rövaşata vuruşla izleyenlere parmak ısırtan Serkan, Samsunsporlu taraftarlara eski günleri hatırlattı. Serkan Aykut bu hafta attığı gollerle, geçen hafta son dakikada kaçırdığı golün üzüntüsünü de unutturdu. Ancak Serkan'ın ayağından iki gol bulduğumuz Mardinspor deplasmanında, kalemizde de iki gol görünce beraberlikle yetinmek zorunda kaldık.

Gol krallığı yarışında önde..

Serkan 1999-2000 sezonunda attığı 30 golle Tanju Çolak'tan sonra gol krallığı tacını takan ilk Samsunsporlu oyuncu olmuştu. Bu dönemde İskoçya takımlarından Glasgow Rangers'a transferi de gündeme gelen Serkan Aykut, Samsunspor formasıyla bugüne kadar toplam 190 gole imzasını attı.  33 yaşındaki golcü futbolcumuz bu sezon TFF 1.Lig Gol krallığı mücadelesini de önde götürüyor.  

Hedefimiz ne olmalı?

Samsunspor.biz internet sitesini ziyaret eden 554 kişi "Samsunspor'un bu sezon hedefi ne olmalı" sorusuna ağırlıkla "doğrudan süper lig" cevabını veriyor. Bu cevabı verenlerin oranı % 61,4.  Anket sonucu Samsunsporlu taraftarların takımlarını türlü olumsuzluğa karşın yine de iddialı görmek istediğini kanıtlıyor. Katılımcıların % 28,2'si hedefin "Play Off'lara katılmak" olduğu yolunda oy kullanırken, % 10,5'lik kesim ise "ligde kalmayı" yeterli gördüğünü belirtiyor.




Alıntı
Özlenen tablo

Doğrusu camianın üzerine öyle bir ölü toprağı serpilmişti ki, birçok insan Samsunspor'un kısa sürede kendini toparlamasını beklemiyordu. Geçen sezon boyunca devam eden "küme düşme sendromu" ve hatırlamak bile istemediğimiz çaresizlik manzarası, nihayet yerini umuda bırakıyor. Ligin başından beri belki ummadığımız bazı puan kayıpları yaşadık; ancak sezona tam anlamıyla hazırlanamadan giren, yönetim boşluğu son anda giderilen takımımız, zirveden kopmadan yoluna devam ediyor.

Cumartesi günü soğuk ve yağışlı havaya rağmen 19 Mayıs Stadı'na gelenler, güzel bir futbol günü yaşadılar. Samsunsporlu futbolcular çok önemli bir galibiyete imza atarlarken, taraftar gruplarının takımı hep birlikte desteklemeleri, maçın hemen ardından futbolcuların, yöneticilerin kenetlenmeleri gelecek güzel günlerin müjdecisi gibiydi.

2005-2006 sezonunda Süper Lig'den düşmemizin kesinleştiği maç hatırlanacağı gibi Malatya'daki Malatyaspor-Samsunspor maçı olmuştu. Karşılaşmanın bu yönüyle taşıdığı önemin dışında, son iki haftada aldığımız beraberliklerden kaynaklanan puan kayıpları da Malatya maçını oldukça kritik bir hale getirdi. Nitekim oyuncularımız, bu bilinçle sahaya çıktılar ve iyi bir mücadele ortaya koydular. Kayyum heyeti tarafından yönetildiği belirtilen Malatyaspor'un futbolcuları da oldukça hırslı bir görüntü çizdiler. Öyle ki yedikleri iki nizami gole ofsayt gerekçesiyle dakikalarca itiraz ettiler. Bu itirazlarını maçın bitiminde de sürdürdüler.

Zorlu geçen mücadelede konuk takımın genç kalecisi Emrah'ı ilk devre boyunca bir türlü geçemedik. Hele Mardin deplasmanındaki jeneriklik rövaşata golünün sahibi Serkan Aykut'un bir volesi vardı ki, herhalde o topu çıkarabilecek çok az kaleci vardır. Neyse ki aradığımız golü ikinci yarının başında bulduk. Takımımızı öne geçiren isim ilk yarıda kaçırdığı golleri unuttururcasına Caner oldu. Golden sonra futbolcuların hep birlikte taraftara koşması, hatta yaşadığımız sevincin iki sarı kart görmemize neden olması, futbolcularımızın verdikleri mücadeleye ne denli inandıklarının bir ispatı gibiydi. Son dakikada Ömür'ün pasında Sefa'nın ayağından gelen ikinci golümüz ise, skoru daha şık bir hale getirdi.

Büyük Samsunspor Taraftarı

Malatya karşılaşması Taraftar gruplarımızın birleşmesine de vesile oldu. Önceki haftalarda takımı birbirlerinden ayrı olarak destekleyen gruplar, Malatyaspor maçının ikinci yarısında bir araya gelince ortaya çok güzel bir tablo çıktı. Bu bütünleşmede emeği geçen Taraftardan Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Aykut Çepni, yine taraftardan hak ettiği alkışı aldı. Başkan Sezgin Gümüş de 90 dakikanın bitiminde sahaya girerek kendisine tezahüratta bulunan Samsunspor'luları selamladı. Samsunspor'umuzun zaten pek az Anadolu takımına nasip olacak derecede büyük bir taraftar potansiyeli var. Önemli olan bu potansiyeli harekete geçirecek olan motivasyon ve heyecanı yakalamak. Umarım tribündeki bu anlamlı bütünlük önümüzdeki haftalarda da aynen devam eder.

Eskişehir maçı

Bu hafta sonu deplasmanda karşılaşacağımız Eskişehirspor köklü bir takım. Geçen yıl yükseldikleri TFF 1.Lig'e bu sezon iyi de bir başlangıç yaptılar. Zirve yarışında kendi evlerinde puan kaybı yaşamak istemeyeceklerdir. Ama biz de çok iyi bir hava yakalamış durumdayız ve sahaya moralli çıkacağız. Eskişehir takımının bugüne kadar kendi evinde oynadığı, atmosferi yüksek maçları kazanamamış olması dikkat çekici bir zaafı olarak göze çarpıyor. Taraftarlarımız Eskişehir'deki bu zorlu maça giderek atmosferin yükselmesine katkıda bulunacaklar. Stratejik bir futbol anlayışıyla sahaya çıkar, ve savunmada dikkatli davranabilirsek etkili gol silahlarımızla oradan puanlar çıkarma şansımızı hiç de az görmüyorum.

