Şu An Hangi Kitabı Okuyorsunuz?

Başlatan Clint_Eastwood, 31 Temmuz 2008, 22:05:10

« önceki - sonraki »

CurvaSs

Alıntı yapılan: mehmet yılmaz - 03 Eylül 2014, 16:19:24
1984 çok iyidir. Big Brother. Günümüze de çok uygun. Aynı şekilde Orwell'ın Hayvan Çiftliği'ni de okumalısın bence.

Uçurtma Avcısına gelince... En iyisi hiç gelmeyeyim. Müthiş bir duygu fırtınası. Bir gecede sabaha dek soluksuz okumuştum.
Aynı şekilde 'Bin Muhteşem Güneş' de var. O da çok iyi ama ben sonuncusu olan Ve Dağlar Yankılandı'yı cesaret edip okuyamadım. Çünkü beni çok sarstı iki kitabı.


aynen öyle abi, gerçekten başından kalkamadan kitap bitti:) 1984'ü birkaç saat önce aldım, bu gece başlarım ona sanırım, sonra da sıraya 'bin muhteşem güneş'i alırım:)

mehmet yılmaz

05 Eylül 2014, 15:22:32 #871 Son düzenlenme: 05 Eylül 2014, 15:32:41 mehmet yýlmaz


Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim, Nazım Hikmet'in üç romanından birisi. Vefatından bir yıl kadar önce yazmış bu romanı. Şairin hayatını bilenler de rahatlıkla görecektir ki roman epeyce otobiyografik çizgiler taşıyor. Aslında bu çok normal bir durum çünkü Nazım, öncelikle bir şair, bir romancı değil. Doğrusu romana başlarken ön yargılıydım. Yani, şairliğini iyi bildiğimiz Nazım'ın nesirde, hele de bir roman kurmada ne kadar başarılı olabileceğini merak ediyordum. Umduğumdan başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Elbette usta bir romancı değil Nazım.
Romanda Ahmet, İsmail ve Kerim adlı komünist gençlerin yaşadıkları anlatılıyor. Batum, Moskova, İstanbul ve Anadolu'daki bu yaşanmışlıkları farklı zamanlara gidip gelerek yapıyor. Nazım Hikmet, tepeden tırnağa bir komünist. Bunu tartışmak yersiz. Ancak roman karakterlerinin bu kesin bağlanmaya karşın halan Asyalı bir tarafları var ve komünist bir Türkiye hasreti de. Romandaki tiplemeler Nazım'ın dünya görüşüne çok uygun. Polis, Suphi'yi vuranlar, nezaretteki sakallı hacı(!) vs. Şaire ilgi duyanlara tavsiye ederim.  


mehmet yılmaz

07 Ekim 2014, 22:43:00 #872 Son düzenlenme: 07 Ekim 2014, 22:47:39 mehmet yýlmaz
Samsun'da geçen bir başka roman
Madam Kovacs Artık Dönmeyecek - Şule Ersin



Madam Kovacs, Samsun'da Mı Yaşamıştı?

Samsun'da geçen romanların sayısı pek de fazla değil. Bu anlamda onlara ulaşmak ve okumak da hayli ilgi çekici bir serüven olabiliyor. Daha önce Zerrin Koç'un Islak Kentin İnsanları adlı romanıyla ilgili bir şeyler karalamıştım. Akın Üner'in Mümin Bulut'unu da anlatmıştım. Hatta o kitaplardan söz ederken Samsun'da geçen bir başka roman olan Madam Kovacs Artık Dönmeyecek adlı Şule Ersin imzalı bir kitabın da ismini zikretmiştim.

Madam Kovacs Artık Dönmeyecek, 2009 yılında Güncel Yayıncılık tarafından basılmış. Yazarıyla ilgili hiçbir bilgim yok maalesef. Kitapta da bir bilgi verilmemiş. Mevzumuz kısaca şöyle; 1950'lerin Samsun'undayız. Mösyö Kovacs Avrupalı bir firmanın çalışanı olarak Samsun'a gelir. Yanında eşi Madam Kovacs da vardır. İlona Kovacs aslen Macar bir ailenin İngiliz vatandaşı kızıdır. Samsun'da müreffeh bir hayat yaşayacaklardır. Bu esnada çoğu doktor, iş adamı gibi üst sınıfa mensup pek çok kişiyle de dostluklar kuracaklardır. Samsun'un sosyetesidir bunlar. İşte bu ortamda yaşanan aşklar, ilişkiler ve şehrin sosyetesinin hayat tarzı 7-8 yıllık bir sürece yayılarak anlatılıyor romanda.