Samsun BK

Hafta sonunda Samsunspor-Malatya futbol maçı dışında bir spor aktivitesi daha vardı şehrimizde. Samsun Basketbol Kulübü adı adında, Kırmızı-Beyaz-Siyahlı renkleriyle Türkiye Bayanlar Basketbol 2.Lig'inde mücadele eden takımımız ilk maçına çıktı. Ligdeki ilk karşılaşma olmasına rağmen hatırı sayılır bir izleyici topluluğu Yaşar Doğu Spor Salonu tribünlerinde yerini almış durumdaydı. Belki organize bir destek yoktu ama ilerleyen haftalarda takımın iddialı duruma gelmesiyle Samsunsporlu taraftarlar ve diğer sporseverlerin bu boşluğu doldurmasını bekleyebiliriz. Zira Alanya Belediyesi'ni 77-47 gibi farklı bir skorla mağlup eden Samsun BK sporcuları sıkı bir 1.lige yükselme mücadelesi yapacaklarının sinyalini fazlasıyla verdiler.  



AlıntıBu kez olmadı

Samsunspor TFF 1.Lig'in üst sıralarını yakından ilgilendiren karşılaşmada Eskişehirspor deplasmanından eli boş döndü. Böylece 5 hafta sonra mağlubiyetle yüzleşirken, 7.sıraya geriledik.
Aslında maç tam da istediğimiz gibi başlamıştı. Takımımız orta sahayı kalabalık tutarak rakibi önde karşılıyor, tecrübeli savunma oyuncularının dikkatli ve dengeli oyunları sayesinde kalesinde ciddi bir tehlike yaşamıyordu. Bunun üzerine Celil'in akıl dolu pasında Caner'in 15.dakikada attığı gol eklenince daha rahat bir maç izlemeyi beklemiştik doğrusu. Kaleci Mehmet Bölükbaşı'nın ilk yarının sonlarında yan toplara dengesiz çıkışları doğrusu biraz tedirgin ediciydi ama devreyi önde kapamayı başardık.
Eskişehir takımının topla daha fazla oynadığı, ancak pozisyon üretmekte oldukça zorlandığı ikinci yarıda, dakikalar ilerledikçe ibre lehimize dönmeye başlamıştı. Ama 60.dakikada rakibe öyle bir penaltı ikram ettik ki, o dakikadan sonra her şey tersine döndü. Umutları azalmaya başlayan ev sahibi takım penaltı golüyle önce beraberliği, hemen arkasından oluşturduğu baskının sonucunda da galibiyet golünü buldu.  
Penaltıyla sonuçlanan pozisyonda Mehmet Bölükbaşı'nın kalesini terk etmesi de, rakibine kontrolsüzce müdahale etmesi de tecrübesine yakışmadı doğrusu. Geçen yıl formamızı giyen Serkan Özdemir zaten oldukça çapraza inmişti. Doğrusu bu oyuncunun yeteneklerini geçen sezondan dolayı az çok bilen biri olarak, o pozisyonda yerde kalmaktan daha iyisini yapabileceğini de pek tahmin etmezdim.  
Zafer ve Serkan'dan yoksun çıktığımız mücadeledeki bir handikapımız da özellikle ikinci yarıda, rakibin ataklarını sıklaştırdığı anlarda tempoyu düşürememek oldu. Oyuncularımız topu uzun süre dolaştırmayı başaramayınca, uzaklaştırdığımız bütün pozisyonlar ev sahibi takımın yeni atakları olarak kalemize döndü.
Yücel İldiz'in bu karşılaşma bakımından, oyuna müdahale etmekte geciktiği de söylenebilir. Zira yedek kulübesi zengin Eskişehirspor'un hocası Metin Diyadin, oyuncu değişiklikleri ile sonucu değiştirmeyi denerken, biz değişiklikleri zamanında yapmadık. Geçen haftanın iyisi Fatih Aytekin'in bu maçta etkisiz kaldığı açıkça anlaşılmasına rağmen 85 dakika sahada kalması, Kemal Akbaba'nın oyuna ancak skor olarak geriye düştüğümüzde dâhil edilmesi, Emre Balak gibi bir görev adamına şans verilmemesi, kenar yönetimin üzerinde düşünmesi gereken hususlar olarak göze çarptı.

Yine taraftar..

Geçtiğimiz hafta sergiledikleri bütünlük görüntüsüyle 90'lı yılların tribünlerini anımsatan Samsunspor taraftarı, bu hafta da övgüyü hak etti. Eskişehir gibi uzak bir deplasmanda stadın bir bölümünü Kırmızı-Beyazlı renklerle donatan taraftarımız, alınan sonuçla hayal kırıklığına uğrasa da Samsunspor'a olan vefasını ve "bir şehri tribünden sevmenin" ne demek olduğunu herkese bir kez daha gösterdi. Benim nazarımda İstanbul takımlarının hazır başarılarını alkışlayarak mutlu olmaya çalışan milyonlarca insan bir yana; şehrinin takımına iyi günde, kötü günde ve her yerde sahip çıkan Samsunspor sevdalıları bir yana..

Kartal maçı önemli

Bu yıl ağırlıklı olarak şehir takımlarından oluşan TFF 1.Lig'de, deplasmanda maç kazanmak kolay değil. Gerek bu bakımdan, gerekse de puan kaybetme noktasında kredisini erken doldurduğu için, Samsunspor'un evindeki maçları artık bir şekilde kazanması gerekiyor. Ligin yeni ekiplerinden Kartalspor sezona iyi başladıysa da, birkaç oyuncusu sayesinde sivrilen bir takım olması dolayısıyla ve bu futbolcularının formunu kaybetmesiyle eş zamanlı olarak bir düşüş süreci içine girdi. Yine de ciddi bir rakip olduklarını unutmamakta ve hiçbir maçın oynamadan kazanılamayacağı gerçeğini hatırda tutmakta yarar var. Kartal galibiyeti Samsunspor için üst sıraları yakın takibe devam edebilmesi ve yeniden moral bulması anlamında ilaç olur.


AlıntıHayal kırıklığı yaşadık  

Samsunspor'da son zamanlarda taraftar ne zaman beklentiye girse ve 19 Mayıs Stadı'na akın etse, takım kötü sonuç alıyor. Geçen yıl da aynı şeyi Elazığ maçında yaşamış, maçı 2-0 kaybetmiştik.

Lige çok iyi başlayan, ancak ilerleyen haftalarda düşüşe geçen Kartalspor karşısında puan kaybı yaşama lüksümüz olmasa da, maç öncesinde pek endişeli olduğumuz söylenemezdi. Stada takımımızın alacağı galibiyeti izlemeye gitmiştik. Ne var ki, oldukça zorlu bir puan mücadelesi yaşanacağını fark etmemiz fazla zaman almadı.

İlk yarıda Samsunspor'un hücum hattında yer alan oyunculardan Caner'in ağır kaldığı, Kemal Akbaba'nın ise hızlı bir oyuncu olmasına karşın son hareketleri olumlu sonuçlandıramadığı gözleniyordu. Orta sahadaki zaafımızın belirgin biçimde ortaya çıktığını gören Yücel İldiz, Zafer Şakar'ı daha ilk yarının ortalarında sahaya sürdü ise de, bu bölgede olumlu herhangi bir değişiklik yaşanmadı. Tecrübeli savunma oyuncumuz Hakkı'nın sahada olmadığı ise hissediliyordu. Yine de özellikle Celil'in şahsi becerisiyle sürüklediği ataklardan sonuç alamadığımız ilk yarıda, kontra ataklarla gole gitmek isteyen rakip takıma bu şansı pek fazla vermedik.
Maçın ikinci yarısı başladığında takımımızda olumlu anlamda herhangi bir değişiklik yoktu. Buna karşılık misafir İstanbul ekibinin süratli forvet oyuncuları, özellikle Murat Duman'ın karşıladığı sol kanattan geliştirdikleri ataklar sonucunda birbirinin kopyası iki gol buldular. Defansımızı zor duruma sokan ani ataklarda, Kartal takımdan özellikle Yaser, yırtıcı ve etkili bir forvet oyuncusu olarak dikkat çekti. Samsunspor adına Can'ın ortasında Caner'in yaptığı kafa vuruşu ile gelen gol Kırmızı-Beyazlı tribünleri hareketlendirdiyse de, Kartalspor kaleci Mehmet Bölükbaşı'nın boşa çıktığı köşe vuruşunu golle sonuçlandırıp farkı yeniden ikiye çıkardığında bütün ümitlerimiz yıkıldı.

Sağ kanatta problem...

Bu maç bir şekilde geride kaldığına göre bundan sonrasına bakmak zorundayız. Geçen yıl Samsunspor'a sağ bek olarak transfer edilen Feridun'un bu bölgede yaşadığımız problemi giderebilecek kapasitede olduğunu düşünüyorum. Zira Feridun'un, bu yıl görev aldığı sağ açıkta verimli olamadığını hep birlikte gördük. Samet bu hafta Yücel Hoca'nın kendisine görev verdiği kısa süre içerisinde olumlu işler yaptı. Altyapıdan gelen bir oyuncu olmasına rağmen, geçen yıl transfer döneminde yaptığı hata ile hepimizi üzen Samet Kılıç herhalde bu hatasından artık pişmandır. Samet'e şans vermek, sağ açıktaki sıkıntıyı forvet oyuncusu olan Fatih Aytekin, ya da orta saha oyuncusu Sefa ile doldurmaktan daha iyi bir yol gibi görünüyor. Kartalspor karşısında maçın ilk yarısında uzaktan attığı bir şut direğe takılan Sefa'nın futbolu, beklentilerin altında kaldı.

Giresun deplasmanı

Bu hafta Kartalspor karşısında aldığımız mağlubiyeti Giresun'da telafi etmeye çalışacağız. Giresunspor alt sıralardan kurtulmak, Samsunspor da Süper Lig mücadelesinden kopmamak için mücadele edecek. Karşılaşmanın önem derecesi her iki takım için yüksek olsa da, iki Karadeniz şehrinin taraftarına tribünde dostluğu pekiştirmek yakışacaktır.   Ayrıca altını çizmek gerekiyor ki Samsunspor taraftarı, futbolcularından kesinlikle Kartal maçına oranla daha iyi bir mücadele bekleyecek. Bu arada son haftalarda sadece golcülüğüyle değil, top tekniği ve liderlik vasfı ile de çok aradığımız Serkan Aykut'un Giresun maçına yetişmesi bizim için büyük bir avantaj olacaktır.


"UNUTULMAYANLAR"

Bogdan Stelea

Samsunspor bu hafta İstanbul'daki Kartal ilçesinin takımına kendi evinde mağlup olurken; yukarıdaki fotoğraf  1994-95 sezonunda bir başka İstanbul ekibi olan Kartal namıyla maruf Beşiktaş'la Samsunspor'umuzun İnönü Stadı'nda oynadığı maçın sonrasından..
Fotoğrafta; Samsunspor kalecisi Stelea maçın bitiş düdüğünün ardından muhtemelen kendisini Amerika 1994 Dünya Kupası'nda, Romanya Milli Takımı'nın kalesini korurken izlemiş olan bir Beşiktaş taraftarını şapkasını alıp kaçarken yakalıyor.  
Ünlü kaleci Stelea'nın Samsunspor'a transferi o dönemde büyük ses getirmiş, 1.97 boyundaki Bogdan Stelea, normalde Türkiye'den hiçbir takımın teklifini kabul etmeyi düşünmediğini ancak Samsunspor Teknik Direktörü Gigi Multescu'nun ricası üzerine Kırmızı-Beyazlı ekibimizde oynamayı kabul ettiğini açıklamıştı.


mehmet yılmaz

Timofte'nin Halk Gazetesinde çıkan tüm yazıları II

AlıntıKötü gidişe "dur" demeliyiz 

Son haftalarda art arda aldığı kötü sonuçlarla üst sıralardan uzaklaşan Samsunspor Giresun deplasmanından da eli boş dönerek irtifa kaybetmeye devam etti.