Romanı okurken sıkılmadığımı söylemeliyim. Bu bir avantaj. Madam Kovacs güzelliğiyle etrafını büyüleyen bir kadındır. Samsunlu bir ailenin yakışıklı ve müzmin bekar oğullarından bir iş adamı olan Kerim ile yakınlaşıyorlar. Ancak romanın ilk yarısındaki bu aşk-ı memnu durumu sonlara doğru birden fazla yasak aşka dönüşüyor. Adeta bir pembe dizi izlediğiniz hissine de kapılabiliyorsunuz. Bu arada Macar bir çiftin çocuklarına neden Ali ismini verdiklerini anlamak pek mümkün olmuyor tabii.

İşin içinde Samsun olmasa bu kitabı alırdım diyemem. Bir bölümü Londra'da ama büyük bir kısmı Samsun'da geçtiği için okudum ve bütün roman boyunca hep Samsun'dan izler aradım. Peki, bulabildim mi? Evet ancak yeterince değil. Yani şöyle, roman 1950'lerin Samsun'unu anlatıyor tamam ama o Samsun'daki dar bir çevreyi, yüksek sosyeteyi anlatıyor. Yani halkın genel yaşayışı ile ilgili bir şeyler yok. Yerel ve kültürel değerlerden sosyeteye nüfuz edebilmiş bazı küçük şeyler var sadece. Yani diyebilirim ki, romandaki Samsun, Matasyon, Kızılay Kampı, Demir Spor Lokali, Derbent gibi bazı özel isimlerin yerine başka şeyler yazılsa kitabı Samsun'a bağlayan pek bir şey kalmayabilir.  Bu anlamda eski Samsun'la ilgili tabiri caizse ucundan biraz koklatan bilgiler var. Ancak yine de hiç tanımadığım ve nereli olduğunu dahi bilmediğim yazara bir Samsunlu olarak teşekkür etmek isterim. Çünkü Samsun yerine herhangi bir yeri de tercih edebilirdi ve bu da bir farklılık oluşturmazdı.

Romanda eski Samsunla ilgili aklıda kalan bazı şeyler şunlardı. Matasyon tarafına denize gidiliyor. Ancak Karadeniz yine deli dembelek. Ne kadar müsaade ederse, o kadar. Liman var ancak iskele bitmemiş ve açıkta bekleyen gemilere binebilmek için küçük tekneler kullanıyor. Çiftlik evleri meşhur; faytonlar kullanılıyor. Yağmurlar bol. Atom dediğimiz tatlılar evlerde de yapılıyormuş. Konfeksiyon olmadığı için bay ve bayan terzileri oldukça yaygın. Tütün işleri yapılıyor ve yabancı yöneticiler var. Çalışan kadınlar ise az da olsa öğretmen, hemşire ve genellikle Tütün Fabrikalarındaki işçiler. Dönemin politik havasından pek söz edilmiyor. Ancak sonraki yıllarda Amerikan askerlerini ve hatta ailelerinin gelmesi anlatılıyor. Avrupalı ailelere göre daha soğuk karşılanmışlar. Çünkü kültürel olarak çok savruk, kuralsızlarmış. Avrupalı aileler daha uyumluymuş.

Pahalı düğünler Şehir Kulübünde, yemekli ve danslı olurmuş. Kızılay Kampı gibi yerlerde gençler yaz tatillerini geçirebilirlermiş. Zengin aileler çocuklarını İstanbul'da okutabilirken işlerinin bir ayağı da yine İstanbul'da olabiliyormuş. Esebaba ( İsa Baba ) Türbesi civarında hem çaputlar bağlanır hem de piknik yapılırmış.
Demem o ki, Madam Kovacs'ı dansın, partilerin, sosyetik eğlencelerin, bağ evlerinin, at çiftliklerinin, yasak aşkların eşliğinde okuyabilirsiniz. İçinde Samsun'u da bulabilirsiniz pekala...


mehmet yılmaz

NAMAZI DOSDOĞRU KILMAK ( FARUK BEŞER )

Namazı dosdoğru kılmakla ilgili ip uçları veren, namaz bilgisi açısından zenginlik katan bir kitap

YARISI YALNIZLIK ( OKAN TORUN )

Samsunlu ve Samsunsporlu genç bir kardeşimizin ilk şiir kitabı. Serbest vezinden hoşlananlar için ideal. İlk olması göz öününde tutulduğunda fena bir başlangıç sayılmaz.