Bu maçtan birkaç gün önce elim bir kaza sonucunda yitirdiğimiz Samsunspor tribünlerinin önemli ismi Şirin Ana'nın yası dolayısıyla, taraftar grupları düzenledikleri toplu organizasyonları iptal etmişlerdi. Giresun'a münferit olarak giden 150 kadar taraftarımızın arasında karşılaşmayı çıplak gözle izleyen biri olarak alınan sonuçtan çok, Kırmızı Beyazlı formayı giyen oyuncuların çoğunluğunda gözlenen, yenilgiyi kabul eden anlayış yüzünden sıkıntı çektiğimi söylemeliyim her şeyden önce..

TFF 1.Lig'e bu yıl yükselen, ancak alt sıralardan kurtulamayan Giresunspor karşısında daha maçın başında Kemal Akbaba ile bulduğumuz pozisyonu değerlendiremedik. Bunun hemen arkasından Fatih Aytekin'in büyük hatası sonucunda başlayan ev sahibi ekip atağı golle sonuçlandı. O dakikaya kadar sahada belki umut verici bir Samsunspor yoktu ama, bizden pek de farklı bir görüntü çizmeyen Giresun takımı golden sonra moral üstünlüğünü ele geçirdi. Nitekim 33.dakikada farkı ikiye çıkardılar. Ev sahibi takım bu skoru yeterli görürken, kalan dakikalarda Samsunspor'un maçı çevirmek için gerekli gayreti göstermekten ne kadar uzak kaldığını, üzülerek gördük. Zira Samsunspor'un bırakınız TFF 1.Lig'i, Süper ligde ve Giresun ile kıyaslanamayacak ölçekteki camialar karşısındaki kazanma arzusunu, mücadelesini dün gibi hatırlıyoruz. Yeniyordu, yeniliyordu hatta bazen farklı mağlubiyet alıyordu ama Samsunspor yenilgiyi bu kadar kolay kabullenmiyordu. Maça Serkan Aykut, Celil ve Caner gibi oyunculardan mahrum çıkmamız elbette büyük bir handikaptı olsa da, bu eksiklikleri böyle bir sonucun mazereti sayamayız. Her şeyden önce tamamen iyi niyetle hareket eden ve futbolcularını mağdur etmeme noktasında büyük özen gösteren Yönetim Kurulu bunu hiç de hak etmiyor.

Yücel İldiz'in tercihleri...

Teknik Direktör Yücel İldiz, Giresun karşılaşmasında sahaya sürdüğü kadroyla herkesi şaşırttı. Adnan Ölmez döneminde 3 yıllık sözleşme imzalatılan ancak yetenekleri vasatın altında kalan bir oyuncu olduğu anlaşıldığından beri, yani aylardır ilk onbir yüzü göremeyen Marciel sahadaydı! Zafer Şakar ile geçen hafta bocalayan Sefa ise kulübede oturdular. Sonuç ise ortada; herhalde Giresun maçını izleyen hiç kimse Samsunspor'un orta sahada organize olabildiğini söyleyemez.  Bunun dışında Yücel Hoca'nın gözdelerinden Fatih Aytekin sağda, Sinan Demircioğlu ise sol kanatta etkisiz kaldılar. Takımın durumunu en iyi bilen ve alınan sonuçların sorumluluğunu doğrudan taşıyan teknik direktörün seçimlerine elbette saygı duyulmalı. Ancak Sayın İldiz'in bazı oyuncuları oynatmakta, bazılarını da oynatmamakta ısrar etmesi, oyuncuların mevkisini sık sık değiştirmesi pahalıya mal oluyor gibi görünüyor.

Şirin Ana'yı kaybettik...

22 Kasım 2007 akşamı, Samsunspor idmanı izledikten sonra tesislerden dönüşünde, bu kulübün büyük bir sevdalısı, tribünlerin "Şirin Ana'sı" Rukiye Acar, elim bir kaza sonucunda aramızdan ayrıldı. Soğuk bir sonbahar gününde, yağışlı havaya rağmen Giresunspor maçı öncesi, takımın son durumunu görmeden duramamıştı. Süper Lig'deki Samsunspor'a omuz vermek yerine, İstanbul'daki şampiyonluk heyecanına Tv başından ortak olmaya çalışanlar gibi değildi çünkü. Bu şehri, tribünden sevenlerdendi. Samsunsporlu eski ve yeni yöneticiler vefalı davrandı. Taraftarlar gibi onlar da, son yolculuğunda Şirin Ana'yı yalnız bırakmadı. Cenazesi vefat ettiği yerden, Samsunspor Kulübü Önünden, bu şehri tribünden sevenler tarafından kaldırıldı. Samsunspor Camiası onu hiç unutmayacak.




AlıntıKazanmayı özlemişiz 

Samsunspor, 19 Mayıs Stadı'nda ağırladığı Altay'ı 2-1'lik skorla, zor da olsa geçerek kötü gidişe son verdi. Altay galibiyetinin ardından herkes rahat bir nefes alırken, art arda aldığımız Eskişehirspor, Kartal ve Giresun yenilgileriyle gündeme gelen yenileşme devre arasına ertelendi.

Bütün takımların birbirini yenebildiği TFF 1.ligde, mücadele etmeden maç kazanılmıyor. Nitekim İzmir temsilcisi Altay derli toplu bir görüntü vermediği halde, üç puana ancak futbolcularımızın özverisi ve taraftarın büyük desteği sayesinde uzandık.  Altay maçında hücum organizasyonları belki yine istenen düzeyde değildi ama kazanmayı rakipten daha çok isteyen, koşan bir Samsunspor izledik.