TARİHİ DEĞİŞTİREN OLAYLAR ( ALİ ÇİMEN )

Meşhur Tarihi Değiştirenler serisinin bir diğer kitabı. Yazarın üslubu hayli başarılı. Tarihin önemli hadiseleri anlatılıyor.

YEDİ GÜZEL ADAM ( AHMET CAHİT ZARİFOĞLU )

Dizinin popülaritesinin de etkisiyle yeniden basımı yapılan şiir kitabı. Merhum Cahit Zarifoğlu'nun farklı bir üslubu var. Ben pek ısınamadım. Serbest vezinli şiirler yine.

İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK ( İSKENDER PALA )

Dilimize yerleşmiş olan bazı deyimlerin hikayeleri anlatılıyor. Çok başarılı bir kitap. Genel kültür açısından oldukça ideal.

celebi


mehmet yılmaz

Hocam ben de eylül başlarında okumuştum.
Baktım bugüne dek 21 kitabını okumuşum
İyi bir okuruydum ama bundan sonra başkaları okusun.

mehmet yılmaz

Kitaplık
Çaldıran
Okay Tiryakioğlu / Timaş Yayınları / 344 Sf.

Son yılların en çok okunan yazarlarından birisi Okay Tiryakioğlu. Popüler tarih romancılığının başarılı isimlerinden birisi olan yazarın son romanı Çaldıran geçtiğimiz ay piyasaya çıkmıştı. Çaldıran Meydan Muharebesinin 500. yılına denk gelen 2014 yılına yetiştirilmiş bir roman Çaldıran. Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında yaşanan gerilimin son noktası olan Çaldıran'ın Türk tarihinde büyük bir yeri var.

Aslında Tiryakioğlu bu konuyu daha önce de yazmıştı diyebiliriz. Öyle ki 2009 yılında piyasaya çıkan romanı Yavuz isminden de anlaşılacağı üzere Yavuz Sultan Selim'i ve tabii Çaldıran'ı da anlatıyordu. Yavuz başarılı bir romandı. Çaldıran da öyle...

Tiryakioğlu bir bakıma aynı şeyleri anlatırken farklı bir yol izlemiş. Bir nevi usta yönetmen Cristopher Nolan'ın Batman'da yaptığı şeyi yapmış. Nolan, Batman serisini ele aldığında yeni bir hikaye anlatmak yerine eskileri tekrar etmişti ancak büyük bir ustalıkla yapmıştı bunu. Hatta Batman Begins'de Bruce Wayne'in çocukluğuna, ailesini kaybedişine ve Batman olmasını sağlayan sürece kadar gitmişti. Aynı şeyleri anlatmış ama ilkinden çok daha iyi yapmıştı bunu.

Yazar da burada okurlarının çok yakından tanıdığı bir karakteri kullanmış romanda; Vehimi Orhun Çelebi. Öyle ki kitabın adı Çaldıran olmasına rağmen Çaldıran'ın olduğu kısımlar son bölümlerde çıkıyor karşımıza. Hatta final sahnesinde Şah'ın karşısına Yavuz'da bir sipahi ve yeniçeri çıkaran yazar, bu sefer Vehimi'yi koyuveriyor. Kitapta Şah İsmail'den ve hatta Yavuz'dan çok Vehimi var. Peki bu kötü bir durum mu? Asla...

Çünkü Tiryakioğlu okurları Vehimi Orhun Çelebi'yi Kanuni, Sultan ve Süleyman Han üçlemesinden gayet iyi hatırlıyor. Oradaki baş karakter en az Sultan Süleyman kadar Vehimi'ydi de.  Okur orada Vehimi'yi tanıyor, seviyor ve hatta hayranlık duyuyordu. İşte Tiryakioğlu, tekrara kaçmayı önlemek için hepimizin öldüğünü düşündüğümüz o efsunlu karakterini yine sürüyor piyasaya. Bu sefer tıpkı Bruce Wayne'ni Batmanleşmesini gördüğümüz gibi Orhun Çelebi'nin Vehimileşmesine şahit oluyoruz.