Serkan'ın özverisi

Serkan Aykut'un, sakatlığı tam olarak geçmediği halde ilk 11'de sahaya çıkarak takım ruhuna sağladığı katkı, bu mücadelenin belki de çıkış noktasıydı. Şirin Ana için yapılan saygı duruşunun ardından başlayan maçın son bölümünde sakatlığı nükseden Serkan 90 dakikayı güçlükle tamamlayabildi. Tecrübeli oyuncu Altay karşısında hücum hattını hareketlendirmekle kalmadı; orta sahada top tutarak, pas yaparak takımı yöneten isim oldu. Savunmada Kenan Yelek ve Hakkı'nın mücadeleleriyle ön plana çıktığı karşılaşmada, Zafer ve Furkan'ın çalışkanlıkları orta saha üstünlüğünü elde tutmamızı sağladı. Aslında defansta sık sık açık veren konuk ekip karşısında daha farklı bir skorla ve zorlanmadan kazanabilirdik. Ancak özellikle Kemal Akbaba galiba cömert bir günündeydi. Kemal önüne atılan topları sürüklemekte, etkili son vuruşlar yapmakta biraz yetersiz kaldı.

Sonuçta önemli olan 3 puan. Samsunspor o üç puana, son haftaların eleştirilen ismi Fatih'in golleriyle ulaştı. Yücel Hoca'nın sağ kanada adapte etmeye çalıştığı Fatih Aytekin, attığı iki golle formsuz geçirdiği haftaları unutturdu. Maç bitiminde futbolcuların haklı sevinci vardı. Tribünleri tek tek dolaşarak, bu sevinci taraftarla paylaştılar. Kazanmanın mutluluğunu doyasıya yaşadık ama hedefi olan her takım gibi Samsunspor'un da istikrara ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız.

Sakarya'dan puan çıkarabilecek miyiz?

Sakaryaspor'un ligdeki konumu ve kaliteli kadrosu bir yana, Adapazarı'na oldukça eksik bir kadroyla gideceğiz. Celil ve Caner'in devreyi kapattığı açıklanırken, Serkan Aykut ile Kemal'in de cezalı duruma düşmesi hücum hattında boşluğa yol açtı. Bu zor deplasmanda öncelikli düşünce belki kaybetmemek olmalı ama bu eksik kadroyla bir sürpriz yapıp kazanabilirsek, ligin ilk devresi biterken zirve yarışına ortak olma şansı bulacağız.


Sezgin Başkan'ın feryadı

Samsunspor camiasının sezon öncesinde yaşadığı kaos hala akıllarda. Sezgin Gümüş yönetimi, kulübü çok zor bir dönemde devraldı. Yönetim buna rağmen son yıllarda sıkça dinlediğimiz enkaz edebiyatına hiç yönelmedi. Hala da bunu yapmıyorlar. Ama umursamazlık, duyarsızlık, sonunda Sezgin Gümüş'ü isyan ettirdi. Gümüş, birkaç kişi dışında şehirden destek alamadıklarını, Türkiye'de birçok şehir takımı belediye desteği alırken, Samsun Büyükşehir Belediyesi'nden kendilerine bırakın maddi desteği, manevi destek dahi verilmediğini söyledi. Bu, gerçekten kabul edilemez bir olay.

Samsunspor, bu şehrin takımı..

5272 sayılı Belediye Kanunu, kentteki spor faaliyetlerini destekleme konusunda belediyeleri birçok yetkiyle donatmış durumda. Nitekim Adnan Ölmez ve Mazhar Başoğlu'nun başkanlık dönemlerinde Büyükşehir Belediyesi'nin kulübe katkı sağlamak için nasıl çabaladığını hep birlikte gördük. Sezgin Gümüş yönetiminin ise bu destekten yoksun kaldığını üzülerek görüyoruz. Şayet Samsunspor'a destek olunurken kulübün kendisi değil, kulübü yöneten kişiler esas alınıyorsa bu büyük bir yanlışlıktır. Nasıl ki kadrodaki oyuncuların isimlerine göre takım destekleyen bir taraftarın samimiyetinden söz edilemezse, kulübü yönetenlerin isimlerine göre verilen desteğin de gerçek bir destek olduğu söylenemez. Unutmayalım ki kişiler gelip geçicidir ama Samsunspor, mücadelesine Samsun şehrinin takımı olarak devam ediyor ve edecek..


Alıntı"Gölge etmeyin, başka ihsan istemez"

Bu yazıyı kaleme aldığım dakikalarda, Samsunsporlu bazı dostlardan aldığım bir haber içimi burktu. Anlatılana göre yerel bir televizyonda yayınlanan spor programında, camianın son günlerde umut bağladığı kum ve çakıl ocakları projesinin zora girdiği, bu konuda kent içinden bazı engellerin çıkarıldığı belirtiliyordu. Sonuç ne olur bilinmez ama üzüldüm ve biraz da öfkelendim. Fakat şaşırdım dersem yalan olur. Çünkü bu tür durumlar Samsun'a ne yazık ki yabancı değil.

Yabancılar pazarı girişinin ücretli olduğu dönemde Samsunspor'a ayrılan pay yüzünden veryansın edenleri daha unutmadık ki.. Sonra , "C plakalardan" bu şehrin takımına kaynak aktarılmasına itiraz gelmemiş miydi? 1 yıl kadar önce de Büyük Otel'in tahliyesi gündeme gelmiş, otelin işletme hakkının Samsunspor'a bırakılması yolundaki önerge belediye meclisinde reddedilmişti. Bunlar basit birer örnek.

İşin garip tarafı; Samsunspor'un başarısız olması halinde kulübün durumunu herkesten önce ona destek olmayan, dert edinmeyen, muhtemelen başka takımlara da sempati duyan insanların sorguluyor olması.

İnsanın aklına trajikomik bir fıkra geliyor.

"Cehennemde her milleti ayrı çukura atıp, başlarına da dışarı çıkmak isteyeni kafasına vurup çukura geri göndersin diye zebaniler koyuyorlar... Ama bir çukurun başında hiç zebani bırakılmıyor. Zebanilerin başına soruyorlar "bu çukurdakilerin ayrıcalığı nedir" diye..
Zebani cevaplıyor:
_ O çukur Türklerin çukuru. Orda dışarı çıkmak isteyen oldu mu içerden birileri mutlaka ayaklarından çekip aşağı düşürüyor zaten. Yani bize ihtiyaç yok.

Samsun'un durumu da biraz buna benziyor.

Ligin ikinci yarısından umutluyuz

Samsunspor türlü sorunlara rağmen gittiği Antalya kampında TFF 1.Lig ikinci yarı hazırlıklarını tamamladı. Teknik direktör Yücel İldiz, ligde teknikten çok fizik gücün ön plana çıktığını uzun zamandır vurguluyordu. Umuyoruz ki kamp dönemi takımın bu konudaki eksikliğini gidermeye yetmiştir. Zira şimdiye kadar kaleci Harun dışında takviye yapılamadı. Buna karşın Samet Kılıç başka takıma gitti. Futbolcu ödemelerinde dahi sorunlar yaşandığını bildiğimiz için, transfer konusunda yönetime bir eleştiri getirmek zor görünüyor. Bununla birlikte oyun kurucu mevkii ve sağ kanatta takviyeye ihtiyacımız olduğunu herhalde bilmeyen yoktur.

İstanbulspor maçı

Ligin ilk yarısının ilk maçında, Samsunspor pazar günü İstanbulspor'u ağırlıyor. Takımın desteğe her zamankinden fazla ihtiyacı var. İsmail Uyanık, kentteki belediye başkanlarının katılmadığı ve başkan seçildiği son kongrede yaptığı konuşmada "Futbol düzeni üç takımı dayatıyor. Ama biz hep Samsunsporlu kalacağız. Buraya gelenlere teşekkür ediyorum. Kimse olmasa da biz inadına buradayız" demişti. Biz de nasıl küme düşürüldüğümüzü, Büyük Samsunspor'un kaderine nasıl terk edildiğini hiç unutmadan İstanbulspor maçında tribünde olacağız. Bu maçta en büyük kozlarımızdan biri de şüphesiz Maraton tribününde takıma destek vermek üzere birleşen taraftarlarımız olacak.


AlıntıBunu hak ediyor muyuz? 

Son zamanlarda bu soruya bazen "evet" diye cevap veriyorum. Elbette bu durumu asla hak etmeyen, olup bitenlerin farkında idealist insanlarımız da var. Ama genele bakıp değerlendirdiğimizde bu kentte ve bu ortamda daha iyisinin olamayacağı gerçeği ortada duruyor. Bu durum yalnızca TFF 1.Lig'in son sırasındaki İstanbulspor'a kendi evimizde yenilmiş olmamızın bir sonucu değil. Son birkaç yılda yaşanan hayal kırıklıkları her şeyi özetliyor. İstanbul karşısında 1-0'lık skorla aldığımız mağlubiyet, bu hayal kırıklıklarının en sonuncusuydu sadece. Samsunspor her geçen gün kan kaybediyor.

İstanbulspor maçına futbolcu alacaklarının ödenememiş olmasından kaynaklanan krizi çözemeden çıktık. Serkan Aykut ve Celil'de kadroda değildi. Bu ikilinin sahada olmadığı tüm maçlarda zorlanmıştık ama, Kırmızı-Beyazlı futbolcuları İstanbul maçındaki gibi bir hedefsizlik ve durgunluğun içinde hiç görmedik. Koca 90 dakikada sadece iki pozisyon bulduk, onları da değerlendiremedik. Oyunun belli bölümlerinde kurduğumuz şuursuzca baskının bir sonuç getirmeyeceği zaten ortadaydı.

İldiz'in istifa ederken söyledikleri

Maçtan bir gün sonra Teknik direktör Yücel İldiz'in istifa haberi geldi. İldiz, maddi sorunların saha içine kadar sirayet ettiğini belirterek bir yerde İstanbul mağlubiyetinin sebebini açıklıyordu.  Yücel Hoca, istifa kararının kesin olduğunu, istifasının kentteki bazı dinamikleri harekete geçirmesini umduğunu da belirtmiş. Doğrusu o dinamiklerin harekete geçmesini biz de uzun zamandır bekliyoruz. Fakat iyimser olmak pek kolay değil.

Samsunspor, uzun zaman Samsun şehrindeki kötü gidişten hiç etkilenmeden İsmail Uyanık ve beraberindeki insanlar sayesinde Süper Lig'deki mücadelesini asla ezilmeden sürdürdü. Fakat o insanlar da hiçbir destek görmeden, ancak bir yere kadar dayanabildiler. Yanlarında sadece Samsunspor taraftarı vardı. Çoğunluk, Samsun'un Süper Lig'de yer alıyor olmasının değerini bilmeyenlerden oluşuyordu. Bu tablo siyasilerin de kulübü kaderine terk etmekte hiçbir beis görmemelerine sebep oldu. Bugün geldiğimiz nokta, Samsun'daki sosyo-ekonomik gerilemenin, yerel bilinç eksikliğinin artık Samsunspor'a da tezahür etmiş olmasından ibarettir.

Bundan sonrası..

Gelişmeler iç açıcı olmayınca, karamsar bir tablo çizmek zorunda kaldık. Ama iş burada bitmiyor. Ligin daha ortasındayız ve fikstür ilk yarıdan daha zorlu. Önümüzdeki iki hafta, üst üste deplasmanda oynayacağımız Antalya ve Kayseri Erciyesspor maçlarının önemi bir kat daha arttı. Bu iki karşılaşmadan alınacak sonuçlar, ilerleyen haftalarda hedefimizin ne olacağını büyük ölçüde belirleyecek. Samsunspor'un beklenmeyen sonuçlar alma konusundaki alışkanlığı, teknik direktör değişikliğinin takımlara çoğu zaman iyi gelmesi biraz olsun umutlanmamızı sağlıyor. Ya da belki de tüm olumsuzluklara rağmen yine de umutlanmak istiyoruz.


AlıntıNereye koşuyoruz?  