Tabii Vehimi'nin bir Karatuğcu olmak için verdiği amansız mücadeleyi, girdiği sınavları ve sürpriz yol arkadaşlarını görebiliyoruz romanda. Sonrasında kurduğu Çelik Hilal Teşkilatını da görebiliyoruz.

Tiryakioğlu, milli bir duruşu olan, kendine has üslubuyla okutmayı başarabilen bir romancı. Çaldıran'ı ve elbette Alparslan, Yavuz, Kanuni üçlemesi gibi kitaplarını tavsiye ederim. Eminim Vehimi Orhun Çelebi'yi sizler de seveceksiniz...

emre

bu gün komutan içtimada görevlileri ayırırken kitap okuyanlar ayrılsın dedi bölük o halde :) kitaplar olmasaydı atar mıydı şafak, atarsa 98. :)

orucreis

Kardesim bitmis insallah atar  :)

erkutdem55


Zülfü Livaneli'den Serenad ve Kardeşimin Hikayesi yeni bitti.İkisi de mükemmel kitaplar.Şiddetle tavsiye ederim.
Özellikle kardeşimin hikayesi'nin kurgusunu çok beğendim.

Şu anda Paulo Coelho'nun yeni kitabı Aldatmak'ı okuyorum.Daha önce Simyacı ve Verenıca Ölmek İstiyor'u okumuştum.
Yine olmamış.Yavan buldum.Geçişleri çok hızlı yapmış.Yeterli duyguyu veremiyor.

mehmet yılmaz



Samsun Anadolu Lisesinin Romanı

Samsun'da geçen bazı romanları bu köşede sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.  Daha önce Zerrin Koç'un 'Islak Kentin İnsanları' ile Şule Ersin'in 'Madam Kovacs Artık Dönmeyecek' adlı romanlarıyla ilgili bir şeyler yazmıştım. Sırada Alpaslan Akkuş imzalı 'Kaderle Zar Atılmaz' var. İlerleyen haftalarda iki Samsun kitabını daha yazacağım nasipse...

Kaderle Zar Atılmaz, 2012'de piyasaya çıkmış bir roman. Yazarı Alpaslan Akkuş. Kendisi Ankaralı. Ancak daha 11 yaşındayken yatılı olarak Samsun Anadolu Lisesine gelmiş ve ömrünün yedi yılını Samsun'da geçirmiş bir gazeteci. Hatta Samsunspor kitabımıza da bu yılları ile ilgili güzel bir yazı yazmıştı.

Bu romanı çok daha önce okumalıydım ancak nedense erteledim hep. Kısmet bu zamanaymış. Kaderle Zar Atılmaz bir roman. İlla da sınıflandırmamız icap ederse bir gençlik romanı da diyebiliriz. Ana karakter Alper adlı bir öğrenci. Onun Ankara'daki ailesinden ayrılıp, Samsun Anadolu Lisesine yatılı olarak gelmesiyle başlayan bir hikaye. Kurguyu beğendiğimi söylemeliyim. Çünkü yazar kronolojik gitmek yerine çift zamanlı bir anlatım tercih etmiş. Böylece hazırlıktaki Apo ile son sınıftaki Apo iki ayrı kahraman gibi olmuş. Tabii Alper ile yazar Alpaslan Akkuş oldukça benzeşiyorlar ama elbette aynı değiller. Zaten kitabı okunur kılan şeylerden birisi de epey bir otobiyografi olması.

Hazırlıktaki Apo'nun alışma döneminde 11 yaşındaki bir çocuğun masumiyeti, hasreti, gurbeti ve öğrenme evreleri veriliyor. Yatılı olmanın zorluğu mesela şu cümlede gizli; 'daha geçen yaz ne giyeceğimize bile annemiz karar verirken, şimdi bütün kararlarımızı kendimiz almak zorundayız. Üstelik henüz 11 yaşındayken...'

Son sınıftaki Apo ise artık okulun ağabeylerinden birisi. Kızlarla ilişkileri değişmiş, şehre alışmış, çevre edinmiş ve bir yandan da büyümüş bir öğrenci.  Ana hikaye ise babasına protez kol taktırmayı hayal eden arkadaşları Mustafa'ya yardımcı olmak için okul kantinini soyma planları üzerinde gelişiyor.

Bir Samsunlu olarak Matasyon, SAL, Çarşamba Mahallesi, Çiftlik, Fuar, Çalıkuşu, Büyük Otel gibi aşina isimleri bir romanda görmek beni çok mutlu etti. Bilhassa Kolej ve Çiftlik kavramları oldukça başarılı kullanılmış. Romanın mekanları gerçek ama yaşananların hepsinin gerçek olmadığını bizzat yazarından biliyorum.

Kitap oldukça akıcı ve öğrencilik yıllarını özleyen herkes açısından içinde bir şeyler barındıran türden. Beğendim ama tabii bunda Samsun'da geçiyor olması da büyük bir etken. İçinde neler yok ki? Böcekli Halil Usta lahmacuncusundan Fuar'a, Balkaymak dondurmadan Yaşar Doğu Spor Salonuna kadar bir yığın şey. Elbette okul kavgaları da var pide de...

Romanda kendimden de epey şey bulduğumu söylemeliyim. Ama daha ziyade kötü karakter kontenjanından. Çünkü ben İlyasköy Mahallesindenim. Yani Kolej'e yakın muhitlerde büyüdüm. Hatta ortaokul ve lise yıllarım hep o Aziziye Caddesinden Çiftlik'e inerek ve sonrasında mahalleye çıkarak geçti. Bizim için nedense Kolejliler hep zengin, züppe takımıydı. Romanda da geçen ifadeyle söylersem 'süt çocuğu' gözüyle bakılırdı. Halbuki ne kadar yanlış bir tutum; bir cahillik lakin öyleydi işte...

Belki de kıskanırdık, bilemiyorum. Çocukları temiz, bakımlı; kızları güzel görünürdü gözümüze. Üstelik zeki çocuklardı çünkü o dönem Kolej bırakın Samsun'u ülke çapında önemli bir okuldu. Çocukluğu, SAL civarında geçmiş bir Samsunlu olarak Carl Tobey'i ilk defa bu romanda duydum mesela. Onun ne olduğunu merak edenler ya romanı okusunlar ya da bir Kolejli tanıdığına sorsunlar. Sonuçta SAL'ın bir karizması, bir geleneği vardı.

Hülasa edersek, Samsunlu kitapseverlerin ama bilhassa Kolejlilerin okuması gereken bir roman bana göre. Eğlenceli, akıcı ve Samsun kokan bir roman...

http://www.haberexen.com/samsun-anadolu-lisesinin-romani-1985yy.htm

gogo55

kitabı merak ettim hangi kitapçıda bulabilirim? yoksa internet üzerinden mi satışı

mehmet yılmaz

Ben kitapyurdu.com'dan aldım. Samsun'da satışı var mı bilmiyorum. Ama Endülüs'e sipariş verirsen getiriyorlar birkaç güne.

gogo55


mehmet yılmaz

Kızgın Demir
Doğan Kan - Etüt Yayınları - 128 Sf.

Kızgın Demir'i okumak için bir sebep arıyorsanız eğer bu sebep romanın ağırlıklı olarak Samsun'da geçiyor olması olabilir. Yoksa bir şaheserle falan karşı karşıya değiliz. Rize'nin bir dağ köyünden sevdiği kız uğruna ve tabii işsizliğin de etkisiyle Samsun'a göç eden Kenan'ın ve ailesinin hikayesi var romanda. İlk bölümde Rize'deki köy işlenmiş ağırlıklı olarak. Sonrasında ise Kenan'ın sonradan yanına aldıracağı ihtiyar anasını ve kardeşini bırakarak ekmek davasına büyük bir şehre gelişi var. Demirci ustası olan genç Kenan, Samsun'da hayata tutunur. Sevdiği kız olan Fadime'yi de bulur ve evlenir. Samsun'a yerleşen ailenin çocukları olur. Yıllar çok çabuk geçer ve çocuklardan birisi sağ-sol çatışmasında ülkücü cenahta yer alır; yolu cezaevine düşer. Kızı genç bir yaşta kocaya kaçar. Sıkıntılı bir evlilik yapar. Velhasıl aile fertleri büyük şehrin debdebesine esir düşecektir.
Roman dili yavan. Hızlıca geçen bir ilerleyiş var. Öyle ki Kenan'ın hayatı merkezde tutulmak suretiyle az zamanda çok zaman anlatılmış. Konular arası geçiş hayli çabuk yani.
Ancak bir Samsunlu olarak hoşuma giden esas şey anlattığı hikayeden çok yaşanılan mekan. Zeytinlik Mahallesi, Mecidiye, Büyük Cami, Saathane, Demirciler Yokuşu, Abdullah Paşa Camii gibi aşina mekanları bir romanda görmek hayli keyifliydi.
Bunun Yavuz ailesinin efradı ön planda tutularak dışında bir hayata tutunma mücadelesi anlatılıyor. 1980 öncesinin yoksulluğu ve sosyal hadiseleri de arka planı oluşturuyor.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kırım, Ey Güzel Kırım
N. Yalçıntaş, M. C. Çiftçigüzeli, Z. Karatay - Postiga Yayınları - 256 Sf.