Kendi evinde lig sonuncusuna yenilen Samsunspor, bu hafta lider konumdaki Antalyaspor'la deplasmanda karşılaştı. Sonuç yine hüsran. İstanbulspor maçından puansız ayrılan Samsunspor'un Antalya'dan nasıl bir sonuçla döneceğini kestirmek zor değildi aslında. Yine de benim gibi duygusal davranıp "Bu takımın adı ne de olsa Samsunspor" düşüncesini bir kenara koyamayan ve gelecek sonucu umutla bekleyen insanlar da vardı. Herhalde kazanmak için yalnızca ismimizin yetmediği gerçeğine hala alışamadık. Samsunspor isminin içini dolduracak bir teknik heyete, futbolcu kadrosuna da ihtiyaç var. Bunun da ötesinde, uzun zamandır takım halinde aynı kazanma hırsını, aynı mücadeleyi gösteremiyoruz. Tek tek isimlerin inanması, mücadele etmesi yetmiyor. Antalya deplasmanında, yenilgiyi baştan kabullenen anlayışı reddeden, yani formasının hakkını vermeye çalışan bir Celil Sağır vardı sahada.. 30 yaşını aşmış Celil'in mücadelesine takım arkadaşları maalesef ayak uyduramadılar. İstanbul maçı şanssızlıktı, Antalyaspor lider yenilmemiz normal deniliyor. Peki biz kimi yeneceğiz? 2 B'ye düşmenin lafını bile etmeyelim; her takımın birbirinden puan alabildiği bir sezonda bırakın ilk 2 sırayı, ilk 6'ya bile havlu atmak, mağlubiyetler gibi hedefsizliği de kabullenmek bize hiç mi hiç yakışmıyor.

Hep aynı isimler..

Celil Sağır Kırmızı-Beyazlı formayı 1994 yılında giydi ilk olarak. Serkan Aykut da profesyonel anlamda 1993-94 sezonundan beri Samsunspor için mücadele ediyor. Onların yetenekleriyle, hırslarıyla ön plana çıkmaları fazla zaman almamıştı. Genç yaşlarında tribünleri ayağa kaldırdılar, taraftarın sevgilisi oldular. Yıllar geçti, biz hala aynı isimlerden bir şeyler bekliyoruz. Samsunspor Taraftarı bugün bile futbol hayatının son demlerine gelmiş bu oyunculardan başka, takımda maçı alıp götürecek kimse olmadığını düşünüyorsa durum gerçekten vahim demektir. Elbette bu isimler birer yıldız ve onları hala Samsunspor formasıyla izlemek tarifsiz bir güzellik. Fakat kalıcı olan kişiler değil kurumlardır. Samsunspor'un başarısı belli isimlere bu ölçüde bağlı olmamalı..

Kimin umurunda?

Bu gerçekleri ortaya koymak kadar, olayın sosyo-ekonomik boyutunu ıskalamamak da önemli. Hatta kafamıza takılan hemen her sorunun cevabı burada. Samsunspor sorumlulukların belli kişilerin sırtına yüklendiği, yerel talepleri önemsemeyen bir anlayışın hâkim olduğu Samsun şehrini temsil ediyor. Böyle olunca bütün bunları dert etmek sadece, kulübü o anda yönetenlerle Samsunspor'a gönül verenlere ve sporun bir kentin tanıtımı, prestiji için ne kadar önemli olduğunu bilenlere kalıyor.




mehmet yılmaz

Timofte'nin www.samsunspor.biz için ağustos 2006'da kaleme aldığı ilk ve tek köşe yazısı
Başlığı bile bir felsefenin ürünü!..

AlıntıSamsunspor'suz lig, süper olsa ne olur?

Süper Lig başladı ama Samsunspor'suz.. Endüstriyelleşme ürünü, köksüz ve taraftarsız birtakım kulüplerin de top koşturduğu "Süper" ligde, Anadolu takımları arasında savaşçı özelliği ve idealist taraftar profili ile öne çıkan Samsunsporumuz artık yok! 2.lig maçları ise 20 Ağustos'ta başlıyor. Süper ligin başladığı şu günlerde, bir defa daha kahroluyor, bizi bu durumlara düşürenlere isyan ediyoruz.

Futbolda endüstriyelleşmenin tavan yapmaya başladığı yıllarda mütevazı bir Anadolu kulübü olan Samsunspor'un Başkanlığını yapan İsmail Uyanık'ın, İstanbul dukalığına karşı nasıl amatör bir ruh ve inançla kulübümüzü ayakta tuttuğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. İstanbul deplasmanlarındaki galibiyetlerimizi, hedefe yaklaştığımız yılları, tribünde yaşadığımız sevinçleri hatırladıkça artık hüzün duyuyoruz.



Belki takımından büyük başarılar bekleyen herhangi bir taraftar gibi o dönemde isyan da ettik zaman zaman, ama hep omuz omuza, hep biz bizeydik. Bizimle aynı şehirde yaşadıkları halde, Samsunspor'a hor gözle bakanlara inat!

O kader birliği, ve Kırmızı Beyaz renklere olan tutkumuzdu, şampiyonluklardan da güzel olan. Başımızdan hiç eksilmeyen maddi sıkıntılara rağmen, Samsunspor formasının ağırlığının her zaman farkında olarak, gerçekte cüce olan devlere kök söktürdük. "Biz Samsunspor'uz, ve daha ölmedik" dedik. Samsunspor yıllar yılı hakemlerden en çok canı yanan takım oldu. Ama biz medya ve federasyon kayırmacılıklarına şahit oldukça daha da bağlandık takımımıza..

Futbol kültüründen uzak, gelenekten yoksun bazı kulüpleri Süper lige kadar taşıyan siyasi desteği hiç göremedik. Bizim camiamıza dayatılan; İsmail Uyanık'sız bir Samsunspor oldu. Uyanık'ın şahsına kin duyanlar, onunla birlikte Samsunspor'u cezalandırmaktan çekinmiyorlardı. İsmail Başkan'ın bu mesajı alması ve istifa etmesi çok sürmedi.

Nitekim önceki dönemlerde Samsunspor'u kaderine terk edenler, Adnan Ölmez'in başkanlığa getirilmesiyle takıma büyük maddi katkılar sağlamaya başladılar. Ölmez'in şahsını ön plana çıkaran iddialı sözleri ve Samsunspor geleneğine uymayan yaklaşımı rahatsız edici olsa da, birtakım zıtlaşmaların artık yaşanmayacağı bir döneme girdiğimizi düşünerek umutlanmıştık. Siyasi destek başta olmak üzere, Büyükşehir Belediyesi ve diğer alt beldelerin desteği yeni yönetimin yanındaydı. Ama eksik olan bir şey vardı : SAMSUNSPORLULUK. Bana göre küme düşmemizin temelinde yatan buydu. Parayla, pulla ölçülemeyecek bir değerin hiçe sayılmasıydı. Samsunsporluluğun ne demek olduğunu hatırlayan futbolcularımız, gönlü kırılsa da hep takımının yanında olan taraftarlarımız, Malatya'da son umutlar da tükenene kadar pes etmediler. Süper ligdeki son maçımızı oynadıktan yalnızca bir gün sonra ise, Adnan Ölmez artık başkanlığı sürdürmeyeceğini açıkladı.