Kırım göçmeni bir aileye mensup değilim. Ancak Kırım benim için çok ayrıcalıklı bir yere sahip. Kendimi fahri Balkan göçmeni kabul ettiğim gibi fahri Kırımlı da sayarım. Kırım'a ve Kırım Türklerine olan ilgimin temelinde rahmetli Cengiz Dağcı'nın romanları yatar. 2013'te piyasaya çıkan Kırım, Ey Güzel Kırım, Kırım Türklerinin tarihine, 1944'teki büyük sürgüne ve geri dönüş çabalarına dair çok yetkin bir kitap.
Kitapta kendisi de bir Kırım Türkü olan Zafer Karatay'ın sona eklediği aydınlatıcı bilgileri bulabildiğiniz gibi, öncesinde 1990'ların başlarına gidiyorsunuz.  Demir Perde yıkılırken, Sovyetler Birliği de parçalanmış. İşte o yıllarda içlerinde Nevzat Yalçıntaş hocanın da bulunduğu bir Türkiye heyeti Kırım'a gider. Onları karşılayanlar arasında Kırım'ın milli lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu da vardır. 18 Mayıs 1944 günü katil Stalin'in emriyle bir tek Türk bırakılmaksızın Kırım'dan sürülen Tatarlar, yıllar süren mücadelenin sonunda vatanlarına dönmeye başlamışlardı. Gelgelelim sorunlar çok fazla, imkanlar kısıtlıydı. Sürüldükleri Özbekistan'da doktor olan Kırımlılar bile sırf vatan hasretiyle Kırım'a geliyor ama burada çobanlık yapıyor, ev yerine çadırlarda yaşıyordu. Kırım'ın bütün camileri yıkılmış; Türklerin evlerine yıllar öncesinden Rus aileler yerleştirilmiş. Bütün bu olumsuzluklar içinde dahi Kırımlılar 'men bu yerde yaş almadım, yaşlığıma toy almadım, vatanıma hasret kaldım, Ey güzel Kırım...' diyerek yurtlarına dönüyorlardı.
Nevzat Hoca'nın kaleminden çıkanlar iki farklı dönemdeki Kırım ziyaretlerini anlatıyor. Birisi 1992'de diğeri ise 2000'li yıllarda. Hocanın gözlemleri, Kırım hassasiyeti, Türkiyeli Türklerin burada yapmaya çalıştıkları yardımlar, açtıkları eğitim kurumları...
Mehmet Cemal Çiftçioğlu da çok defa gittiği Kırım'ı anlatmış kitapta. Han Sarayı'ndan, Akmescit'e, Bahçesaray'dan Kırım köylerine kadar pek çok yerden manzaralar sunuyor bize. Bilhassa göç hikayeleri halen çok taze ve çok acı.  Kaldı ki Kırımlıların imtihanı bitmiş değil. Kitap yayınlandıktan sonra ortaya çıkan yeni bir sorun var. Rusya, asla vaz geçmediği Kırım'ı ilhak etti ve şu an kaotik bir ortam var maalesef Kırım'da.
Kırım'ın ve Kırım Türklerinin hazin hikayelerin öğrenmek, Karadeniz'in karşı kıyısındaki kardeşlerimize bir selam göndermek için bu kitap oldukça ideal...