Bugün tam 13 yıldır uğramadığımız 2.ligdeyiz. Geçtiğimiz sene yaşananlara takılıp kalmadan, ama geçen yılı da hiç unutmadan Samsunspor'un sevenleri olarak takımımızın yine yanında olacağız. Yönetim kurulunda büyük değişiklikler olmadıysa da, başkanlık koltuğunda Samsunspor sevgisini Başkan olmadan önce de göstermiş olan Mazhar Başoğlu'nun oturuyor olması umut veriyor. Sezon öncesinde, yönetici Engin Uzun'a bağlanan bazı istifalarla moralimizin bozulmadığını söylemek zor. Bazı mevkilerde transfere ihtiyaç olduğu da görülüyor. Her şeye rağmen Samsunspor'un adı, geleneği, birikimi ve bu büyük taraftarın desteği ile Şampiyonluğa en yakın takım olduğumuza inanıyorum. Allah utandırmasın.

18.08.2006





gozgoz yýlmaz

AlıntıKimin umurunda?

Bu gerçekleri ortaya koymak kadar, olayın sosyo-ekonomik boyutunu ıskalamamak da önemli. Hatta kafamıza takılan hemen her sorunun cevabı burada. Samsunspor sorumlulukların belli kişilerin sırtına yüklendiği, yerel talepleri önemsemeyen bir anlayışın hâkim olduğu Samsun şehrini temsil ediyor. Böyle olunca bütün bunları dert etmek sadece, kulübü o anda yönetenlerle Samsunspor'a gönül verenlere ve sporun bir kentin tanıtımı, prestiji için ne kadar önemli olduğunu bilenlere kalıyor.


Timofte'nin Halk Gazetesinde yazdığı son cümleler. Ne kadar doğru ve acı tespitler böyle :(

ÇaÇa

Bugün hayatta olsaydın Teoman abi eminim bu son zamanlarda ki yaşanan hainlikleri kaleme alır Fenerumculara köşende tepkini gösterirdin, seni hergün arıyoruz be abi

mehmet yılmaz

Av. M. Teoman Taş'ın macanilari sitesinde yazdığı bir maç anısı... :(

Maç Anıları

Diyarbakırspor - Samsunspor : 1-1 ( 15 Eylül 2002 )

Deplasman denince Jovanovski teknik direktörlüğünde başladığımız 2002-2003 sezonunun başlarında, 1-1 sona eren Diyarbakır deplasman maçımızı anlatmak isterim. Çünkü o maçta tribündeki 100'e yakın Samsunsporludan biriydim.
Diyarbakır bilindiği gibi pek fazla takımın taraftarının gitmediği bir deplasman. 2002 sonbaharıydı, ben o tarihlerde İstanbul'da stajyer avukat idim. Bazı haciz işlerini denk getirip o tarihlerde D.Bakır'a gittim; tabii aklımda maçı izleme planları vardı. Gündüz işimi hallettim, akşam da statta olacaktım. Taraftarımızın gelmeyeceğini düşünerek maçı ev sahibi takım seyircisinin içinde hiç sesimi çıkarmadan izlemeyi planlıyordum.
Stada yaklaştım, polislere yine de bir umutla Samsunlu olduğumu ve taraftarımızın gelip gelmediğini sordum. "Evet, geldiler" cevabını aldığımda gerçekten çok mutlu olmuştum. Biletimi alıp D.Bakırlılarla birlikte kale arkasına girdim. Sonra köşedeki kırmızı beyaz pankartın arkasındaki formalı taraftarımızın yanına gittim. Orada oturan asker, polis, öğretmen Samsunsporlular ve Samsun'dan gelen bir otobüs çılgın taraftarlarımızla birlikte yüze yakın kişiydik. Hatta ısınmak için takım sahaya çıktığında "Samsun, Samsun" diye bağırdığımızda, futbolcular bile şaşırmıştı.
Maçın ilk dakikasında bir penaltı golüyle öne geçtiler. Biz tezahüratı hiç kesmeden devam ettiriyorduk. Diyarbakırlılar ise pek organize tezahürat yapamasalar da oldukça hırçın ve öfkeli bir profil çizerek sahadaki futbolu etkiliyorlardı. Bizim tezahüratlara da pek bozulmuyorlardı. Ama 56.dakika civarında Serkan Aykut ile beraberlik golünü bulduğumuzda bir anda ortam gerildi. Biz tahrik etmeden takımımız lehine bağırıyorsak da ev sahibi taraftar adeta çılgına döndü. Polisler bizlere hiç bağırmamamızı öğütledi. Bir süre dedikleri gibi yaptık. Buna rağmen üzerimize taş vb. maddeler yağıyor, bazıları polis engelini aşıp üzerimize saldırmaya çalışıyor, birkaç tanesi tellere tırmanmaya uğraşıyordu. Neyse ki polis bu olayları önledi. Maç 1-1 sona erdi.
Bizler maçın sonlarına doğru yine Samsunspor lehine tezahüratımızı yaptık, stattan Diyarbakır'da yaşayan adeta o kentten birisi gibi olmuş Samsunlu bir abimizle çıktım, sağ olsun beni dolmuşa kadar bindirdi.
Dolmuşla Samsunspor'un bulunduğu otele gittim. Gece de orada kaldım, başkanımız İsmail Uyanık, hiç tanımadığı benimle ve yine Diyarbakır'da oturan ve otele ziyarete gelen taraftarlarımızla yakinen ilgilenmişti. Başkanımız, teknik direktör ve diğer idarecilerle çay içip maçın kritiğini yaptığımız, hatta eski günlerden bahsedilen güzel bir sohbet olmuştu.
Samsunspor'un birçok deplasman maçında tribünde oldum. Fakat D.Bakır maçı acısı tatlısıyla unutamadığım ve işin açıkçası en çok tedirgin olduğum deplasman maçıydı.

Timofte ( Av. M. Teoman Taş )